Çiftlik sahibi Bay Seo üç gün önce çıktığı akraba ziyaretinden bugün dönecekti. Hayvanları ve tarlaları ile ilgilenmesi için tek evladı olan kızı Moyeon'u çiftlikte yalnız bırakmıştı. Moyeon işleri tek başına halledebilecek kadar olgun bir kız olduğu için evde yalnız olmasını sorun etmiyordu. Tek sorun çiftliğin köydeki diğer evlerle yeterince yakın olmamasıydı, çok uzak değildi ama yine de dağın yamacında kaldığı için bölgesinde kalan son evdi. Köyün çıkmaz sokağı sayılırdı. Bay Seo'nun tek endişesi kızının yalnızken tehlikede olabileceği gerçeğiydi. Neyse ki daha önce hiç böyle bir şey olmamıştı.
Mo Yeon ise yalnızlıktan korkmadığı aksine insanlardan korktuğu için evin konumundan oldukça memnundu. Konumu sebebiyle geleni gideni hiç olmuyordu.
Bay Seo'nun davet edildiği yerlere, Mo Yeon gidemeyeceği için babası mecburen onu evde bırakıp gidiyordu. Bu tabii ki bu durum ikisinin de hoşuna gitmiyordu. Mo Yeon babasının ayda yılda bir gittiği seyahatleri adamın burnundan getirmemek için uslu duruyordu, sonuçta adamın suçu yoktu, evde kalmayı kendisi tercih ediyordu.. Yorgun bir şekilde, bahçedeki bitkilerle ilgilenmeye devam etti. Az evvel çiseleyen yağmur birden hızlanmaya başlayınca ilgilenmeye çalıştığı bitkilerin üzerinden çekilerek eve doğru koştu. Sadece saniyeler içinde iç çamaşırına kadar ıslanmıştı.
Sabah televizyonda hava durumuna özellikle bakmıştı. Bugün yağmur yağmasını hiç beklemiyordu bu yüzden yağmurun çabucak dineceğini düşünüyordu. Yağmur çekilene kadar yapacağı diğer işlere bakmaya karar vererek evin ahşap kapısına yaslandı. Bir anda nasıl bu kadar yağabilirdi anlamıyordu. Kocaman gözleriyle gökyüzüne bakıp anlamaya çalıştı. Islanmış üzerini silkeledikten sonra kapıyı açıp içeriye geçti.
Öğlen saatleri henüz geride kalmıştı, dışarıda yapılacak işleri yapmak için hala vakti vardı. Yağmur bir an önce dinerse sorun falan kalmayacaktı, ancak bu şekilde yağmaya devam ederse oldukça zorlanacağı belliydi. Rüzgar kapının dışında bir uğultu bırakıp çekilirken iç çekti.
Islak kıyafetlerine aldırmadan mutfağa geçerken istediği tek şey krizi fırsata çevirip yağmurun keyfini birazcık sürmekti. Zaten daha sonra işlerine bakması gerekiyordu. Ev toplu olsa da babasını karşılamak için yerleri silmeyi planlıyordu. Kapattığı gözlerinin ardından yağmurun sesi ve kuru kahvenin korkusuyla huzur bulmayı beklese de yapması gereken işleri yetiştirememe korkusu bunu engelliyordu..
Aslında Mo Yeon'un çiftlikte yapacak çok işi olmuyordu.. Babası varken ona ufak tefek yardım ediyor, yokken de işlere bakıyordu ama bütün bu işler bir günü geçirmesi için yeterli değildi. 24 saat çok uzun bir süreydi ve ne yaparsa yapsın gününü verimli geçirmiyordu. İşler çabucak bitiyordu, daha sonrasında kalan saatler de sıkıntıdan patlıyordu. Kızının durumundan haberdar olan Bay Seo onun sıkılmaması için ona resim malzemeleri ve kitaplar alırdı işte bu yüzden, yapmayı sevdiği şeyler resim yapmak, kitap okumak ve televizyona bakmaktı.
Günler birbirinin aynısı gibi geçerken yaptığı şeylerden zevk almayı da bırakmıştı. Her şeyi sadece yapmak için yapıyordu. Yapayım da aradan çıksın diye yaptığı işler kendisine sadece yük gibi geldiği için her işi kafasına göre ertelemeye başlamıştı. Nasılsa 24 saatin herhangi bir diliminde o işi yapabilirdi. Hemen yapmasını gerektirecek bir durum olmadığını düşünüyordu. Öyle ki bugünkü işleri de bu yüzden ertelemişti. Nasılsa bir saat sonra yapılsa da bitecekti, ama yağmur etkeni bütün planı altüst etmişti.
Suratını asıp kahvesini ocağın üzerine yerleştirdi. (Bu türk usulü oldu ama sıcak su ısıtıyor diye düşünebilirsiniz.) Babası gelmeden önce işleri bitirmezse onu hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyordu. Tam da bu yüzden ilk kez işleri ertelediği için pişman olmuştu. Her şeyi zamanında yapmanın bir önemi olmalıydı. Her şey bu raddeye gelmeden önce fark edemediği için kendine kızıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love You The Way You Are ☣ KSJ
FantasiaSeni olduğun gibi...Seviyorum!! " Kalbi kırık bir insanın kanatları da kırık olurdu. Çoktan kırılmış kanatlarımı yıllar sonra kullanmaya çalışmak aptallık gibi geliyordu ama yine de ona inaniyordum, güveniyordum. Kırık kanatlarla uçmayı deneyecek ka...