3. Bölüm

92 19 53
                                    


Ege Atalanta

Bizim manyağı evden uğurlamıştım şükürler olsun ki. Evde de resmen dediği gibi savaş yaşanmış, banyodaki çamaşır makinesi cidden yerinden oynamış, ondan dolayı "zank" diye ses çıkmıştı. Neyse, en azından yazılımı değiştirmesinden iyidir demi? Ücretsiz tamir işte sadece yerini değiştirecem.

Onu hallettikten sonra kahvaltı yapmaya gittim ama bizim Mikolas gene durmamış, dolaba girdiği gibi suratıma atlamıştı. Tabii bu durumda o üst dolaba nasıl girdiğini ayrı sorgulamak lazım. Kedim hiperaktivite hastası, yani anlayacağınız hayvan duramıyor. Bazen uykusunda bile koştuğu oluyor. Uyurkoşarlık gibi bir şey sanırım, artık rüyasında ne fanteziler görüyorsa.

Tabii sonra pisiciği dolaptan alıp kahvaltıyı hazırlamaya koyuldum. İstesem şu yemek haplarından at bir tane, bütün öğün doymuş ol. Ama benim şimdilik acelem var mı, yok. Bu yüzden götür babam götür, e bizim aile de hakikaten iyi yermiş. Fakat beni görseler utanırlar herhalde şu zayıflıktan. 65 kilo bu boya normal olmasa gerek. Ya da bu hayatın koşuşturmasında olur ya tamam vazgeçtim. Hayatımız her dönemdeki gibi gene yoğun geçiyor. Her ne kadar teknoloji iyi olsun. Siyaset ile ilgilenen robotlar daha icat edilmedi, edileceğini de düşünmüyorum. Duygusu yok neyi nasıl değerlendirecek belirsiz. Hiç sevemedim bu fikri, kimse de zaten bu robot için uğraşmıyor, sanırım.

Kahvaltımı da hallettikten sonra klasik işim, kulübe gitmem gerekti. Bizde eğitim 2 şekilde oluyor. Ya cidden okula gidiyorsun ya da eskilerin meslek lisesi tarzı ama daha özgür olan Kişisel Eğitim-Öğretim Geliştirme Kursları'na (KEÖGK) gidiyorsun. Ama ortaokula kadar okulda okumak zorundasın öyle bir şart var. İkisi de sana diploma veriyor ve mezun olduktan sonra istediğin işe başla. Ben de bizim buradaki 8.9/10 puan almış bir kursa -evet kursların puanları da var, hem akademik hem de istediğin mesleğe yatkınlığına baktıkları- gidiyorum. Tabii ki kurslara girebilme sınavları oluyor. Neyse ki işim kolaydı, akademik başarım iyidi o zamanlar. Şimdi ise meyvesini yiyorum.

Evden çıkarken Mikolas'a veda ettim. Kendisi evde bayram yapsın, yatsın uzansın. Ben de burada kendi işime bakayım. A bir de yazılım bölümünde olan Larissa ve fen-gıda bölümünde olan Nigella ile buluşmam lazım. Namıdeğer 2 pisliq. Q ile ama, k ile olursa o işi Daphne'den başka kimse kapamaz? Ya da kapar mı lan?

Bölümlerimiz ayrı ama nasıl tanıştık diyebilirsiniz. Demenize gerek yok, keza burası üniversite denen okul tarzından daha küçük bir yer, ortak alanı ise daha fazla. Kütüphanesi, kafesi, sahaları, teknolojik olayları cart curt, artık ne hayal ederseniz.

Hoverboard'a atladım direkt ve gitmeye başladım kursuma. Durumdan da baya memnunum, kulağımda müzikler, ayaklarım yerden kesilmiş -evet, havadayım ve hiçbir harekete girişmeden pufff uçuyorum-. 5 dakika sonra zaten gelmiştim. Evime yakındı.

Tabii gelmemle iki pisliq beni karşılamıştı, baya dedikodular dönmüş, gelip bana soruyorlardı.

"Kızlar, valla siz ne biliyorsanız ben de o kadar biliyorum. Hem biraz da siz dedikodu getirin ya, yazılımda o kadar öğrenci var, hiç kimseye bir şey olmuyor mu cidden? Yoksa dersleri mi kaytarıp kaçıyorsun?"

Larissa "Aynen Ege, millet de gelip dedikodusunu benimle paylaşıyor, uzaktan psikoloğa mı benziyorum?" diye geçiştirdi. Ben de boş durmadım tabii:

"E doğru, terzi kendi söküğünü dikemezmiş. Çıkarın da olmadığına göre gerek yoktur psikolog olmana."

Kabul ediyorum biraz espri yeteneğim kötü, anlaması 2 dakika sürmesinden anlayabilirdik. Ama anladığı zaman da dayak yemediğime şükrediyordum. Nigella da bana pis pis "mal msn" bakışları atıyordu. Ne bok atarsa atsın, hak etmişlerdi, son gaz devam edecektim.

Ondan sonra bizim Larissa'yı teknoloji bölümüne bıraktık. Mâlum, sarı bozuntu ile -sevgilisi oluyor pisliqin- görüşecekti. Sonra da derse girer anasını satayım napacak? Kaytarmaya çalışsa zaten kulağıma gelirdi. Her bokunu bilirdim onların. Bilinmeyecek de pek bir şey yoktu sanki.

Nigella ile koridorda kendi bölümlerimize yürümeye başladık. Ondan sonra dans odasında erkekler dans ediyordu. Bir anda onları görüp Nigella cama yapışırcasına yaklaştı cama. E ben de boş durmadım hani, arasında gay insanlar da olur diye bakayım dedim. Bakmaz olaydım.

Sabahki olanlar ve o heykelsi vücut aklımdan çıkamadığı için diğerlerine baksam da bir halt olmuyordu. Öyle mal mal bakıyordum. Tabii Nigella o esnada trans hale geçmiş, Niagara Şelalesi izler gibi izliyordu erkekleri. Bu kız sabah ilaç dozunu fazla mı aldı? Normalde hiç böyle bir huyu yoktur. Sonra uyandırmaya çalıştım, dürttüm. Ama tık yok, sonra camdan çekince fark ettim ki, BAYILMIŞ. Direkt yandan geçen robo-doktora seslenip revire götürmesini istedim. 1 metrelik robotlar ama içlerinde 3 metre sedye taşıyorlar, vay be.

Nigella da bok yoluna gitmişti. Gazi vermiştik kızımızı. Peçete verin, dokunmayın banah.

Tabii birileri dokunmayın bana mevzusunu anlamamış olacak ki tam olarak kırmızı görmüş öküz gibi bana girdi. Sonrası mâlum. 5 metre yerde süruklenmiştim. Yerler de kaygandı, elimdeki kahveler dökülünce gelen süpürgeci robotlar da cabası. Resmen koridorda curling oynamış gibi olduk. Tabii hedefi 12de durdurma olayını bilemiyorum.

Üstüme düşen şahıs mevzusu apayrı bir mevzu, bilin bakalım kimdi?

DAPHNE!! -yko cnm bir de Mikolas Deniz düşecekti, rüyanızda ve rüyamda UwU-

Gene flörtü ile "savaşmayın sevişin" kanunları uygularcasına koşuştururken bir anda bana çarpmıştı gerizekalı. Bu sefer nah haklı çıkardı ama. Ve sanırım bunu o da biliyor olacak ki direkt yanımdan uçtu. Elime düşmeyecen sanki zalımın kızı.

Revirlik bir olayım yoktu. Şanslıydım çünkü her gün revire gidiyordum. Yanlış anlamayın ben sakar değilim. Arkadaşım olacak insanlar sakar. Yakın zamanda bir beyin tomografisi çektirmek lazım, belki bozukluk falan vardır da onları deliler bahçesine yollardım. Hepsinden de kurtulurdum. NYAHAHAHAHAHAHA!

Yürümeye devam ettim masum masum. Sonra arkamdan biri bana sarıldı. İçime bir mutluluk girmişti, kalbimden de vurmuştu çünkü sarılmayı çok severdim. Temas bağımlılığım vardır demiştim. Bunu bilen biri yapmış olmalıydı ki beni mutlu etmek istedi. Ama bir terslik vardı. Gözlerimi kapatmıştı. Korkmayın, tecavüz olayları bizim kursta olmaz ama gözümü de kapatmasa iyidi sanki ya. Kimdi o insan, kimdi o beni mutlu eden. Görmek hakkımdı.

10-12 saniye sonra durdu ve bir anda gitmişti. Ben de kim olduğunu görememiştim. Yazık bana, çok yazık. Keşke onunla tanışabilsem diye aklımdan geçirdim. Sonra saate bakayım dedim.

Resmen sınıfıma gelesiye kadar 1 saat geçmişti höh. Bu kadar geç kalmazdım normalde, gene geç kalmamıştım da zaten. Her yere saatinden 1.5 saat önce gitme huyum vardır. Travma da değildi ama ne hikmetse bir dürtü derdi ki bana "Git şu lanet yere, gitmezsen boku yersin.". Eh, pek de yanılmıyordu, baksanıza 1 saatte sınıfta olabilmiştim. Her neyse, en azından kendime yarım saatim kalmıştı. Gene kahve alırdım, takılırdım, biraz da kitap okurdum. Masum masum değil mi?

Kafeye yol aldım. Masum masum giderken birisinin sırtının izlemeye karar vermiştim. Kaslı bir sırt yapısıydı. Saçları sarıydı. Arkasından sadece bunları görebiliyordum. Ama bende fazla merak özelliği var. Otu boku merak etmek zorundayım. Bu yüzden onu hızlıca geçip yüzüne bakmak istiyordum. Çünkü bok var NYAHAHAHAHAHA!

Ama kendi kendimi yerken o bir anda kapüşonunu takmıştı. İyice meraklanmıştım. Sonra bir anda hızlanıp onu geçtim. Ve önüme döndüm. Kapşondan suratı tam gözükmüyordu. Ama o sırıtışın kimde olduğunu tanıyor gibiydim. Ya da saçmalıyordum. İlk baş tabii inanamadım o mu değil mi diye.

Onu gizliden gizliye takip etmeye başladım. Moralim bozulmak üzereydi çünkü sınıfa girmez zorundaydım, sürem az kalmıştı ama o hâlâ sınıfına girmemişti.

2 dakika sonra gelmiştim sınıfıma ama o hâlâ girmemişti. İyice çökmüştüm ama sonra bir anda matematik bölümüne kayıldı ve o sınıfa giriverdi. Evet, siyaset-felsefe ve matematik sınıfı yan yanaydı. Ve her sınıfın kapısında sınıfta okuyan insanlar yazardı. Onu buradan bulabilirim diye düşünmüştüm. Listeye az baktım. VE BİNGO!!!

Mikolas Deniz DEMETRİOU!!!





21. HaftaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin