Kim Seok Jin;Mutfaktaki büyük ahşap dikdörtgen masanın etrafı birer ikişer dolmaya başladığında Yoongi hazırladığı kahvaltılıkları birer birer masaya taşımaya başlamıştı.. Her sabah kalkıp bir şeyler hazırlayan Mo Yeon ise bugün muhtemelen utancı sebebiyle aşağıya bile gelmemişti. En sonunda Namjoon da masaya teşrif edince Jungkook tezgahta hazırlamakla uğraştığı erişteyi çubuklarla kaldırarak onlara gösterdi.
"Nasıl görünüyor?"
Hep bir ağızdan lezzetli diye kükreyen çocuklar iştahla ve sabırsızlıkla el çırptı..
"Mo Yeon shi? Kahvaltı yapmayacak mı?" Yokluğunu çoktan fark ettiğim ama dile getirmek istemediğim için görmezden geldiğim isim Jimin'in ağzından çıktı. Sarıya kaçık saçlarını her zaman yaptığı el hareketiyle arkaya doğru atıp içeriye doğru baktı. Gözleriyle kızı aradığı açıktı.
"Mo Yeon Shi!!" Seslense de gelen giden olmamıştı. Az evvel iştahla bağıran kendileri değilmiş gibi masaya konulan hiçbir şeye dokunmadan beklemeye devam eden çocukları görerek iç çektim. Seo Mo Yeon gelmediği için kimse uzanıp yemeğe başlamıyordu.. Açlığı ile nam salmış Jungkook bile masum masum bekliyor, eriştesi hazır olduğu halde ağzına sürmüyordu.
Yoongi erişteyi tabaklara ayırırken yavaşça yerimden kalktım ve yanlarından ayrılıp Mo Yeon'un odasına geçtim.. Nezaket gösterip kapısını çaldığımda ses vermemişti. Odasında olduğundan emin olduğum için kapıyı aralamış ve kafamı içeriye uzatmıştım. Beden benim bedenim olduğu için çıplak bile olsa sorun yoktu.
"Mo Yeon shi?" Yorganın altında kıpırdandığını görerek yanına doğru yürüdüm. Geldiğimi biliyordu ama kalkmayı düşünmüyor gibiydi. Uykusunu mu alamamıştı acaba? O pozisyonda uyursa alamaması normaldi. "İzin günün boyunca uyumayı mı düşünüyorsun?"
Aslında izin günü değildi. Henüz tam anlamıyla çalışmaya başlamamışken izin günü nasıl olabilirdi?
"İzin günüm var mı gerçekten?" Yorganın altından boğuk gelen sesini rahat duyabilmek için yorganı başından kaldırmaya çalıştım. Sıkıca tuttuğu yorganı, zorla üzerinden çekmeyi başardığım zaman gözleri kısık bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. Kıpkırmızı suratını gördüğümde neden yüzünü açmak istemediğini anlamıştım. Normal olduğunu düşünmesi için yüzünün kırmızı oluşundan bahsetmedim ve devam ettim.
"Benzer durumlardayız!" Bakışlarını benden kaçırıp bahçeyi gören pencereye döndü. Aşağıda yaşadığı olayı düşünerek utandığını var sayarak iç çektim. Televizyondan gördüğü insanlar dışında insan görmeyi bırakalı uzun süre olmuş bu kızın muhtemelen gördüğü tek erkek Baek Hyun'du, onu da yarı çıplak görmesi çok küçük bir ihtimaldi..
Aslında yaşadığı olay bu devirde çok da büyütülecek bir mesele değildi, o yüzden unutması onun açısından daha iyi olurdu. Kimse çıplak yakalandığı için utanmamıştı. Utanan tek kişi oydu. Kafasını dağıtmak için gülerek konuştum. "Vay canına bu açıdan bakınca da oldukça yakışıklı görünüyorum. Ah. Herkesi kendime aşık edeceğim."
Bakışları beni yeniden bulduğunda kendi bedenime göz kırptım. Odaya geldiğimden beri ilk kez gülmüştü. Bu gülücük wwh görevi başarılı olmuş demekti.
Wwh görevi tabi ki alakasız anlarda yakışıklı olduğumu hatırlatarak yaptığım bir komiklikti. Açıkçası biraz utanç vericiydi ama her zaman işe yarardı. İnsanlar da bunun utanç verici olduğunu düşündüğü için her zaman gülüyor olmalıydı.
Konuştuklarımızdan bağımsız olarak boynunu kaşımaya başladığı zaman gözlerim parmaklarını takip etti. Boynunda oluşmuş kızarıklıkları görmemek için kör olmam gerekti. Bedenim acı çekiyor olmalıydı. Çabucak üzerine eğilip tişörtün boynunu çekiştirdim. Önce irkilse de daha sonra durmuş ve kontrol etmemi beklemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love You The Way You Are ☣ KSJ
FantasiSeni olduğun gibi...Seviyorum!! " Kalbi kırık bir insanın kanatları da kırık olurdu. Çoktan kırılmış kanatlarımı yıllar sonra kullanmaya çalışmak aptallık gibi geliyordu ama yine de ona inaniyordum, güveniyordum. Kırık kanatlarla uçmayı deneyecek ka...