Seo Mo Yeon;Günler birer birer akıp giderken zamanın tutulamaz, bir daha geri dönülemez olduğunu ispat etmek ister gibiydi.
Kısa sürede Jin'in yoğun ama gerip bir şekilde çekici olan hayatına alışmıştım, lakin onun enerjisinin günden güne azaldığını da görebiliyordum. Benim yeni yaşantım eskisine göre çok renkli ve ilginç bir hal almışken onunki tam tersiydi. Çocukların zoruyla dışarıya çıkıyor olsa da gününün çoğunu aynı duvarlar arasında geçiriyordu. Hislerini çok da belli etmemeye çalışıyordu ama ben fark ediyordum.
Jin bütün olumsuzluklara rağmen güçlü kalmaya çalışıyordu. Öyle ki benim bedenimde olduğu halde bile çok güçlü görünebiliyordu. Özgüveni onun kalkanı, pratik zekası sayesinde karşısındakini zor durumda bırakan sözleriyse kılıcı gibiydi. Çok fazla dışarı çıkmıyordu ama çıktığı zamanlarda kendisini küçük görmeye çalışanın cevabını güzelce veriyordu. Üstelik çirkeflik bile yapmıyordu. Gerçekten çok farklıydı.
Gerçi bu evdeki herkes bir farklıydı...
Derin bir nefes alarak Hoseok'un bana verdiği programa baktım. Her gün yeni bir macera dedikleri hayat böyle bir hayattı sanırım. Her günün çizelgesi ve yapılacak listesi vardı ve hepsi de oldukça uzundu. Sabah erken kalkmaya alışık olsam da kalkar kalkmaz delicesine yakan bir spor yapmaya alışık değildim. Sporun ardından Jungkook'tan rica ettiğim dövüş dersleri başlıyordu, sonrasında bir duş alıyordum ve sabah hala erken saatlerdeyken kahvaltı yapıyordum. Şirkette bir iş varsa jk ve Hoseok ile beraber şirkete geçiyor, yoksa çizelgeyi takip ederek öğrenmem gereken şeylerin derslerine katılıyordum.
Yapılması gereken ve öğrenilmesi gereken o kadar çok şey vardı ki kaç parçaya ayrılmam gerekiyor diye düşündüğüm de oluyordu tabi ama her şeye rağmen yaşadığımı, gerçekten yaşadığımı hissediyordum. Daha önce hiç olmadığım kadar hayattaydım.
Daha önce hayatta mıydım ki?
Geçmişte tüm gün evin içerisinde nasıl yaşamıştım şu anda hiç bir fikrim yoktu ve aklım da almıyordu. Sadece yiyip içmekle birkaç iş yapıp televizyon izlemekle yaşamak olur muydu? Tek tesellim okuduğum kitaplar ve gördüğüm farklı evrenlerdi. Yine de durup geçmişe baktığım zaman hayatımın bir daha asla geri gelmeyecek koca bir çağını hiçbir şey yapmadan, hiçbir çaba sarf etmeden yaşadığımı görebiliyordum.
Kendime acıdığımı fark ederek güldüm.. Her şeyi yoluna koyup eski yaşantıma geri döndüğümde nasıl olacaktı? Acınası gelen o hayatı yaşayabilecek miydim?
Her zaman insanları sevmediğim için dışarıya çıkmadığımı söylerdim. Gerek babamı gerekse kendimi bu yalana fazla inandırdığımı ise bu evde fark etmiştim. Bu evdeki insanları sevebilmişken nasıl tüm insanlardan nefret ettiğimi söylemiştim?
Dışarıya çıktığım zaman birilerinin yargısız ve sevgi dolu bakışları arasında yürümeyi de sevmiştim. İnsanlara gözlerimi kaçırmadan bakmak da çok güzeldi. Peki öyleyse benim sevmediğim neydi? Bu sorunun cevabını bulmam uzun sürmüş olsa da cevap çok belliydi. Ben kendimden nefret etmiştim, kendimi eve hapsederek cezalandırmış, insanları kötü görüntümden kurtardığımı düşünmüştüm. En başından beri sorun bendim.
Hiç sebebim yokken kendimi suçlandığımı bana fark ettiren merhameti ve sevecenliğiyle beni kendisine hayran bırakan Jimin olmuştu. Kendime farkında olmadan ceza verdigimi ise Taehyung'un meraklı soruları fark ettirmişti. Her konuda kendimi suçlayıp, suçumun bedelini ödemek için kendime yalnızlıkla ceza verdiğimi başka türlü nasıl fark edebilirdim ki?
Dönüp Jin'e baktığım zaman onun benden çok farklı olduğunu görebiliyordum. Onun kendini sevdiğini ve bunu yapabildiği için benim bedenimdeyken bile parıldadığını görebiliyordum. Geçmişimin gri ve tozlu sayfalarında, hala ruhumun derinlerinde yaşayan benden işte bu yüzden bu kadar farklıydı. Benim geçmişimde baki ve net olan tek şey kendime olan saf nefretimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love You The Way You Are ☣ KSJ
FantasySeni olduğun gibi...Seviyorum!! " Kalbi kırık bir insanın kanatları da kırık olurdu. Çoktan kırılmış kanatlarımı yıllar sonra kullanmaya çalışmak aptallık gibi geliyordu ama yine de ona inaniyordum, güveniyordum. Kırık kanatlarla uçmayı deneyecek ka...