Jisung'un bağırması ile birlikte odaya toplanan diğerleri ile neye uğradığını şaşırmıştı Minho. Kapıda mı bekliyorlardı yahu?
Minho'nun açıklama yapmasına izin vermeden kendi gördüklerini anlatan Jisung, neredeyse herkese inandırmıştı Minho'nun hain olduğunu ve buraya kitabı almak için geldiğine. Oysa Minho daha kendini açıklayamamış, olayın Jisung'un anlattığı gibi olduğunu reddedememişti. Jisung onu konuşturacakmış gibi görünmüyordu.
Elindeki kitabı daha sıkı tutarken yanında olması gereken turuncu saçlı hayaleti aradı. Neden kendisini bırakıp gitmişti? Neden tek suçlu kendisiydi? Neden biri de çıkıp onun suçsuz olduğunu, Hyeji'nin onu kontrol ettiğini söylemiyordu? Böyle mi arkadaşlardı onlar?
Gergince dudağını dişlerinin arasına aldı. Sanki Tanrı, bu anı bekliyormuş gibi Minho'ya birkaç anısını daha verirken Minho kafasını iki yanına sallayarak bir şeyleri reddediyordu. Hain olmadığını mı reddediyordu yoksa bu anıları istemediğini mi söylemeye çalışıyordu, o da bilmiyordu bunu işte.
Kafasını iki yanına salladı Minho tekrardan. Böyle arkadaşlar istemiyordu o. Ne Hyeji'yi ne de eski arkadaşlarını istiyordu. O sadece tekrardan yok olmak istiyordu ya da kimsenin bulamayacağı bir yere gitmek istiyordu.
Gözlerini annesine çevirdi. Jisung'un anlattıklarına inanmış gibi görünüyordu. Zaten her şeyin sorumlusu Minho'ydu ve onun gibi bir canavar asla dünyaya gelmemeliydi ona göre. Bu yüzden onu küçük yaşlarında ölmesi için ormana bırakmamış mıydı? Ne bekliyordu ki bu kadından? O hala kendisinden nefret ediyordu ve Hyeji'nin dediği gibi bir, iki gün yas tutup sonraysa hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı.
Jeongin'i buldu gözleri. Okula ilk geldiği zamanlar dışlanan bu çocukla konuşması büyük bir hataydı. Onu umursamasaydı belki de hiç tanışmazlardı ve Minho'da kendisini dinlemeyen, sadece sevgilisine inanan bu çocukla arkadaş olmazdı. Ama eski Minho, geleceğini umursamadan herkesle arkadaş olmaya çalışırdı.
Göğsüne yasladığı kitabı indirirken Jisung'a dikti gözlerini. Neden Jeongin ile sevgili olmasına izin vermişti ki? Onu kandırmıştı Jisung fakat Jeongin'in onu sevmesi izin vermesine sebep olmuştu. Peki ya her sevgi eski Minho'nun düşündüğü kadar iyi miydi? Hayır, kesinlikle olamazdı. Arkadaşları ve hatta sevgilisi ona inanmıyor, güvenmiyordu.
Hepsi Jisung yüzünde değil miydi? Kendisini dinleme gereksinimi duymadan gördükleri ile kendisine hain damgası yapıştırmıştı. Bu yüzden mi hiçbiri yaşamasını istememişti? Kendisini sevmedikleri ve güvenmedikleri için.
Chan'a baktı. Ona güvendiğini veya herhangi bir şey demesini bekledi fakat Chan'da sanki Jisung'a inaniyormuş gibi kaşlarını çatmış kendisine bakıyordu. Bu muydu onun sevgisi? Kendisini dinlemeden Jisung'dan duyduğu şeye inanması sinirlerini bozmuştu.
Kendisine inanan bir tek babası varmış gibi görünüyordu ya da o da kitabı almak için ona yaklaşmıştı.
Elinden çekip alınan kitapla birlikte bakışları babasına doğru dönerken "Hayır," diye mırıldandı. "Ben hain değilim."
"Hyeji'ye kitabı veriyordun, gelmeseydim. Bu yüzden kabul ettin buraya gelmeye. Hyeji'ye itaat eden bir aptalsın."
"Kapa çeneni," diye bağıran Minho, Jisung'un üzerine yürüdü. Neden kendisinden bu kadar nefret ediyordu?
Jeongin kolunu tutup onu ittirirken "Kes şunu," diye tısladı. Hem kendilerine ihanet ediyordu hem de kendisini şikayet eden Jisung'un üzerine yürüyordu.
Elini saçlarına atıp çekiştirdi. Hyeji bu yüzden bir şey hatırlamasını istemiyordu değil mi? Hyeji hep doğruyu söylüyordu ona. Ailesinin, arkadaşlarının ve sevgilisinin artık kendisini sevmediğini söyleyerek doğruyu söylüyordu ve Minho bir aptal gibi onunla arkadaşlığını kesmeye çalışıyordu.
"Hep doğruyu söylüyordu," diye mırıldanan Minho, saçlarını daha sert çekiştirirken arkasını döndü ve kafasını hızla iki yanına salladı.
"Minho." Chan, arkası dönük duran gence doğru ilerleyip kolunu tuttuğunda Minho hızla kolunu kendine doğru çekmiş ve iğrenircesine ona bakmıştı.
"Benden uzak dur."
"Minho, konuşalım." Malefiz, Chan'ın yanına geçmiş ve oğlunun omuzlarından tutmuştu. "Bir yanlış anlaşılma olmuş olmalı."
"Evet, evet bir yanlış anlaşılma oldu." Kafasını sallayarak onayladı annesini gülerek. Onları yanlış anlamıştı.
"Sizden nefret ediyorum."
•
Elini yüzünü yıkayan Mia, aynadaki yansımasına bakarken diğer bir yansımaya kaydı bakışları. Lavaboda birisi yoktu.
Arkasını dönüp yansımanın sahibini aradı fakat gördüğü tek şey boşluk olmuştu. Tekrardan aynaya doğru dönmüş ve hemen karşında kendi yansıması yerine turuncu saçlı hayaletin yansımasını görmüştü.
Jisung'un anlattıkları aklına gelirken "Hyeji," diye mırıldandı. Neden yanına gelmişti? Ne yapmaya çalışıyordu?
"Mia." Büyük bir gülümseme sundu Hyeji. Elini ona doğru uzattı. Parmakları aynanın içerisinden geçerken Mia korkuyla ona bakıyordu. Çığlık atmak istiyordu Mia fakat sanki bir şey ağzını kapatıyormuş gibi ses çıkartamıyordu.
"Ne kadar da şanslısın." Kaşlarını çattı Mia. Ne istiyordu kendisinden? Neden şanslıydı?
"Son kez söylemek istediğin bir şey var mı Mia?"
Ağzını kapatan şey çekilmiş gibi "Yardım edin," diye mırıldanan Mia, kafasını iki yanına salladı ve gözlerinden akan yaşı silmeye çalıştı. Jisung'un anlattığından daha korkunçtu bu kız ve şimdiyse ne istediğini bilmediği bu kızın kendisinden bir şey alacağını biliyor olması epey korkutuyordu onu.
"Kimse duymuyor Mia." Gülümsedi Hyeji. "Bu okula daha yakın olmam gerek."
Eli Mia'nın boğazını bulduğunda Mia çoktan çırpınmaya başlamıştı. Ne yapıyordu bu aptal?
"Bedenine ihtiyacım var."
...
Geçiş bölümü falan filanNasıldı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House of Cards/ Stray Kids
Teen FictionMasallarda okuduğunuz ve filmlerde izlediğiniz kötü veya iyi fark etmeyen karakterlerin çocukları, aynı okula gitseydiler ne olurdu?