Kim Seok Jin:
Açlık..
Neredeyse kazınan bir mide..
Yatakta dönerken istediğim şey biraz daha uyumaktı ama midem açlığın verdiği sancıyla öylesine yanıyordu ki uyumam mümkün değildi. Kaç gündür yemek yemiyordum ki bu denli acıkabilmiştim? Oysa dün gece yetişkin bir aslan kadar yediğime emindim. Yetişkin bir aslan yanımda halt etmişti.
Ellerimi karnıma sarıp inlediğim sırada belimin inceliği parmaklarımı şaşkınlığa uğratmıştı.
Bir dakika karın kaslarım neden yok?
Sadece bir süre egzersiz yapmayı bıraktığım için hepsi gitmiş miydi yani? Aylardır bu kaslar için uğraşıyordum, tam çekim öncesinde olacak iş miydi?
Sinirle yatakta doğrulurken aklımdaki şey spora yeniden başlamaktı ama içimden spor yapmanın gelmediği de aşikardı. Beni bu spor yapma motivasyonuna ancak Jungkook getirebilirdi. Neyse ki o da benimle beraberdi. Bu yüzden ilk önce onu bulmam gerekiyordu.
"Jungkook ah! Ben uyandım!" Dün gece adımı unutacak kadar içmiştim, sarhoş hissetmem gerekiyordu değil mi? Peki neden sarhoş gibi değil de uykusuz gibi hissediyordum? Sarhoş olma eşiğim de değişmiş olmalıydı. Bir sonraki partide üç katı kadar içip bunu test etmem gerekiyordu.
Gözlerim tam anlamıyla açıldığı zaman kaşlarımı çattım. Ahşap tavan ve ahşap zemin, açık tonlarda boyanmış duvarlar ve açık renk ahşap dolapların olduğu bir odadaydım. Çiçek kokulu nevresimlerin içinde, tanımadığım bir odada uyanmış olmam çok tuhaftı. Burası da neresiydi? Daha önce hiç görmediğim bir yer olduğu kesindi. Açık olan pencereden dışarıya doğru bakınca dağları ve ağaçları görebilmiştim. Dağ mı? İyi ama ben buraya nasıl gelmiştim?
Rüya görüyor olmalıydım. Evet rüya olmalıydı ama rüyada ayrıntıları görmek mümkün müydü?
Kafamı çevirip odayı incelemeye devam ederken gözlerim yandaki komidinde duran fotoğraflara takılmıştı. Yattığım yatağın bir kıza ait olduğunu fotoğraflardan anlayabiliyordum. Gözlerimi kısıp fotoğrafa yaklaştım. Vay canına dedirtecek kadar güzel bir kız olmasa da ikinci, hatta üçüncü kez bakacağım kadar güzel bir kızdı. Yüzünün yarısını kapatan kahverengi saçları ve kahve gözleri vardı. Ufacık yüze, ve şekilli bir vücuda sahipti.
İyiydi güzeldi de neden yatağını bana vermişti?
Aklımdaki sorunun yanıtını daha sonra alacağımı düşünerek içinde bulunduğum odayı incelemeye devam ettim. Oldukça sade, neredeyse eşyasız sayılabilecek bir odaydı. Kalabalık yapan şeyler masadaki boya kalemleri, duvardaki el çizimi posterler ve içi dolu olan kitaplıktı, lakin kalabalık yapan eşyalar bile o kadar güzel dizilmişti ki odayı tamamlıyordu.
Yavaşça kafamı kaşıdım. Dün ne olmuştu ki ben buraya gelmiştim? Ya da neden birden böyle bir rüya görüyordum? Kendimi düşünmeye zorladığım zaman kafam ağrıyordu. En son çocukları toplamıştım ve dışarıda biraz eğlenmiştik. Sonra annemin benim için aldığı eve geçip partiye evde devam etmiştik.
Az evvel sağlığı yerinde olan başım dönmeye başladığı zaman iç çektim. Çok içtiğim için ağrıyorsa, ağrımak için biraz geç kalmamış mıydı? Nasıl bu denli kafam gitmişti bilmiyordum ama kendi evimde içmişken neden başka bir evde uyanıyordum? Yoksa...
Bakışlarımı çevirip bedenime baktım. Üzerimdeki çiçekli gibi görünen pijama altını görünce derin bit nefes aldım. Giyiniktim!! Yanlış bir şey yapmamıştım. Yeniden derin bir nefes aldıktan sonra durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love You The Way You Are ☣ KSJ
FantasySeni olduğun gibi...Seviyorum!! " Kalbi kırık bir insanın kanatları da kırık olurdu. Çoktan kırılmış kanatlarımı yıllar sonra kullanmaya çalışmak aptallık gibi geliyordu ama yine de ona inaniyordum, güveniyordum. Kırık kanatlarla uçmayı deneyecek ka...