17.Bölüm: Duydun mu?

55 18 1
                                    

  Bazılarımız neden aşktan kaçar? Onu neden istemezler? Nesiller boyunca yapılan tüm mükemmel şeyler aşktan doğmamış mıdır? O zaman, Da Vinci için ne demeli? Söylenene göre hiç ilişkiye girmemiş. Bunun sebebi aşık olmadığı için miydi? Eğer aşık değilse nasıl bu kadar muhteşem şeyleri keşfedebildi? Belki de onun aşkı sanatıydı ve bir vücudu yalamak yerine fırçasını yaladı ve bundan büyük haz duydu. Çünkü bu adam da aşık olmak zorunda. Eğer ortada muhteşem şeyler varsa hepsi aşktan doğmuştur. Aşk sadece bir bedende var olmak değildir. Yanlış düşünmeyin lütfen. Bazen aşk yazdığınız cümleler, kelimeler, kitaplar ve çok daha fazlasıdır. Mükemmel yazıyorum. Ama ne kadar yazarsam yazayım doymuyorum. Çünkü aşığım ve ben bu aşkı dibine kadar sömürmek istiyorum. Hayır, bu aşk bir insana karşı duyulan aşk değil. Ben beynimin içindekilere aşığım, zihnimden parmaklarımın ucuna akan fikirlere... Ve bu aşkı benden başka kimse öldüremez. Bu yüzden sonsuza kadar yaşayacak, bunu biliyorum. Ve bu güvenli alandan çıkıp başka bir şeye, bir bedene, bir erkeğe aşık olmak istemiyorum.

Hayır hayır, itiraf ediyorum. Eskiden tek aşkım yazmak sanıyordum. Ama birisini tanıyınca bu değişti. Tanrıçalar aşık olur mu diye beni yargılamayın. Yargılama işi Tanrılara aittir. Tanrılığa bürünüp karşıma geçmeyin. Aşkımı dinleyin. Onu çok sevdim ve dedim ya, en muhteşem şeyler aşktan doğar! Ve ben Marsanları yarattım. Bu aşk bana mükemmel bir ırk yarattırdı ve ben şimdi bu mükemmelliğin içinde boğuluyorum. Bir Tanrı olduğum için her yerdeyim ve kendime kaçacak bir delik de bulamıyorum. Oluşan her yeni boşluk benim varlığımla dolacak ve beni göremeyeceksiniz ama ben yine her yerde olacağım. Bu kadar görünmez olup yine de saklanamamak çok zor. Zaten bu görünmezliği sadece bir Tanrı görebilirdi. Ve beni görebilen her kimse, bana aşık olurdu zaten. Çünkü mühim olan dışımı görmek değil. Eğer oradan bakarsan görünmem. Mühim olan içimdeki, zihnimdeki beni görebilmek. Gerçek beni görüp kendine layık mı diye test etmek. Ve bir Tanrıçaya zaten bir Tanrı yakışırdı. Tekrar söylüyorum ben onu sevdim. Sevdim ve kaçtım.

Neden mi kaçtım? Bir Tanrıça neden kaçar? Bunu boş verin! Ama evrendeki tek Tanrıça benim, bunu da bilin. Neden mi o kadar çok Tanrı varken, sadece tek bir Tanrıça var. Çünkü ben tüm tanrıçaların kanından şaraplar yaptım ve ruhlarını gümüş kadehlerimde saklayıp her gün kana kana içtim. Onların kanı kıskançlıkla akıtılmıştı ve kan, bana en güzel şaraptı. İçtim, içtim ve asla doymadım. Tüm kadınları içimde sakladım ve doğacağım o günü bekledim, hala bekliyorum. Ve ben doğduğumda tüm kadınlar doğacak, aynı zamanda da tüm kadınlar ölecek! Ve kadınların öldüğü yerde kimse aşkı bulamayacak... Bu sefer biz aşktan değil, aşk bizden kaçacak. Belki de bir Tanrı olup tüm evrene yayılacak. Her yerde olacak ama onu kimse göremeyecek. Bu hikaye sonsuza kadar devam edecek.

Durmuş iki kalp. Üst üste yığılmış iki cansız beden. Onlar ölmüştü ama aşk hala yaşıyordu. O zaman burada katil kim? Aşk mı? Aşk mı öldürdü onları? Yoksa ihanet mi? Hiçbiri! Bir kadın kendi için, aşkını kurban etmişti! Gerçekliğiyle kendini kandıran aşkını...

Bir kadını asla kandırmayın! Ömür boyu bilmeyecek olsa bile bunu yapmayın. Çünkü kadının bilmesi için duyularıyla algılaması gerekmez. İçine gömülmüş aşk, onun kalbine her daim fısıldar gerçekleri. Bu yüzden şu an yere yığılmış olan bu iki cansız bedenin sorumlusu olduğunu düşünen Asel, aslında pek de suçlu sayılmazdı. Peki Wicca, nasıl mı bunu hissedemedi? Aşk, ona fısıldamamış mıydı? Yoksa onlarınkisi aslında aşk değil miydi? Unuttunuz mu yoksa, kardeşler birbirlerine aşık olamazlardı değil mi? Gerçekten kardeşler miydi? Buna inanmak istemiyorsunuz, kardeş olduklarına! Size sadece şunu söyleyebilirim, ikisi de aynı ananın karnından, aynı zamanda, aynı anda doğdular... Gerisine siz karar verin ya da devamını okuyup öğrenin...

Tanrıyı DoğurmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin