14. Bölüm 1. Part

27 5 26
                                    

Arkadaş, yeni bölümü attığım ilk günden 7 okunma alması beni duygulandırdı. Bir de uzun bir zamandır atmıyordum. Demek ki cidden bekleyenler varmış ne güzel :')

Ben de kurguyu okurken duygulandım, aynı zamanda gülme krizine girdim ulan ben bunları mı yazmışım diye. Ama güzel yazmışım şimdi Allah var. Sjdbsjshsjhd

Neyse arkadaşlar, hepinize iyi okumalaaar! Yorum atın wolla üzülüyom sjshsjdh.

A bir de arkadaşlar, hatırlamıyorsanız baştan başlasanız iyi olabilir yazar benim ben bile unutmuşum öyle diyeyim :d

Mikolas Deniz

Evet, kendime ta 7 sene önce verdiğim, Nathan'a da olan sözümü tutmaya ilk adımımı attım. Ege Atalanta da beğenmiş olacak ki hayranlıkla bakıyordu kafeye. Sonra kafasını çevirdi. Ve yine gördü suratımı. Endişeli halimi.

"İyisin değil mi? Öyle bir suratla bakıyorsun ki kafeye, gören de zorla geldin sanır. Noldu sponsorluk aldın da kafeye insan getirmezsen fidye mi istiyorlar? Bu surat ne oğlum?"

Bunları dedikten sonra sarılması peki? Kalpten gitmeme ramak kalmıştı, mahsus mu yapıyorsun bana bunu? Zaten sana sarılmayım, sarılırsam çok garip şeyler olur hani bilinçaltı bu belli olmaz diye düşünüyorum. Bir de sen gel gel sarışınım gel misali zorlamasan iyidi...

Ha bu arada düşük modda mıyım diye soracaksanız, evet modum pek de yüksek değil. Çünkü burası benim için çok önemli bir yerdi. Anne babamdan kalan bir miras ev gibiydi. 2. evimdi burası. Kafenin sahibi Nathan ben annem babamı kaybettiğimde buralara geldiğim zaman çok yardımcı olmuştur bana. Türkçeyi de onun sayesinde söktüm diyebilirim.

Evet, diyeceksiniz ki senin bu Mikolas ismi nereden geliyor zaten sen yabancısın? Arkadaşlar ben Çek-Türk meleziyim. Yani babam Çek annem Türk. Ama enteresan bir olay var ki annem de yarı Yunan yarı Türk olduğu için -ve soyismim de annemden geliyor tahmin edersiniz- soyismim Demetriou. Maşallah 3 tane vatandaşlığım var anne babadan, bizim soy neden bu kadar karışık ya ehu!

Bir de benim eskiden Çekya eyaletinde yaşadığımı söylemem gerek sanırım. Anne babam o mâlum nedenden öldükten sonra Nathan da şans eseri orada olduğu için beni kafesinde bulunan otel odası tarzı kapsül otellerden birine almıştı. Kafe konseptinden dolayı çok eski zamanlardan kalma olduğu ve eskiden de özellikle LGBT bireylerinin güvende olmak istedikleri için odalar halinde ayrılmıştı masalar. Bu da benim işime geliyordu tabii. En azından kalacak yerim, para kazanabilecek işim vardı. Onun yanında çalışıyordum. Annemden de tanıdık zaten, bana sorun yoktu. 

Çok sevdiğim voleyboldan da uzaklaşmak da kalmıştım 7 sene önce. Zaten anne babamın kaybı beni vurmuştu. 2 sene sonra da buradan bir yara almak beni gerçekten üzmüştü. O kadar emek verdiğin spordan salak saçma sebeplerden dolayı ayrılmak hiç hoş bir olay değil...

Neyse, artık bunlar geçmişte kalmıştı. Şimdi yanımda farklı bir sınavım vardı. Evrenin bana gönderdiği dünyanın en güzel sınavı. Ege Atalanta'm vardı yanında. Kafeye beraber girecek. Bende çok emeği olan Nathan ile tanıştıracaktım. -bu arada Nathan 35 yaşında haberiniz olsun, abi dememi istemiyor nedenini hiç anlamamışımdır-

Acaba Ege Atalanta hakkımda neler düşünüyordur? Tamam, tanışma faslını becerememiş olabilirim. Ve bunu her seferinde söylüyorum. O da sağ olsun bana her türlü küfrü etmekten çekinmiyor. 

O da haklı şimdi. Sabah uykusuzsun, kedini öpeceksin diye bir erkeği öpüyorsun ve o erkek de karşına geçmiş piç gibi sırıtıyor. Kimse bu durumda kalsın istemezdi. Ha ben normal bir erkek olduğunu düşünseydim çoktan o evden sıvışmıştım. Ama kesinlikle Ege Atalanta'dan acayip çekici bir enerji almıştım. Resmen beni görmese bile bir insanüstü varlık beni ona çoktan zincirlemiş, elime de anahtarları vermişti. Anahtarı açmak istiyor muyum peki, ASLA!

21. HaftaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin