50 Bölüm: Kayıp

30 0 0
                                    

(İpek'in anlatımıyla)

Çok derinden uyuduğum yatakta Baran'ın etrafa dönüp durması benim uykumu birazda olsa kaçırmıştı. Gözlerim kapalı yastığa sarılmış, bir elimi ise Baran'ın üstüne atmış yatıyordum.
Yatağın gıcırdaması devam ederken gözlerimi açmak için etrafa baktığımda göz kapaklarımın önüne kapkaranlık bir perde inmişti. Burnumun ucuna eter koklatıldığı an baygınlık geçirdim.

-5 saat sonra-

Yerlere damlayan su damlacıklarının sesi ve olduğum yerin soğukluğu içimi buz etmişti. Başımın içi acırken yalın ayaklarımla yere bastığımda kirli yerin, su dolu tabanında yürüdüm. Ayaklarım suyun içinde gezerken karanlık bir su deposunda olduğumu fark ettim. Etraf soğuk ve sessizdi. Dün Baran'la yatıyor fakat bugün neredeydim bilmiyordum.
İlerlerken kesik lambanın cızırtısı, duvar köşelerinden akan su damlaları, yerde kirli su birikintisi, deponun içinen gelen makinaların çalışma sesleri vardı. İçerisi karanlık olduğu için çok ürkütücü geliyordu. Baran'ın beni buraya getirdiğini düşünerek ona seslenmek için sesimin tınısını arttırdım.

"Baran," diye adını sayıkladığımda içerisinde dolu bir ses yayıldı. "Baran orada mısın?" dedim tekrardan.

İçerisi o kadar soğuk ve ürkütücü bir yerdi ki Baran'ı bulamama korkum içimi kesti. Etrafta sönen ışıklar, elektrik sesleri, korkunç duvar izleri çok ürkütücüydü. Arkamdan ayak sesleri kirli suyun içine basarken birden arkamı döndüm.
Karanlık ışığın altından, bir gölge bana doğru yürüyor yüzünü kestiremediğim birisi uzun boyuyla yanıma yaklaşıyordu. Geri adım atarak uzaklaştım.
Adamım yüzünü kestiremediğimde için, içim korkuyla dolmuştu.

"Baran eğer ki bana şaka yapıyorsan hiç komik değil." dedim ve bir adım daha geri gittim.

İçeriyi bir kahkaha doldurdu. "İpek Karaman sensin demek?" dedi sigarası ağzında bir kişi.

"Kimsin sen?" dedim.

Ayaklarını yerdeki kirli suyun içinde döndürerek, "Kim olduğumun ne önemi var?" dedi. Sinirlenmek üzereydim. "Beni hemen bu siktiri boktan yerden çıkar." dedim.

Adam, "Baran'dan mı alıyorsun bu özgüvenini?" dedi.

"Bana nerede olduğumu söyle piç." dedim. Adam yanaşıp silahın namlusunu alnıma dayadı.
"Bir daha bana piç dersen: Bak bakalım senin o kanını nasıl akıtıyorum!" dedi.

Ellerim titrerken susmayı tercih etmiştim. Adam etrafımda dört dönüyordu. "Baran İkilem'in kız arkadaşısın." dedi. Ciğerlerim sinirle dolmuştu. "Bu kimseyi ilgilendirmez." dedim.

Adam silahı bir el sağa ateş ettiğinde yüreğim hoplamıştı. Üzerime doğru yürüyüp çenemi tuttu.
"Senin gibi fahişeler kaç paraya çalışıyorlar?" dedi ve sıktığı çenemi bıraktı.

Ağzının kokusu ve paslı suratı gözlerimi kanatmıştı.
"Ben fahişe değilim." dedim.

Adam kahkaha attı. "Baran benim canımdan can aldı CAN!" diye bağırdı, vicdanına dokunarak. Devam etmek için boğazını temizledi. "O benim kardeşimi çaldı, dostumu çaldı, tek sevdiğimi insanı çaldı. Şimdi ben seni burada öldüreceğim." dedi.

Geri adım atarak yalvarırcasına, "Bu benim suçum değil. Baran bunu yaptıysa benden neden çıkarıyorsunuz?" dedim.

Adam, "Baran'ın ailesinden değil, değer verdiği birinden can aldığımda, o beni çok iyi anlayacak." dedi.
Yüzümü korkarak kapattım. Bu kadar kısa sürede ölemezdim. Her zaman beyaz atlı prens hikayesine inanmıştım ve içimden sadece bunu dilemiştim.

Kelebek ve AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin