17. Bölüm 1. Part

26 5 27
                                    

Geçen bölüm resmen aşka gelmişim he. Bir de ben bunları tenis turnuvamda 3 maçı yaparken aralarda yazdım ha, hani oturup ciddi ciddi düşünemedim bile. Ama şahsen çok memnunum şiirimden ve o yönlerle anlattığım mevzudan. Ara sıra da kendimi öveyim beh sksbskd.

Bu arada normalde istemem bilirsiniz ama, oy verin beh :'). Hadi oy neyse ama yorum da yapın, okuyanlarla sohbet etmek istiyorum onlarla konuşmak istiyorum. Yeni insanlara tanışmak kadar keyifli bir şey yok benim için. Bu sayede yeni insanlarla tanıştım, kim onlar kendilerini biliyorlar -belli edin kendinizi bakim, heh afrn dkdbd-.

Seviyorum siziiii, iyi okumalaaar.

Ege Atalanta

Yeni uyanmıştım, ama kafam resmen çatlıyordu. Kalktığım yer de yatağım değildi, demek ki yine krizlerim başlamıştı. O kurtulduğumu zannettiğim ama aslında hiç kurtulamayacağını sürekli hatırlatan lanet krizlerim...

3 haftam güzel güzel geçiyordu ve varlığını unutuyordum. Ama sonra bir bakıyordum ki hastanede kalkmışım, başımda da Daphne yine yaşlı suratıyla bana bakıyordu.

Ona gerçekten büyük bir minnet borcum var. Çok uğraştı benimle senelerdir. İyi ki var o... Seviyorum lan seni de Daphne.

Her zamanki gibi, şimdi de bekliyordu beni, ama bu sefer yanında da Mikolas Deniz vardı. Bana delicesine aşık olan, manyak bir sarı varlık.

Şimdi size minik bir sır vereyim mi? Sanırım onun ilgisinden ve de ondan hafif hafif hoşlanmaya başlıyordum. Şerefsiz çok mükemmeldi. VE ÇOK TATLIIIIĞ! Ama bunu ona söylemeyelim şimdilik, yoksa direkt üstüme atlar sanırım mutluluktan. Sonra bir hastane vakası daha yaşamak istemiyorum ben ühü.

Yalnız bir sorum vardı, o ikisi yan yana oturmuş baya ciddi konuşuyorlardı ama ne hakkındaydı o kadar çok merak ediyordum ki. Sonra benim uyandığımı fark etsinler diye el sallamaya çalıştım ama sanırım pek de işe yaramadı. 10 dakika sonra beni anca görmelerinden anlamam pek de zor olmadı zaten.

Neyse, 10 dakika 10 dakikadır, gördüler mi gördüler o bana yeterdi. En sonunda ikisi de yanıma gelip bana baktılar masumca:

"Daha iyi misin şimdi canımın içi?"

"Eh Daphne, sorunun cevabını biliyorsun, yine belli ki delirmişim ve hastanelik olmuşum. Sence nasıl iyi olabilirim? Neyse ki artık işim bitti herhalde. Kalkabilir miyiz şu lanet yerden?"

İsyan etmemden baya iyi anlaşılmış olacak ki hemen doktoru çağırıp taburcu işlemlerini başlattırmıştı Daphne. Mikolas Deniz de yine utangaç ve sessiz çocuk pozisyonuna geçmiş sadece olan bitene ve de bana bakıyordu. Özellikle bana bakıyordu diyorum çünkü kendisi sanki biyoloji laboratuvarında hücre bölünmesini inceler gibi bana bakıyordu. İlk defa mı hasta insan gördün evladım?

Doktorlar da artık bana alıştıkları için hemen yaptılar taburcu işlemlerimi ve ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ ÖZGÜRDÜM!

İyi tamam özgürdüm de, şimdi napacaktım? Bomboşum bugün...

"Eeee Ege Atalanta'm, boş musun bugün? Bayadır görüşmüyorduk. Hem Daphne de burada hem, üçümüz takılırı-"

"Aaaaa ben ne alaka, siz yalnız takılın ikiniz, benim zaten işlerim var. Bir de yorgunum yatacam. Mâlumunuz bugün koşuşturmalı başladı."

Laf sokmasa olmuyordu sanki, ben merakımdan deliriyormuşum da ayaklanıp langır lungur koşuyormuşum etrafta gibi konuşuyordu.

"Peki tamam, sen git. Mikolas senle kalacağız o zaman, ama yorgunum bugün biraz hafif geçirsek? Hiç atraksiyon yapacak halim yok çünkü. Eve gidip yatmak istiyorum, size gidebiliriz, sana kahve bile yaparım."

"Olur tatlım, sen nasıl istersen. Yalnız evde kahve yok sen nasıl yapacaksın ben şu an onu düşündüm. Bugün de kahvecim kapalı hay lanet olsun."

"Umm beyler, sohbetinizi bölüyorum ama kahve isterseniz ben size bir adres vereyim. Biraz uzak buraya, ama cidden gitmenize değer. Bir sürü yerden bir sürü çeşitte kahve var, müze gibi. Hem Ege senin kitap alman da gerekti. Kitap da bakabilirsin oradan. Hatta belki bir motel falan ayarlarsınız. Biliyorsun bazı kafeler hem motel hem de kafe tarzı oluyor. Fiyat da uygun. Biraz müzik dinler uyursun belki sen de Ege? Mikolas Deniz'ciğin de yanına yatar hem. Mışıl mışıl uyursunuz hamakta."

"Oha, hamak mı var? Valla o zaman hiç hayır diyemeyeceğim. Hem biraz müzik de dinlemek hiç fena gelmez. Ama kalma konusunda hemfikir miyim bilemedim? Ben Mikolas'ım- öhm öhm Mikolas Deniz'e kahve yapmak istiyordum. Elimden içsin istiyordum. Bir de makinelerini görsen wöh dersin bunlar ne!"

"Aaaaa Ege Atalanta beni şımartıyorsun ama beni bebe-" surata tokat atmayalı biraz olmuştu sanki. Hakikaten lan çocuğun suratı çökmezse iyi göçertiyorum bazen çünkü diye korkuyorum. Ha bu şerefsize bu piçe bir bok olmaz hoş da, yine de biz önlemimizi alalım.

"Zevzek, bebeğim diyecek aklı sıra."

"Ege, sen de çocuğa vura vura bir dur ya. Ne var çocuk bebeğim diyecekse. Desin hem yakışıyorsunu-"

"ÇÖŞŞŞŞ YA!" Evet mükemmel, Mikolas Deniz'in götünü yükseltiyoruz, herif piç piç sırıtıyor. Beğendin mi yaptığını of? Şimdi yarım saat bununla takılacaktı kesin. Çünkü adı üstünde, Mikolas Deniz a.k.a PİÇ'ti bu. İşi gücü piçlikti. Ben de çok piç dedim susuyorum yaw.

"Ne ya, yakıştırmak suç mu? Pfff, hadi size iyi eğlenceler o zaman. Ben de eve gideceğim daha sürü işim var, OYALAMAYIN BENİĞĞĞW!" demesiyle tüymesi bir olmuştu. Bu kıza bir anda ne oldu lan?

"Eeeee Ege'cik, yalnız kaldık seninle desene. Hadi gidelim şu Daphne'nin dediği adrese. Merak ettim bak."

"Tamam da, ışınlansak olmaz mığğğğğ? Valla billa yorgunum ben, hiç araba sürecek ya da yol yorgunluğu çekecek halim yok. Sadece yatak, yastık ve uyku istiyorum canım."

"Yiaaa, yicem bak ama seni, sen istersin de ben yapmaz mıyım? Koordinatları da alayım da hadi gidelim aşkım."

"Aşkın? Ben senin aşkın? Zevzekus..."

Yok yemin ediyorum ben sınanıyordum. Başka hiçbir açıklaması yok.

Bu salakça sohbetten sonra da arama motorundan koordinatları bulmuş ve koordinatları da yerine yerleştiriyordu. Upuzun gelen bir 5 dakikadan sonra:

"Hazır mısın canım? Gidiyoruz bak."

"Evet, bunaldım artık HADE DAAAA!"

Ve ışınlanma gerçekleşmişti. Peki size bir sorum vardı. Mikolas Deniz daha öncesinde ışınlanmayla bir olay yaşamıştı dimi?

Hani mesela benim evime lak diye uçmuş olabilir? Bu yüzden de pek güvenilir olmayabilir onunla ışınlanmak.

Ve cidden güvenmemek lâzımdı galiba. ÇÜNKÜ ONUN ABİDİK GUGİDİK KOORDİNATLARI YÜZÜNDEN BEN YERE, O DA BİR SPOR TAKIMININ MASASININ ÜSTÜNE DÜŞMÜŞTÜ. SENİN IŞINLANACAĞIN YERİ SİKEYİM AW!

Ben yerden kalktığımda her şey sorunsuz gözüküyordu, ama sadece benim için öyle gözüküyormuş sanırım.

Çünkü Mikolas Deniz'in üstüne düştüğü masadaki takımlar ona şaşkın gözlerle bakmayı 2 saniyede kesmiş, hepsi onu tanıyor misali garip gözlerle bakıyorlardı. Hatta içlerinden birisi tepkisini saklayamadı bile:

"M-Mikolas Deniz Demetriou, bu sen misin?"

O zaman anladım ki bir şeyler olmak üzereydi...

21. HaftaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin