Manyak bir Ege'den sonra bakalım neler olacak NYAHAHAHAHAHAHA! İzleyip göreceğiz.
Ege Atalanta
Resmen bütün derslerde bu salağın tam olarak ne yaşadığını düşünüp durmuştum. Evet, bu salak bütün gün benden kaçıyordu üstüne üstlük bunu nedensiz yapıyordu. Ve de sürekli kızarması var. Her beni gördüğünde kızarıyordu çocuk.
Tabii benim de evine kırmızı görmüş boğa gibi bodoslama girip onu benimle odasına kilitlemek ve de kilidi cepleyip hesap sormak aklımda yoktu. Ama artık canıma tak etti -evet 1 gün ama ben sabırsız biriyim, hele konu Mikolas ise durum daha da farklı-.
Onu kollarımın arasına öyle bir sıkıştırmış olacağım ki gözleri pörtlemiş ve sanırsam yine korkudan gözlerinden yaş gelmişti. Ben de ona nasıl bir suratla bakıyorsam.
10 saniyede şoku atlatıp yavaş yavaş kollarımı indirdim. O da şoktaymış, iyice siniri bozulup ağlamaya başladı. Bunu görür görmez sarıldım ona.
"Mikolas, özür dilerim tamam ağlama oğlum tamam."
Onu odadaki yatağa oturttum ve bir bardak su verdim. Sakinleşmesi kısa sürmüştü ama hâlâ azıcık şoktaydı. Ve de yüzü yine kızarmıştı, üzgündü...
Bu sefer öküzden çok normal insan gibi sordum:
"Mikolas Deniz, iyisin demi? Sabahtan beri garip garip davranıyordun ve benden kaçıyordun. Bir şey yapmadım demi?"
Hayır anlamında başını salladı ama hâlâ bana tam bakmıyordu. Hatta benden kaçıyordu resmen. Kızarmıştı da. Cidden ne oluyordu ona?
"Mikolas şokta falan mısın, krizlerin falan mı var oğlum söylesene. Korkutuyorsun beni."
Tık yoktu, isyan bayraklarımı çekmek üzereydim artık.
"Yahu, noldu anlatsana. Rüyalarına çıplak biri falan mı girdi de bu utanma?"
Sonra bir anda hıçkırdı ve ağlamaya başladı. Sorunu sanırım çözmüştüm. Ve galiba hakikaten benden korkuyordu. HAY ONU KORKUTAN ELİME!
"Mikolas Deniz, sen hakkımda +18 şeyler mi gördün yoksa? Gördüysen döverim diye mi korkuyorsun? Söyle hadi. Anlaşılıyor zaten."
VE BİNGO! Olay tam buydu. Sonra kendisini direkt yatağın içine soktu. Sessiz sessiz ağlamaya başladı. Yavrum yaaa, nasıl da ona kızarım diye korkuyordu.
Tamam, biraz yavşak olabilirdi, bir biçız olabilirdi. AMA RÜYALARINI KENDİ KONTROL EDEMEZDİ YA! Ha tabii bu rüyayı tetikleyen şey neydi merak konusu ama şimdilik bunu burada bırakmam lazımdı.
"Mikolascığım, ben mutfağa gidiyorum izninle. Su alacağım, sana da getireyim." dedim ama amacım su almak falan değildi. NYAHAHAHAHA!
Kapının kilidini açtıktan sonda doğru kapıya koştum. Evet, ona çok sevdiği -geçen sefer de almıştı ama sonra yiyememişti çünkü bazı piçler ona eşek şakası yapıp keki kafasına atmıştı- tarçınçaylı kekten yapmıştım. Evet, o saf gidip pastaneden alıyor ama bende onun tarifi var, annemden kalma :).
Tabağa koyacaktım ki aklıma geldi, biz iki küçük öküz o tatlıyı çabucak bitirirdik. Ondan dolayı keki çıkarıp direkt büyük tepsiye koydum. Yanına da küçük bir süt :'). Napayım, alışkanlık olmuş, annem bu keki yaparken hep süt isterdim. Anılarığm.
Bu işleri de hallettikten sonra direkt yanına uçtum. Yatağa bir masa çektim ve dürttüm:
"Mikolas Deniiiz, hadi gel sana ne sürpri-" diyemeden direkt kokuyu almış, "zınk" diye kalkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21. Hafta
Teen FictionVe giderken arkamdan bir laf duymuştum: "Sanırsam hayatıma yeni bir manyak kattım." Kendisi de bir manyak olan Ege Atalanta'nın 2100 yılında geçen aşklı meşkli, sübliminal mesajlı hikayesi karşınızda...