4.Bölüm - ÇARESİZLİK

338 22 15
                                    

🃏
Selam.
Yine oldukça keyifli bir bölüm sizlerle. Umarım beğenirsiniz çünkü ben keyifle yazdım.

Yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın.


                                           ~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 
                                         ~

Hayat, hayat ne kadar garip. Bazen hiç bilmediğimiz yanlışları önümüze bir anda koyuyor. Hiç görmediğimiz insanlar ile tanışmaya fırsat veriyor. Kaderimize razı gelip bu hayatı yaşıyoruz. Olacaklardan habersiz, yaşanılacakları öylece bekleriz. Kendimi ıssız, terkedilmiş, iğrenç bir yerde hissediyorum. Dün gece olanlardan sonra. Neden? Bilmiyorum, her şeyin yanlış olduğunu hissediyorum. İçimdeki kötü his gitmiyor. Belki bu evden gittiğimde, içimdeki kötü his kaybolur.

Bu eve baktığımda sanki bir şeyler hatırlıyorum. Çocukluğum burada kötü şeyler yaşamış. Her bir odaya baktığımda daha önce burada yaşadığımı hissediyorum. Ama bir yandan buradan kurtulmak istiyorum. Duvardaki tablolar, her elimi sürdüğümde ne kadar tozlu olduğunu görüyorum. Bu evi temizleyen biri yok mu? Tablodaki resimi birisi çizmiş gibi bir imaj vardı. Üstünde cam, yanlarında altın renkli çerçeve. Altında ise Mehmet Asrın yazıyordu. Düşünüp durdum. İsmi hiç duymadım ama kim olduğunu merak etmiştim. Gözlerimi kıstım ve öylece durdum. Ve arkadan Yiğit'in sesi geldi.

"Babam çizdi onu."

"Baban mı?" Dedim hayretle. Ve resime daha yakından baktım. Gerçekten tüm sanat eserini ortaya koyan bir resimdi. Satışa koysalar patlardı eminim.

"Aklından bile geçirme. Satışa konulmayacak kadar değerli ve bir o kadar da pahalı bir resim." Dedi yiğit. Aklımı ne ara okudu. Sihirli güçleri mi var bunun?

"Baban nerede şu an?" Dedim.

"Sana ne." Dedi. Ne dedim ben şimdi. Normal soru sordum. Onun ters cevaplarına artık katlanamıyordum. Odaya gitmek için adım attığımda kolumdan tuttu. Yine mi yaşıyoruz şu şeyi. Ona yakın olduğum gibi arama mesafe koydum.

"Nereye gittiğini sanıyorsun." Cevap vermek için ağzımı açtım. Ama hemen konuştu.

"Ben sana git diyene kadar gitmeyeceksin." Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Pardon? Sen kimsin ki bana emir veriyorsun.

"Ben senin hizmetçin miyim? Sen kimsin bana böyle davranıyorsun?"

"Ben Yiğit Asrın'ım." İsmini söylediğinde durdum. İsminde, soy isminde güç vardı. Ona Her ne kadar karşı gelsemde tınlamazdı. Ben umursardım, o umursamazdı.

"Noldu sustun?" Dedi. Sadece öylece durup gözlerine baktım. Kahverenginin en güzel tonu ile bakışıyordum. Yakından fark ediliyordu sadece. Bana dediği şeyi hatırlayınca konuşmaya başladım.

"Bak, ne için beni burada tutuyorsun bilmiyorum. Ama eğer burada olduğum babamın kulağına gittiyse-" konuşmamı yarıda bırakıp ona doğru eğildim. Kulaklarına yaklaştıktan sonra devam ettim.

ACIMASIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin