19.Bölüm: Her Bitiş Bir Mucizedir

46 16 5
                                    

Sadece yağmuru dinliyorum şimdi. Düşen her damla, kendime dediğim hayırları hatırlatıyor bana. Ve zemine yapışan her su zerresi, şimdi ayaklarımın altında. Kendime çektiğim sınırları eziyorum ayaklarımın tabanıyla. Ayaklarım çıplak, ruhum özgür. Zihnimse beni ben yapan asıl özdür. Hadi konuş benimle beynim, yağmurun sesine ortak ol. Konuş benimle, konuş! Lütfen susma, görmüyor musun? Acı çekiyorum burada.

Uzun zamandır zihnim bana küstü. Ve ben tıkandım. Sonunu bilmediğim bir intikam savaşıyla yandım tutuştum. Ve şimdi durdum! Durmak bana göre değil anladım. Artık daha fazla adım atmalıyım. Bir Tanrı'yım diyerek kendimi kandırmayı bırakmalıyım! Bir şeyler bulmalıyım. Zihnimi benimle konuşmaya yeniden ikna etmeliyim. Ve ona boyun eğmeliyim. Zihnim, özgürlüğümü bana geri vermelisin!

Bitiyorum ve bittiğim yerde aslında yeniden var olacağımı da biliyorum. Uzun zamandır üzerime toprak atmadım, bu yüzden kurudum kaldım. Kendime üzülmedim, yeşeremeyen sardunyalarıma ağladım. Ve şimdi koştu yağmur yardımıma. Onu duyan zihnim, duramadı bensiz daha fazla. Koştu geldi bana. Yeniden ayaklandı ve seslendi. Hadi doğuralım şu tanrıyı artık dedi. Çünkü o da bensiz sıkıldı. O da anladı ki sadece beni ben yapan şey zihnim değil, zihnimi de zihnim yapan şey benim. Barıştı benimle.

Şimdi biz oturduk, birbirimizi dinlemeye başladık. O beni yeniden bir Tanrıça yaptı ve kaderi yazmaya başladık. Bu oyuna devam etmeye karar verdik ve bu sefer sözümüzde durduk. Hiç durmadan yazdık, yazdık... Yağmuru asla dışlamadık ama sardunyalarımızı büyütmek için ona da ihtiyaç duymadık. Çünkü ben kaderi yazan bir Tanrıçayken, zihnim onu yeşertmek için gözyaşlarını döküyor. Bizim suyumuz tüm evrene yayılıyor. En az ölüm kadar gerçek ve bir nefes kadar da yakın bana. Hadi gelin buraya, devam edelim koşmaya. Koştukça ıslanmaya ve ıslandıkça çamurlaşmaya. Neler oldu Wicca ve Marsinsan'a?

Marsinsan bir anlık düşüyormuş hissiyle uyandı rüyasından. Yanına baktığında Wicca'yı göremedi. Önce telaşla etrafa bakındı, herkes bir köşede uyuyorken Wicca yine bahçeye çıkmıştı. Gözyaşlarıyla, yeni ektiği sardunyaları suluyordu ve günün ilk ışıklarını bekliyordu güneşten. Wicca bağdaş kurup oturduğunda Marsinsan'ın görüş açısından çıkmıştı. Marsinsan bahçe kapısına doğru ilerleyip onu daha net göreceği bir yer buldu kendisine. Güneş yavaş yavaş doğuyordu ve Wicca, sanki işini şansa bırakmak istemiyormuş gibi güneşe doğru bir elini uzattı ve istese güneşi çekip alacak gibiydi. Sonra gözlerini kapadı ve diğer elini de uzattı güneşe. Sanki güneşi tutuyordu. Bu nasıl bir göz yanılması böyle diye düşünürken Marsinsan, bir anda hiç de tahmin edemeyeceği bir şeyle karşılaştı. Wicca, güneş ışınlarını tutuyordu. Onları gerçekten tutuyordu. Bir eliyle alıp, sanki diğer eli aynaymış gibi ona yansıtıyor ve gölgede kalmış sardunyalara ışık veriyordu. Marsinsan bir an rüya gördüğünü düşündü. Elçinin böyle bir özelliği olduğundan kimse söz etmemişti kendisine. Böyle bir şey nasıl atlanabilirdi ki!

-Eğer seni ateşimle yakmamı istemiyorsan beni izlemeyi kes Marsinsan!

Marsinsan bu sefer gerçekten korkmuştu. Çünkü bu, tanıdığı Wicca'nın sesi değildi. Hem sakin bir tondu, hem de oldukça sert ve tehditkar. Sanki... Sanki dediğini yapmasa onu gerçekten yakacakmış gibi konuşuyordu. Gerçekten yapar mıydı bunu? Marsinsan test etmeye karar verdi ve hiç sesini çıkarmadan yerinde durdu.

-Sana beni izlemeyi kes dedim. Duymuyor musun?

-Ateşinden korkmuyorum küçük! Beni zaten bir kere öldürdün! Ölümü tatmış canlılar ondan bir daha korkmazlar!

Wicca sabit ve hareketsiz bir şekilde duruyordu. Yavaşça gözlerini açtı ve ellerindeki güneş ışınlarına baktı. Sonra her bir parmağında bir ışın topladı. Bir anda hızla ayağa kalktı ve parmağındaki ışınlardan birini Marsinsan'a fırlattı. Ve attığı bu ışın Marsinsan'ın kulağına teğet geçti.

Tanrıyı DoğurmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin