Kapının yumruklanması ile birlikte Jeongin'in geldiğini düşünen Minho, ona en içten küfürlerini sunarak kapıya ilerlemiş ve arkasından homurdanan Chan'ı duymazdan gelmeye çalışmıştı.
Kapıyı açıp "Soytarı," diye hırladı. Jeongin'in odadan çıkmadan önce dediği seni Chan ile sevişirken basacağım lafından sonra her odanın kapısı çaldığında Jeongin'e küfürlerini gönderir, daha sonraysa kapıyı açıp Jeongin dışında diğerleri ile karşılaşırdı. Bir taraflarını yırtmıştı aptal Chan'ı saklamak için.
Beline dolanan kollar ile gözleri büyürken "Minho," diye mırıldanan Jisung'un ağlamaklı sesini işitmiş ve omzuna silinen ıslaklığı fark etmişti. O sümüğü değil de gözyaşıydı umarım.
Kendisine daha sıkı sarılan Jisung ile ne yapacağını bilmezken "Stark," diye seslenmiş ve ellerini Jisung'un saçlarına götürmüştü. Daha önce ona hiç kimse sarılmamıştı, annesi bile. Bu yüzden ne yapacağını biliyordu ki, ekstradan Jisung bir şeyden korkmuş gibi hıçkırarak ağlıyor ve bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
"Sorun ne," diye mırıldanan Chan, ikiliyi içeriye ittirip kapıyı kapattı. Onları herhangi birinin görmesini kimse istemezdi sonuçta. Hata hemen karşı odadaki Sungwoon'un.
"Bilmiyorum. Ağlıyordu ve bir anda sarıldı." Bu sarılma konusuna epey takmış gibi görünüyordu. Sonuçta ilk kez birine bu kadar yakın temas kuruyordu ki, o da isteyerek olmamıştı.
"Jisung, elektrikler gitmişti. Bu yüzden mi korktun?"
Kafasını hızla iki yanına salladı Jisung. Minho tekrardan omzunda hissettiği ıslaklık ile birlikte Jisung'a bakmaya çalışırken Jisung burnunu çekmiş ve sarıldığı bedeninin bundan tiksineceğini bilmesine rağmen burnunu onun üzerine silmişti. Minho başından beri hissettiği ıslaklığın gözyaşı olmadığını fark ettiğinde yüzünü buruşturarak karşılık verdi. Cidden mi? Sümüğünü mu siliyordu başından beri? Kusmak istedi Minho.
"Kabus," diye fısıldayan Jisung, konuşmasına devam etmezken derin bir iç çekmiş ve Minho'nun Chan'a şunu benden uzaklaştır dercesine bakmasına sebep olmuştu. Jisung ile yakın değillerdi ki, arkadaş olduklarını bile düşünmüyordu ve onun kendisine sarılmasına, üstüne üstlük burnunu üzerine silmesine izin veremezdi. Bu iğrençti.
Chan göz devirerek karşılık verirken "Ağlıyor," diye homurdanmış ve sarılıp teselli etmesini söylemişti Minho'ya. Teselli mi? Minho mu? Ne saçmalıyordu bu çocuk? Daha önce hiç kimseyi teselli etmemişti ki o Jisung'u etsin? Sarılıyordu işte, yetmez miydi bu?
Minho Jisung'un saçlarını okşarken "Sadece bir kabus," diye mırıldandı ve kendisine dik dik bakan Chan'a dil çıkartarak karşılık verdi. O ağlayan birini teselli edemezdi ki. Mesela ağlayan Changbin ve Jeongin ile dalga geçerdi ki, onların ağladığı da pek görülmemişti. Minho ağlayan birine nasıl yaklaşması gerektiğini bilmiyordu.
"Ve," diyerek konuşmasına devam eden Minho, bir süre ne demesi gerektiğini düşünmüş ve bulamayınca da "Siktir et," diye kendi kendine mırıldanmıştı. Hadi ama bir insan neden kabuslardan bu kadar etkileniyordu ki? Onlar yalnızca aptal birkaç saniyelik kabuslardı işte. Annesinin düşünceleri böyleydi ve annesinin düşünceleri kendi düşünceleri olmuştu. Berbat çocukluğundan kalan berbat düşünceler.
"Ah buldum. Bugün burada yatabilirsin."
Minho çocuksu bir edayla konuşup yumruk yaptığı elini havaya kaldırdığında Jisung küçük bir kıkırtı sunmuş ve daha sıkı sarılmıştı ona. En azından içinden geldiği gibi davrandığında bazen insanları güldürebiliyordu.
"Chan onları dövebilir, değil mi Chan?" Dalga geçercesine konuştu Minho. Bu durumu biraz dalgaya vurup ortamı yumuşatabilirdi. Düşüncesi bu yöndeydi sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House of Cards/ Stray Kids
Fiksi RemajaMasallarda okuduğunuz ve filmlerde izlediğiniz kötü veya iyi fark etmeyen karakterlerin çocukları, aynı okula gitseydiler ne olurdu?