33

35 5 45
                                    

Jin:

Hayatımızın nasıl olacağına kim karar veriyordu? Kendimiz mi? Yoksa çevremiz mi? Hayatta belki iki kere göreceğimiz insanlar mı yoksa gücüne hayran kaldığımız idollerimiz mi? Belki hepsi, belki de hiçbiri.

Bulanık görmeye başlayan gözlerim bir süre sonra yeniden netliğini kazanırken kafamı salladım. Neler olmuştu? Az evvel evdeki parkelerle bakışırken şimdi karşımda duran zemin de neydi? Zemindeki değişim bir yana esen rüzgarla beraber  tenime dokunan damlaları hissedebiliyordum. Öyleyse ben yeniden kendi bedenime mi dönmüştüm. Üstelik de ufak bir baş dönmesi ile? Sanırım bu duruma alışmaya başlamıştım.. Durmuş olan yağmur yeniden başlamış olmalıydı. Elimi görebilmek için yavaşça yukarı kaldırdım. Elimle birlikte kalkan bakışlarım neredeyse önümde duran kahverengi ayakkabıları gördü. Ardından da çizgili takımını.

İçimde yükselen korkuyla bir an için nefesim kesilecek gibi olsa da kendime sürekli büyüdüğümü hatırlatarak rahatlamaya çalışıyordum. Yine de neredeyse titreyen ellerime engel olabilmiş değildim.

Çünkü o buradaydı.

Utanmaz bakışları ile yüzüme bakıyor, pişkin pişkin gülüyordu. Sararmış dişlerini çekinmeden gözüme sokarken yanımda kısa kalan boyu, üzerimdeki etkisini bir gram bile azaltmıyordu. Onun yanında sanki yeniden üç yaşındaki Jin oluyordum.

Ağzımı açmak istediğimde boğazımda hissettiğim ağırlık ile yutkundum. Sesim kayıplara karışmış, daha doğrusu hiç var olmamış gibiydi, sanki ses tellerimin üzerine asla kalkmayacak bir taş konulmuştu.

"Uzun zaman oldu!" dedi. Uzun zaman mı olmuştu? Halbuki daha birkaç gün önce kabusum olup gelmişti yanıma, onu unutmama asla fırsat vermemişti. Kime göre uzun bir zamandı bu? Sürekli onun gölgesi ile gezen bana mı, yoksa varlığımı umursamayan o adama mı?

Evet onu yüz yüze son görüşüm gerçekten yıllar önceydi ama her şeyi hala dün gibi hatırlıyordum. En son üç sene önce tanımadığım adamlar tarafından kaçırıldığımda onu görmüştüm. Ne için ve neden kaçırıldığı mı bile bilmediğim, kurtulunca hiçbir şey olmamış gibi evime döndüğüm saçma, tramvatik ama ilginç bir olaydı.. O gün bu adamın orada olması bile tuhaftı.  Anlamıyordum neden o gün orada, şimdi de bir anda buradaydı?.

Sakin ol. Sakin ol.

Yüzüme normal olduğunu düşündüğüm umursamaz ifademi yerleştirdim. Ben oyuncuydum ve korkusuz rolünü de oynayabilirdim. Duygularımı aktarabilmek için karşımdaki adamın görüntüsünü başka birininkiyle değiştirmeye çalıştım. Duruşumu düzeltip gerginlikten ağrıyan boynumu esnettim.

"Kime göre uzun bir zamandan bahsediyorsun babalık?"

"Zaman sana hiç saygı öğretemedi." Saygı mı? Çok komikti. Cidden benden saygı mı bekliyordu? Tamamen çıkar ilişkisi içinde olduğu benden neyin saygısını bekleyebilirdi? Gerçekten yüzsüzdü.

"Sana da pek bir şey öğretmiş gibi durmuyor."

Yanından geçip gitmek, yüzünü de bir daha görmemek istiyordum ama daha adım atmadan koluyla bana engel olmuştu. Kolayca önüme geçebilmesi canımı sıkıyordu. Buna neden izin veriyordum? Ölmekten falan korkmuyordum, diğer yandan zaten beni öldüremezdi ama geçmişten gelen psikolojik bir duvar vardı ve yıkmak istedikçe parçaların altında kalıyordum.

"Ağır ol." Gözlerini üzerime dikmişti. Aşağıdan bakan o olmasına rağmen tepelerde gibi davranıyordu. Darlanan nefesimi yavaşça dışarıya verirken gözlerimi kapattım.

"Olmazsam ne olur?" Bir anlık sinirle ağzımdan çıkan söze kendim bile şaşırmıştım. Bunu nasıl diyebilmiştim?

"Her şeyinin bana ait olduğunu unuttun mu?" Gülerek kafasını kaldırdı. Aklınca her şeyimin sahibi olduğunu hatırlatarak bana göz dağı veriyordu. İçimde bir yerde hala korkan çocuğun varlığını hissediyor gibi heyecanla parlıyordu gözleri. O çocuğun korkusundan zevk alıyordu. "Her şeyini alabilirim Seokjin ah!" Alamazdı. Benden evimi alırdı, benden kıyafetlerimi, sayısız arabamı, kredi kartlarımı alırdı, ama her şeyimi alamazdı. Arkadaşlarımın sevgini alamazdı ve benim ihtiyacım olan tek şey sevgiydi. Artık babamın ufak oyuncağı değildim, kendime ait bir işim vardı ve aldığı her şeyi yerine koyabilecek cesaretim vardı. Ne yazık ki sevgisizliğine hala bir çare yoktu. "Bunu kabul ediyor musun?"

Love You The Way You Are ☣ KSJHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin