Gecenin 11.00'inde İstanbul'un en lüks semtlerinden birinde poker oynamaya gelmiştim. Beni buraya davet eden İlker'in isteği üzerine onun masasına oturmuştum. Buraya gelmeden İstanbul içinde olan çalışanlarımı kapının önüne ve yanıma aldım. Şehir dışında zaten hayatımda ne olacağını bilemiyordum.
İlker'in sert ve emrivaki sesi masadakileri titretmişti.
"Ne oynayacağınıza kısa sürede karar verin. Canım çok sıkılmaya başladı." diye sitem etti.İlker'in korkutucu bakışlarına karşı kendi bakışlarımı dikleştirdim. İkimizin karanlık bakışları burayı simsiyah edecek kadar kuvvetliydi.
"Baran nesine oynayacağımıza kısa sürede karar ver." dedi İlker. Bir gülümseme bıraktım. Emrivaki konuşmaya başlıyordu. Ve bana bunu yapıyordu.
İlker'in emrine karşı, "Ben karar vermekten hoşlanmam Bora random oynarım." dedim.
İlker, "Kafana göre yani hımm." dedi.
İlker'le uzun süredir bir arkadaşlığımız vardı. Eskilere dayalı bir şirketin yapımında onun için yardımcı olmuştuk. İşimdeki ilk yapıyı İlker'in şirketinde kullanmıştım.
"Hâlâ çalışmaya devam mı?" dedi İlker.
Burnumu çektim. "Fazla takmıyorum." diye homurdandım.
İlker meraklı bakışlarını yolladı ve arkasından soruyu yapıştırdı. "Tomaso'yu sen mi öldürdün?" dedi. Kafamı masanın üzerindeki noktalara çevirdim. "Neden sana bunun hakkında bir şey söyleyeyim ki?" dedim.
İlker'in sesi kısık bir şekilde, "Ben de sevmezdim. Şerefsizin önde gideniydi." dedi. İnandırıcı gelmemişti.
"Sevmediğini nereden bileceğim İlker?" dedim. Arkasından, "Akıllı bir adamsın mantıklı sorular sormalısın." dedim. Sıkılmış gözüküyordu. Ufak bir kahkaha attı. "Bana güvenmeni istemiyorum. Bizzat sana sevmediğimi söylüyorum." dedi.
İlker'in son sözüne kulak vermeden önümde duran kartları hizaya soktum. " Herneyse göster bakalım hünerlerini." dedim.
İlker hilebaz bir adamdı. Hilesinin tadını bundan önce bir kez daha tatmıştım. Fakat onun hilebazlığına karşı benim kartları görebilme potansiyelim vardı. Olayların tadını almak için yavaştan oyuna başladık.
Bir kaç el sahtekârlık yaptığını gördüğümde vurdumduymaz bir şekilde davrandım. Kartları gittikçe bitiyor ve hilesinin tadını çıkarıyordu. En sonunda ona nasıl davranacağımı görecekti. Elimdeki kartlar İlker'in kartlarıyla eşitlendiğinde İlker parayı yükseltti.
"İki milyon Euro." dedi. Bu da ederdi ki yaklaşık otuz bir milyon civarı. Korkusuzca, "Dört milyon." diyerek onu bastırdım.
İki katına çıkmış İlker'i yerle bir etme derdindeydim.. Bakışları beni bulduğunda hamlesini oynadı. İlker'in hamlesine karşı vurduğum hamleyle oyunu ben almıştım. Elinde kalan son kartı masayı vurdu ve masadan aniden kalktı.
"Seni vurmayacağım." dedi ve gülümsedi.
İlker'in alaycı tavrına bakarak, "Beni vuramazsın zaten." dedim. Olanı söylüyordum. Kollarımı rahatlıkla sıvadım. İlker sözüme tahrik olmuş bir şekilde beni süzdü.
"İkilem gerçekleri konuşalım istersen?" dedi. Gerçeklerin ne olduğunu onun kadar ben de istiyordum. Sadece bahanelerin insanlarıydılar.
"Bak İlker Atova, kuvvetinin olduğunu biliyorum. Ancak ben Tomaso'yu bile karşıma almış bir insanım. Sen benim için hiç bir şeysin dostum." dedim ve elini sımsıkı sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek ve Aşk
Novela JuvenilGörmek istiyordum, sadece sevebilmek istiyordum, Her şeyi unutup, sana gelmek istiyordum. Koşmak istiyordum, çocuk olmak istiyordum, ben senin için, bir olmak için, savaş vermek istiyordum. Mesafelere rağmen seni istiyordum. Tüm sorunlarımı çözebil...