65 Bölüm:

15 0 0
                                    

Yaklaşık üç saatte yakındır yoldaydık. Sonunda piste inebilmiştik. Polonya'ya gelmiş bulunmaktaydık. Saat daha 14.30'du. Ancak Polonya'da saatler 1 saat geriydi. O yüzden 13.30 diyebilirdim. Çalışanlarımdan biri İpek'i uyandırdığında yavaştan kalkıp gözleri kapalı yürümeye çalışıyordu.

"Gel koluma gir." dedim.

İpek kolumun yerini bulduktan sonra uçaktan indik. Polonya'nın havasını özlemiştim. Sadece Polonya'nın değil, Türkiye dışındaki her yer benim için güzel bir avantajdı. Şimdi hayatımı buraya göre ayarlamam, işlerimi buradan sürdürmem gerekecekti. İnsanın kız arkadaşı olması inanılmaz zordu. Hele ki bu insan, çalışıyor ve zorlu bir hayat geçiriyorsa...

İpek'in kollarını okşadım. "Keyfin yerine gelsin. Şimdi seni evimize götüreceğim." dedim.

İpek parlak gözlerle baktıktan sonra tekrar eski huysuz haline döndü. "Heyecanlıyım. Sadece uykum var." dedi.
Belini sımsıkı tuttuğumda havaalanının pist yerinden çıkabilmiştik. İç kısıma girdiğimizde hızlıca oradanda çıktık. Etrafı arıyordum. Gidebileceğimiz bir araç lazımdı.

"Neyle gideceğiz?" dedi İpek. Ben de tam olarak neyle gideceğimizi arıyordum. Güzel soru başa gelmişti.

Fuat kendini tutamadan ufak bir kahkaha attı. "Buralarda da taksi var yenge." dedi. İpek etrafına bakınırken havanın durumuna baktım. Güneşli gözüküyordu. Arkamızdan gelen çalışanlarım bizlere eşlik ediyordu. Yol üstünden döndürmeye çalıştıkları taksiye bindiğimizde şoförün yanına oturdum. İpek ve bir kaç çalışanım arkaya oturmuştu. Geri kalanlar başka bir taksiyle bize eşlik etti.

"Do you speak english?" diye sordum. İngilizce bilip bilmediğini sorduktan sonra yanıt almam otuz saniye sürdü.

"Yes, where will you go?" nereye gideceğimi sorduğunda Fuat'a döndüm. "Varşova." demiştim.

Taksici Varşova'ya doğru istikamet aldığında artık kesin bir şekilde Polonya'daydık. Şimdi birinden saklanmama, çekinmeme ya da ondan kaçmama gerek yoktu. Burası apayrı dünyaydı. Camdan gördüğüm Polonya'nın insanları buraya göre fazla mutluydu. O kadarda mutlu olunacak bir şey yoktu. Yolu izlemeye devam ettiğim sırada İpek arkadan omzuma dokundu.

"Ne kadar sürer?" diye sordu. Kafamı ona çevirdim. Etrafa bakmıştım. Olduğumuz yerden Varşova'nın kaç dakika olduğunu bilmiyordum. "Bilmiyorum İpek. Ben de her hafta gelmiyorum." dedim. Bozulmuş bir hal almıştı. Onun buraya gelmek istememe durumunu değiştirememiştim. Evi gördükten sonra belki fikirleri bir nebze değişir diye bekliyordum.
Bizim gideceğimiz yer ormanlık bir yere kalıyordu. Orayı kardeşime aldığım zaman yirmi yaşındaydım. Özel olarak baştan inşaa ettirmiştim. Mesleğimde bu işe uygundu. Hem iç hem dış olarak ben ve iş çalışanlarım ilgilenmişti.

...

Aradan 1 saat 15 dakikaya yakın geçtiğinde araba Varşova'nın içerisindeydi. Yolu tarif ederek adamı götürdüğümde 17 dakika içerisinde evimin olduğu bölgede olmuştuk.

Gizli saklı, bir o kadar da efsanevi bir yerdeydi.
Uzunlama demir kapının önünde durduğumuzda inebilmiştik. Buradaki para birimi farklıydı. Bu yüzden taksicinin parasını türkiye birimiyle ödeyemedik.

Evimi yaklaşık iki senedir görmüyordum. Ne eksiği ne fazlası vardı. Hâlâ eskisi gibi kusursuz bir güzelliğe sahipti. Işıkları hâlâ parlak ve loştu. Tam karşıma aldığım orman manzarasına diyebilecek sözüm dahi yoktu.

Kelebek ve AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin