Oylar ve yorumlar gibi okunmalar da düştü.. Açıkçası üzüldüm.. Ama yapacak bir şey yok finale kadar gideceğiz. Hemen finale atlamak da istemiyorum. Okuyan herkese teşekkür ediyorum.
Bu bölümü yazarken biraz zorlandım. Umuyorum daha güzel yazdığım bölümlerde buluşuruz...
Üç gün sonra:
Kim Seok Jin hemen yanında uyuyan kızı rahatsız etmeden yattığı yataktan kalkmaya çalıştı ama gözleri kızın uyurken dertsiz görünen yüzüne takılmıştı. Birkaç gündür onunla uyuyor olsa da uyandığı zaman karşısında gördüğü görüntünün kalbinde yarattığı sarsıntıya hala alışabilmiş değildi. Yine aynı şey oluyordu. Kalbi saatlerdir koşuyor gibi atmaya başlamıştı. Kafasını salladı. Buna bir çözüm bulmazsa erken yaşlanacaktı.
Yaşlanmak mı? Hayır hayır!
Gözlerini zorla kızın üzerinden çekip yataktan çıktı. Kafasını sallamaya devam ederken parmak uçlarına basarak kapıya ilerledi. Yavaşça kapıyı aralayıp kendisini dışarı attığında ise rahatlayarak tuttuğu nefesini bıraktı.
"Sen orada ne yapıyordun?" Yüzü hala az evvel çıktığı kapıya dönük olduğu için geldiğini fark etmediği arkadaşı, ödünü patlattığında kalbini tutarak söylenmeye başladı. Sinirlendiği zaman farkında olmadan hızlanan kelimelerini birbiri ardına sıralamaya başlamıştı bile.
"Nasıl böyle sessiz sessiz gelip ödümü bokuma karıştırırsın? Arkamın dönük olduğunu görmüyor musun? Hiç vicdanın yok mu?"
Namjoon gamzelerini Jin'in gözüne sokmak ister gibi kocaman gülümserken Jin hızlı konuştuğunu fark ederek yanaklarını şişirdi.
"Gülme!"
"Hyung bazen ne anlatıyorsun hiç anlamıyorum!" Kıkırtısına göz deviren Jin iç çekti.
"148 IQ sen bile anlamıyorsan ben nereden bileyim be adam!"
Jin tribine devam ederek yeniden arkasını döndü, tam banyoya yüzünü yıkamaya gidecekti ki Namjoon'un yinelediği soruyla olduğu yerde durdu.
"Neden Mo Yeon'un odasından çıktın? Sabah sabah özledin mi?"
Jin güldü. Herkesin kendisine bulaşmasını tabi ki de bekliyordu sonuçta kendisi de diğerlerinin ilişkisi olduğunda aynı şekilde bulaşıp duruyordu.
"Hayır tabii ki. Beni özlemiş olabilir diye düşündüm!" Arkasını dönüp kendini Namjoon'a gösterdi. "Uyanır uyanmaz mükemmel yüzümü görmek istemez miydin?" Namjoon arkadaşının bu hareketine göz devirdiği zaman Jin iç çekti. Gerçekleri bir yerde söylemesi gerektiğinin farkındaydı. "Pekala aslında evde yatacak yer bulamadığım için..!"
Namjoon arkadaşının yanına geçip ona baktığı zaman ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Kocaman evde yatacak yeri nasıl bulamamış olabilirdi? Sorgulayıcı bakışları üzerinde hisseden Jin, birkaç gün önce yaşanan şeyleri çabucak anlattırken, üç gündür Mo Yeon'un yanında uyuduğunu duyan Namjoon arkadaşını süzerek başını salladı.. Diğer yandan yüzünde kocaman bir gülümseme ile ona bakıyordu.
"Bu oyuna geldiğine inanamıyorum."
Namjoon konuşmaya devam ettikçe Jin başına gelenlerin bir tuzak, bir plan olduğunu bütün netliği ile görmüştü ama üç gündür onların oyununa geldiği gerçeğini sindirmesi kolay değildi. Küçüklerin bir ders alması gerekiyordu ama aklına yaratıcı bir fikir de gelmiş değildi.
"Bunca zaman benimle oynadıklarına inanamıyorum!" Namjoon bilmiş bir ifadeyle burnunu yukarıya dikti.
"Eh! Çok da şikayetçi gibi durmuyordun! İtiraf et halinden memnundun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love You The Way You Are ☣ KSJ
خيال (فانتازيا)Seni olduğun gibi...Seviyorum!! " Kalbi kırık bir insanın kanatları da kırık olurdu. Çoktan kırılmış kanatlarımı yıllar sonra kullanmaya çalışmak aptallık gibi geliyordu ama yine de ona inaniyordum, güveniyordum. Kırık kanatlarla uçmayı deneyecek ka...