Yatağı yerde hızla dikleşip derin bir nefes aldı ve gözlerini kırpıştırdı Chan. Yine lanet bir kabus yüzünden kan ter içinde uyanmıştı.
Aklına yaşadıkları gelirken bunun bir rüya değil de gerçek olduğunu hatırladı. Fakat nasıl ormandan odasına gelmişti orasını hatırlamıyordu işte.
Tekrardan derin bir nefes aldı ve gözlerini hemen önündeki yeni çarşaf serilmiş yatağa çevirdi. Oda arkadaşı erkenden gelmiş miydi? Neden kendisini uyandırmamıştı ki, neden uyandırsın? Sesini dahi duymamıştı.
Ayaklarını yataktan sarkıtıp açık dolapta gözlerini gezdirdi. Dolabını düzenleme gereksinimi dahi duymamıştı yeni gelen. Ah dur, bunlar Chan'ın kıyafetleriydi. Bu kadar dağınık olmak zorununda mıydı?
Yeni gelenin dolabın dağınıklığını fark edip kıyafetlerini yerleştirmediğini düşünüp hızla ayağa kalktı ve dolabına doğru ilerledi. Bu kadar dağınık değildi ya da geçen sene San topluyordu her şeyi. Evet, ikincisi daha mantıklı. Kesinlikle San topluyordu odayı hep, bazen de Minho.
Dolabını olabildiğince düzenledikten sonra elinde geçirdiği ilk şeyi üzerine geçirmiş ve banyoya doğru ilerlemişti. Yeni gelenin bavulunu açıp yerleştirmeyi düşünmüştü ilk başta fakat onun bu yaptığına kızabileceğini fark edip vazgeçmişti. San gibi değildi belki de.
Elini yüzünü yıkayıp banyodan çıktı. Kahvaltıya geç kalmıştı, belki de yeni gelen bu yüzden erkenden gitmişti, ve dersin başlamasına yarım saat vardı daha. Odasında durabilirdi ya da sınıfta tek başına otururdu yarım saat boyunca. Aslında bakarsan odada durmak daha mantıklıydı.
Gözleri pencerenin altında duran komidini bulurken kaşlarını çattı. Jeongin'in makyaj çantasının büyüklüğünde bir çanta vardı. Bir kızı mı yerleştirmişlerdi odasına? İyi ama Bay Jung, bunun yasak olduğunu söylemişti Mia, San ile kalmayı teklif edince.
Odada kimsenin olmamasını fırsat bilerek komidine doğru ilerledi ve çantayı kucağına alıp içini açtı. Yalnızca bunun bir makyaj çantası olmadığından emin olması gerekiyordu.
Çantanın içersindeki telefonu eline alıp kaşlarını çattı. Demir adam çıkartmaları ile dolu olan bu telefon ona fazla tanıdık gelmiş olmalıydı. Kendisinin telefonu değil miydi bu?
"Bu benim telefonum," diye mırıldandı ve telefonun güç düğmesine bastı. Lanet eski telefonunun şarjı yoktu.
Telefonu geri eski yerine koyup çantayı kapatmış ve komidine bırakmıştı. Pekala, yeni gelen ya eski şeyleri toplamayı seviyordu ya da tanıdık biriydi.
•
Elindeki cipsi ağzı açık bir şekilde bekleyen Changbin'e doğru fırlattı Jeongin. Changbin cipsi yakalayıp çiğnemeye başladığında Jeongin zafer kazanmış bir edayla kahkaha atmış ve eline tekrardan bir cips almıştı.
Dün büyülü gölü Hyunjin için kullandıktan sonra Hemşire Kim, onun nefes aldığını söylemişti. Ardındansa büyülü göl ortadan kaybolmuş ve okula geri dönmüşlerdi. Şu an Hyunjin, revirdeydi. Uyanması bekleniyordu.
Jisung iğrenerek sevgilisini izlerken Felix gülerek eşlik ediyordu onlara. Onları bu eğlencesine hala alışabilmiş değildi. Bazen iğrenç geliyor bazense komik ki, yine de iğrençti hepsi ve Jisung sevgilisinin bu halini sevmiyordu. Sadece birazcık tatlı buluyordu. Birazcık.
"Sabah sabah cips mi yenir lan?" Lia meyve suyunu bitirir bitirmez konuştuğunda Jeongin omuz silkerek karşılık vermişti ona. Tabii ki yenirdi ona göre.
"Yeter," diye homurdanan Jisung, ayağa kalkmış ve "Ders başlayacak," diye konuşmasına devam ederek kapıya doğru ilerledi.
"Beni bekle." Jeongin cips paketini odanın herhangi bir köşesine atıp Jisung'un peşinden ilerlemeye başladı ve onun arkasından odadan çıktı.
Changbin, Felix ve Lia'da peşlerinden çıkarken "Hiç derse gidesim yok," diye mırıldanan Lia, tersta olacağını söyleyerek yanlarından ayrılmıştı.
"Bizde mi girmesek ki," diye neşe ile konuşan Jeongin'e kolunu sevgilisinin omzuna atmış ve beklenti dolu bakışlarını onun yüzünde gezdirmişti. Aldığı cevap ise Jisung'un onu ittirerek önden yürümesi olmuştu.
Göz devirerek sevgilisinin peşinden ilerleyen Jeongin ne yaptığını sorarken Changbin gülerek ikiliyi izliyordu. Jisung sürekli trip atıyordu Jeongin'e ki, genel olarak en kırılgan ve sürekli küsüp duran kişi Jeongin'di. Bazen rolleri değiştirdikleri oluyordu ve bu Changbin'e karşı epey komikti.
"Bana tatlı ısmarlarsan affederim." Jisung arkasına dönüp konuştuğunda Jeongin olduğu yerde durup gülümsedi. Jisung ona küs kalamazdı ki. Hemen bir şey ister, Jeongin'e kendisini affetmesi için izin verip duruyordu
"Sen nasıl istersen."
Jeongin ellerini ceplerine sokup şirin bir gülümseme sundu ki, gülümsemesi pek uzun sürmemişti. Omzuna çarpan bedenle kaşlarını çatarken gözleri kendisine çarpan gri saçlı bedeni buldu.
Jisung'da kaşlarını çatarak kendisine doğru ilerleyen bedene bakarken "Dikkat etsene," diye bağırdı Jeongin. Kendisine çarpan bedenin özür dilememesi zoruna gitmiş gibi görünüyordu.
Gri saçlı arkasına dönme gereksinimi ve önündeki Jisung'u umursamazken Jisung'un omzuna çarparak yürümeye devam etmişti.
Küfür savurdu Jeongin gri saçlının arkasından. Ardından Jisung'a doğru yaklaşmış ve iyi olup olmadığını sormuştu. Sorun olmadığını söyleyen Jisung bir süre daha gri saçlının arkasından baktı.
"Ne kadar da güzel," diye mırıldandı Felix aynı Jisung gibi gri saçlının arkasından bakarken.
"Tam olarak ne güzel?" Kaşlarını çattı Changbin. Sevgilisinin güzel bulduğu şeyde neydi?
"Kanatlarından bahsediyorum Changbin. Ne kadar güzel kanatları vardı."
"Evet," diyerek omuz silkti Jeongin. "Güzel kanatlarının aksine oldukça kaba."
"Okula yeni geldiği için çekinmiş olabilir." Umursamazca konuştu Changbin. Felix'e ters bir bakış atarken Felix sevgilisine dil çıkartarak karşılık vermişti.
"Aslında," diye mırıldanan Jisung'un daha fazla konuşmasına izin vermeyen Jeongin kolunu sevgilisinin omzuna atmış ve yürümeye başlamıştı.
"Her neyse. O yaşlı kadının dersine geç kalmak istemiyorum. Sonra ağzıma ediyor."
"Beni dinlemeye ne dersiniz?" Jisung homurdanarak Jeongin'in karnını cimciklerken Jeongin çok acımış gibi davranarak iki büklüm olmuştu.
"Hadi dinliyoruz. Anlat bakayım." Changbin dalga geçercesine konuşup Jisung'u omzundan ittirdiğinde göz devirerek karşılık verdi Jisung. Onların bu davranışlarına aşırı sinir oluyordu ve bunu belli etse bile hiçbiri bunu umursamıyordu, işte bu çok daha sinir bozucuydu.
"Tanıdık," diye mırıldanan Jisung, sessizleşirken kendisini umursamadan önden yürüyen arkadaşlarına ve sevgilisine baktı. "Bir daha bir şey anlatmayacağım."
Kendisini umursamadan yürümeye devam eden üçlüye şaşkınca baktı Jisung. Changbin orta parmak çekerken Felix 'ayıp' diyerek parmağını tutup indirmiş, Jeongin ise kafasına vurmakla yetinmişti.
"Sizden nefret ediyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House of Cards/ Stray Kids
Teen FictionMasallarda okuduğunuz ve filmlerde izlediğiniz kötü veya iyi fark etmeyen karakterlerin çocukları, aynı okula gitseydiler ne olurdu?