Eveeeeeet, bir anda yazma perilerim mi geldi olsa gerek ilk kurgum ile karşınızdayım. Herhangi bir heyecandır ya da strestir var mı, şu an oldukça kafam karışık. Normalde böyle bir plan yoktu, ama elimde bir kurgu varken, bir de angeperdu_ hocamla <3 da konuşuyorken yazmak neden olmasın dedim. -bu arada okumanızı cidden tabsiye ederim güzel kurguları var, ben de oradan geldim zaten koşun dkdhdjhd-. Bu yüzden artık karşınızdayım ve yeni kurgumuz da hayırlı olsun. -alkış yok mu ya kdgskehe-
Ege Atalanta
(Alarm çalar.)
Gene lanet olası Pazartesi gelmişti. Ve alarm da onun habercisiydi. Evet, her ne kadar 2100 yılında olsak da hâlâ alarm kullanıyordum. Sadece alarmlı olan şey saat değil de otomatik bir su serpiştirici gibi bir şey -istediğin modu seçebiliyon ha; su fırlatma olur, ses çıkarma olur fark etmez. Ha bir de eğer uyanmazsan şelaleye kadar yolu var, ıyh-. Neyseki uykum hafiftir de hızlı uyanırDım şu güne kadar.
O gün saçma sapan bir şekilde çocukları eğlendirmek için palyaço olma kararı almıştım. Daha doğrusu Daphne aldırtmıştı. Ara sıra çocukları mutlu etmek ve sosyal deneyler yapıp milleti mutlu etmek için böyle işlere gireriz. Ama bu seferki hakikaten çok saçmaydı, palyaço olmak ha? Aman ne hoş. Yok zar zor girdiğin kıyafetler yok rujlar makyajlar falan. Onları bulması ve sonra da sürmesi tam bir eziyet. Ara sıra anneannemlerle buluşmalar yaptığımız zaman anılarını anlatırlardı. Onlar zamanında palyaço dediğin ne ki, renkli -genellikle mavi olurmuş- bir kostüm ve de giyilmesi kolay. Beyaz surat, koca bir kırmızı burun. Ha bir de peruk muymuş neymiş onu takıyon, al sana palyaçosun. Onlar zamanında öyleymiş. Bizde hortlak gibi makyaj yapacaksın da, kıyafet seçeceksin de bir de saç seçesiye kadar canın çıkacak.
E iyi tamam böyle dışarı çıktık hadi he de ama. Sonrasında Daphne nerede bilin bakalım? Tüymüştü... Evet, resmen sadece oraya geldikten 15 dakika sonra kaybolmuştu. Ben de tam 5 saat orada tek başıma kalmak zorunda kalmıştım. Tabii 5 saat palyaçoluk oyunundan sonra arayıp bulduğumda nolmuş diktatörümüze tahmin edin, -evet, 2100 yılındayız demi?- canı kahve çekmiş de flörtünü arayıp kafenin birinde kahve içme kararı almış. Sonra da uzun uzun tartışıp, üstüne laf sokup bir de haklı çıkmıştı. Neymiş efendim kahvesi olmazsa ölürmüş. Sanırsın eskiden benzin deposu doldurmak gibi bir tarafına benzin borusu takıp depoyu dolduruyor. KAHVE LAN BU KAHVE!
İster istemez sinirlenmiştim tabii ve soluğu evde almıştım. Tabii o esnada makyajı silmek falan hiç uğraşamazdım. Ondan elimi yıka duş al ve direkt yat zıbar modundaydım.
Eee, ama direkt yatıp zıbarırsan nolur, odun gibi uyuyakalırsın ve-
"HASSİKTİR NOLUYO LAN?!?!"
Suyu kafandan başaşağı yersin.
Aynen de böyle bir şekilde uyanma stilim olmuştu. Günüme bomba gibi daha nasıl başlanılır ki demi? Uyandıktan sonra şansım varmış ki su geçirmez battaniyelerim olduğunu hatırladım ve mutlu oldum. Çünkü bizi minik pisicik Mikolas da ıslanabilirdi. Sonra görün eziyetleri, bütün her yer çizik. Bir de öyle bir çiziyor ki sanırsın dövme yapıyor, heykeltıraşçılık yapıyor manyak. Ama su ona gelmemişti, mutlu mutlu bir şekilde doya doya öptüm. Hayret edercesinde kıpırdanmadı bile. Neyse dedim "Sanırsam okkalı bir uykuya dalmış yavrum. Uyusun dursun zaten haya ona güzel, biz onun kulu."
Ondan sonra kalkıp e-takvime gittim. Bugün Aralık ayının 21'iymiş.
"Güzel, bok gibi gün başlangıcı olsa da 21 totemime KİMSE ENGEL OLAMAZ NYAHAHAHAHAHA!"
Evet, her ayın 21'inde totemim vardır. 21 benim için özel sayı. Ben napabilirim annem de babam da ben de ayın 21'inde doğup, bir de ayın 21'inde evlenmelerine? -hayır ilk evlenip sonra beni yaptılar, öyle anlamayın-. Ondan dolayı her ayın 21'i şöyle mükemmel bir kombin giyerim ve öyle giderim kursuma. İzin istediğim zamanlar da oluyor ama bugün hiç mi hiç isteyesim yoktu. Kursta da bulurduk birini demi?
Evet, 21 yıl 1 aylık ömrümde hâlâ bir sevgili bulamamıştım. Tamam, depresyonda değilim bu durumdan ama ulan hiçbir yerden de çıkmaz mı şöyle yakuşuklu, kaslı maslı birisi. Çıksa da zaten başkasıyla sevgili oluyor ya da beni beğenmiyor. Hay götüm, size mi kaldık be!
Takvime baktıktan sonra gidip tuvalet ihtiyaçlarımı giderdim. El-yüz yıkamadır, krem sürmedir, anlarsınız ya işte. O gibi rutin işlerimi hallettim. Ondan sonra da teknoekranımı açıp makineye kahvemi yapmasını söyledim. Çalışsın köle, boşuna durmuyor. Ondan sonra giyinme kabinine gittim. Kaydır kaydır kıyafet beğen. En azından "21'ler için kombinlerim" gibi bir sekmem olduğu için seçmem daha da kolay olacaktı. Kırmızı olanı seçtim. Kravatı vardı. Bildiğiniz 100 sene önceki damatlıklar gibi bir kombindi işte. Sade, şık. Ve de aşkı temsil ediyor. Önemli olan da bu. Gelsin aşklar, gitsin sapıklar.
Kıyafet de hallolduktan sonra mutfağa gidip kahvemi aldım ve içmeye başladım. Miss gibi sabah kahvesine kim hayır diyebilir ki? Tabii ki çaycı bozuntuları...
Bunu düşünürken banyodan garip garip sesler çıkmaya başlamıştı. Sanırsam makine cozurtmuş ve hızlı modda kendi kendine çalışmaya başlamıştı. Yazılımı düzeltmemiz lazımdı. Gidip de 200 bitcoin veremem ben bir yazılıma.
Ondan sonra Mikolas yanıma gelip bacaklarıma süründü ve onu sevmeye başlarken-
"LAN OĞLUM SEN NAPIYORSUN BURADA, DAHA 10 DAKİKA GEÇMEDİ Kİ!!!"
Onu öptükten en az 10 dakika sonra beni bulması lazımdı. O 10 dakika boyunca yastıklarla, battaniye ile oynanacaktı ve ayılınacaktı. Ha bir de o kafama yediğim okkalı su içilecekti. Ama daha 7 dakika geçmişti ve Mikolas bana "yıkılmadım ayaktayım" mesajı verircesine sürünüyordu. Noluyordu lan?
Ondan sonra oğlumu kucağıma alıp "hasta mısın" diye severken bir ses geldi:
"Oğlunuzun maşallahı var, baya iyi. Çok da sevimli."
Karşımda duran manzara ile şok geçirmiştim. Manzara da ne manzara anasını satayım. Leonardo Da Vinci bunu istese de çizemezdi. Yaradanın torpillisi gibiydi höh.
Tabii o an manzaranın güzelliğine değil de, tam olarak burada naptığına bakıyordum. Çünkü gözümün önünde:
"Lan gay porno yıldızı gibi napıyorsun yarı çıplak, manyak mısın nesi-"
Ondan sonra kafam iyice zonklamıştı. ÇÜNKÜ YANAĞINDA KEDİMİ ÖPMÜŞ ZANNETTİĞİM BİR DUDAK VARDI, O BENİM DUDAĞIMDI! Okkalı öpmüşüm izi çıkmış helal be bana, aslanım koçum-
Bunu düşünmeyi bırakıp Mikolas'a bakmıştım. Hakikaten onda öpücük izi yoktu. Islak falan da değildi.
2. şok da bana inmişti. Evet doğru duydunuz, karşımda gay porno yıldızı gibi duran -ve keşke olsa da izlesek dedirten- yarı çıplak bir yaradanımsı varlık. Ve de yanağında benim okkalı öptüğüm dudak izi. Şerefsiz bana sırıtıyordu ve halinden memnundu.
Tabii, o esnada bana artık gelmişlerdi ve pufffff. Ben göğe kavuşmuştum. Bayılmıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21. Hafta
Dla nastolatkówVe giderken arkamdan bir laf duymuştum: "Sanırsam hayatıma yeni bir manyak kattım." Kendisi de bir manyak olan Ege Atalanta'nın 2100 yılında geçen aşklı meşkli, sübliminal mesajlı hikayesi karşınızda...