35

36 4 72
                                    

Kim Seok Jin:

Her şeyi öğrendikten sonra ne kadar kızmak istesem de ortada bir suçlu yoktu. Kime kızacaktım ki? Benim başka bir işten anlamadığımı bilen ve benim için iş arayan Hoseok'a mı? Yoksa psikolojimi önemsediği için bir çare arayışında olan Jungkook'a mi? Belki de kendisini bir gram ilgilendirmeyen bir konu olmasına rağmen benim için onlara yardımcı olmaya uğraşan Mo Yeon'a kızmalıydım. Mo Yeon adına büyük kararlar aldığım zaman kendime kızmamış ve kendimden bir gram bile utanmamıştım ama o benim adıma kararlar alınca utanç verici olmuştu. Onlara kızgın mıydım? Evet ama kızgın olma sebebim aldıkları karar değil, bu kararın içlerinden birisini zor durumda bırakıyor olmasıydı. Mo Yeon'un benim için bir şeyler yapmasına gerek yoktu, yeterince şey yapıyordu zaten..

Kendimi yorgunlukla biraz evvel kapısından girdiğim evin girişinde bana göz kırpan koltuğa doğru attım. Neredeyse yuvarlanır gibi düştüğüm koltuğa sarılarak gözlerimi kapattım. Aklım çorba gibiydi. Bütün gün, bin kere tekrarı alınan tek çekim Mo Yeon'un çekimleri olmamıştı. Benim çekimlerim de sorunluydu çünkü işin içinde yine Yeonseo vardı. Her defasında yaptığı gereksiz temaslar yüzünden geri çekilmek zorunda kalmıştım. Nereden etkileneceğimi biliyor olması onu konumunda üste taşıyor olsa da gözümde hala bir gram değeri yoktu.

Çekimler sırasında yaşanan her öpüşme sonrasında dişlerimi fırçaladığım için artık acıyan ağzımı elimle kapatıp iç çektim. Belki de bu kadar abartmamalıydım ama önce o başlatmıştı. Önce o Mo Yeon'u zor durumda bırakmıştı. O yüzden herkesin onun ağız kokusu konusunda konuşmaya başlamasını pek tabi ki hak ediyordu.

Çekimler başladığından beri her şey daha da zorlaşmıştı.  Sabretmek zordu, özlemek zordu, susmak zordu. Susmak çok zordu. Benim için kendimi ifade etmek çok önemliydi ama öyle bir ortamda bazen insan ağzını bile açamıyordu. Aslında set ortamı güzeldi, çekimler sırasında yaşanan komik şeyler oldukça çoktu. Bunun dışında insanlar birbirini tanıdıkça oluşan samimi ortamda, ister istemez kahkahalara boğulduğumuz türlü olaylar oluyordu ama diğer yandan keşke bu kadar iyi tanımasaydım diyeceğimiz bazı insanlar yüzünden tadımızın kaçtığı da oluyordu.

Anı yaşayarak yalnızca mutlu olmak istiyordum ama bir şekilde geçmişi hatırlatan ya da gelecekten kaygı duymama sebep olan insanlarla karşılaşıyordum. İstemediğim ot misali burnumun dibine biten bu insanlar ne hikmetse azalmıyor artıyordu. Şimdiden üç olmuştu bile.

İstenmeyen otların ilki tabi ki Yeon Seo'ydu. Salak saçma hareketleri yüzünden şimdiden herkesin dilinde olduğumuzu duyuyordum. Bakışlarındaki sorgulamaları görüyordum. İnsanların dediği ve düşündüğü çok da umrumda değildi ama onun üzerimden almak bilmediği ilgisi Mo Yeon'unda gözünden kaçmıyordu.

İkinci istenmeyen ot nefes almaya başladığım günden beri keşke hiç olmasaydı dediğim bir ottu. Kendisini benim babam sanan budala adam bugün de çıkışta gelerek birkaç günde zorla toparladığım psikolojimin içinden freni patlamış bir tır gibi geçmişti. Lanet herif neden sadece ölüp gitmiyordu ki?

Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Kafam bu kadar doluyken nasıl uyuyabilirdim ki? Gözlerimi sıkıca kapattığım zaman bu kez üçüncü otu görmüştüm. Geçmişin izi ve geleceğimin düşmanı Lee Jong Suk! Sinirle gözlerimi açtım. Bugünkü çekimlerde onun sahnesi olmamasına rağmen kalkıp gelmiş sette tur atıp muhabbetlere girmiş, sonra da gitmişti. Onun neden geldiğini kimse anlamamıştı ama ben pek tabi ki anlıyordum.

Jong suk çekimler ilk başladığı zamanlarda gerçekten iyiydi. Mo Yeon a karşı mesafesini koruyan centilmen bir adamdı ve saygı duyduğum bu hareketi onu gözümde iyi bir yere taşımıştı ama gerizekalı Yeonseo'nun bitmek bilmeyen flört ve yapışma çabalarını gördükçe çocuğun da ayarları bozulmuştu. Kafasında ne düşünüyordu bilmiyorum ama ilk gün gösterdiği mahcubiyet de, mesafe de uçup gitmişti. Ne zaman ona baksam doğrudan Mo Yeon'u izliyor, fırsat buldukça da onunla konuşmaya çalışıyordu. Gözümdeki yeri ve tavırlarını düşündüğüm zaman ise iyice sinirleniyordum, çünkü onun iyi ve hoş olma durumu beni daha çok çıldırtıyordu.

Love You The Way You Are ☣ KSJHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin