00.24 Yangını; Uçurum

3.5K 189 191
                                    

Selamsss.

Aslında bugün bu bölümü yazmayacaktım ama sizin için aniden içimden gelmiş bir şey ve günlük 6k kelime iyi bence

Bu bölüme sınır koymuyorum ama sırf sınır yok diye bol bol yorumlarınızı ve oylarınızı sakın eksik etmeyin

Neyse sizi çok bekletmeden hadi bölüme geçelim!

Şarkılar: Koda, no turning back Zeal & Ardor,  At the Seams

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şarkılar: Koda, no turning back
Zeal & Ardor,  At the Seams

🌌

24. BÖLÜM: " UÇURUM "

Sakat kalan bir uzuvdan çok, sakat kalan ruh acıtırdı bedeni.

Öyle ki, sanki kırık olan ruh değildi de, ayaktı ve bazen kırık ayağımızın üstünde dimdik yürümeye çalışır gibi hissederdik. Kırık kemiğin acısını, kaynamadan tekrar kırılan kemiğe sormalıydınız. İlk kırılışını bile arzulayacak kadar çok yanardı canı.

Kaynamadan defalarca kırılan ve kırıldığı yere acısını hafifletsin diye ruhunu basan insanlar ömür boyu sakat kalmaya mahkumdu.

Bedenimden akıp, ızgaraların içine süzülen sıcak su, banyonun buhar altında kalmasına neden olmuştu. Karşısında durduğum ayna, görüntümü korkunç bir şekilde buğulandırdığında, bu görüntünün bana hiç de yabancı olmadığını fark etmiştim. Buğunun içinden su damlaları akıyordu. Bakıldığında görünen yüzüm ve içimdeki bulanıklığın arasındaki tezatlık, şık bir elbisenin kadının vücudundan dökülüşü, çatlaklarla kaplı hırpalanmış bozuk bir tenin ortaya serilişi gibiydi.

Yine de o bedende oluşan her çatlak, bozulan her bir doku, bir savaş sırasında yaralanan uzuvdu. Ama kesintisiz bir galibiyete sahipti.

Tenime saplanan ucu yanık iğnelerin ruhuma çizdiği o kanlı dövme, bir Orhun yazıtı gibi tepeme dikilirken, yastığa akıttığım katranla beslediğim akrebi yavaş yavaş öldürüyordum. Ama o akrebin bundan haberi yoktu.

Giyinip duştan çıktım. Dişlerimi fırçalamış, saçlarımı kurutmuştum. İçerisi tahmin ettiğimden daha ılıktı.

Merdivenlerden inip geniş salona adım attığımda içerisi beklediğimden de boştu.

Mutfaktan gelen adım sesleriyle kafamı oraya çevirirken, Gülseren Hanım elindeki tabaklarla beni fark edince, "Günaydın, Işık Hanım." Dedi gülümseyerek.

Ona her ne kadar ismimle hitap etmesini söylediysem de saygınlığı köşeye itemiyordu. "Günaydın." Dedim ona karşılık vererek. "Ateş nerede?" Bakışlarımı bahçeye açılan cam kapıya çevirdim. Doğa'da ortalıklarda görünmüyordu.

00.00 Yangını // +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin