"Nereye gidiyoruz," diye homurdanan Changbin, gözlerini kapatan Jeongin'e vurmaya çalışıyor fakat bunu beceremeyerek Jisung tarafından kafasına darbeler alıp duruyordu. Kendisine vuran bu çocuğu daha sonra dövmesi gerekiyordu.
Bodrum katına indiklerini biliyordu bir tek. Fakat neden bu lanet yere geldiklerini kimse söylememişti ona. Yine ne çeviriyordu bu ikili? Jeongin'in lanet şakalarından birisi olabilirdi bu. Neden güvenip gözlerini kapatmasına izin vermişti ki?
Kolunu tutan Jisung'un uzaklaştığını hissetti. Ona bakmak istese bile gözlerini açmasına ve kafasını çevirmesine izin vermiyordu Jeongin. Kesin yine lanet bir şakaya kurban gidecekti.
"Sürpriz," diye kulağının dibinde bağıran Jeongin, elini çekip Changbin'in gözlerini açarken Changbin kulağını kapatarak yüzünü buruşturmuştu. Bu çocuğa bağırmaması, kulağının dibinde bağırmaması gerektiğini bir türlü öğretemeyecekti sanırım.
Gözleri kendisine büyük bir gülümseme ile bakan Felix'i bulurken "Hani bir hafta sonra gelecektin," diye homurdanarak yanına ilerledi. Jeongin'in şakasına kurban gideceği için ödü kopmuştu. Bu yüzden olmalıydı bu siniri. Şimdi de sürpriz olarak Felix'i mi gösteriyorlardı? Bu kesin ya Jeongin'in ya da Jisung'un başının altından çıkmış olmalıydı.
Felix çilekli pastayı sevgilisine doğru uzattırken "Ben yaptım," diye mırıldanan Felix'in kendi övmeye başlamasına izin vermeden eline aldığı pastayı Changbin'in suratına geçirdi Jeongin. Hadi ama öyle normal bir karşılama olacağını falan mı düşünüyordunuz? Jeongin elbet bir şeyleri mahvedecekti.
Jisung büyümüş gözlerini yüzünü silmeye çalışan Changbin'den çekip Jeongin'e bakmış, onu yanına çekmiş ve yaptığı şeyin hiç hoş bir şey olmadığına dair bir şeyler homurdanmaya başlamıştı. Jeongin'in bu tavırları sinir bozucuydu ki, buna mı sinirlenmişti yoksa Changbin'in Jeongin'i döveceğinden mi korkmuştu bilmiyordu.
Changbin çilekli kremayı koluna silerken Jeongin'e doğru dönmüş ve sinirle ona bakmıştı. Sevgilisinin yaptığı sürprizi mahveden arkadaşını dövmesi gerekiyordu. Tabii Felix kolunu bırakırsa. Neden dövemiyordu onu?
"Hadi tuvalete git." Felix omuzlarından ittirdi sevgilisini. "Ben hallederim bu soytarıyı." Jeongin'e bir şey yapmazdı ki Felix. Bunu çok iyi biliyordu Changbin.
Jeongin, Felix'in üzerine yürümeye başlaması ile birlikte Jisung'un arkasına saklanırken tuvalete doğru ilerleyen Changbin'in arkasından sevgilisini de yanında götürmesi gerektiğini söyleyip duruyordu.
Changbin arkasından bağırıp duran Jeongin'i umursamadan tuvalete girdi. Felix ona bir şey yapmazdı. Jeongin bunu çok iyi biliyordu. Eğlencesine bağırıp duruyordu Jeongin ve bu Jisung'un neden hala burada olduğunu sorgulamasına sebep oluyordu. Çok fazla takılıyordu bu aptallarla ki, birisi sevgilisiydi!
Öğle arası, yemekten sonra banyo yapmayı aklının bir köşesine not ederken yıkadığı yüzünü peceteyle silmiş ve kafasını kaldırıp aynadaki yansımasına bakmıştı. Gözleri yanında duran diğer yansımaya kayarken irkilip küçük bir küfür savurmuştu. Ne zaman girmişti içeriye? Neden fark etmemişti onu?
"Erkekler tuvaleti, biliyorsun değil mi?"
"Karıştırmış olmalıyım," diye mırıldanan genç kız, şirin bir gülümseme sunmuş ve "Ben Hyeji," diye devam etmişti konuşmasına. Oysaki yüzündeki ifadeden bile bile girdiği açıkça belli oluyordu.
"Burası tanışmak için uygun bir yer değil." Yüzünü buruşturdu Changbin. Bu kızla konuşmak istediği pek söylenemezdi. Sanırım ilk kez Jisung'un dediklerini dinleyecekti ki, Hyeji buna izin verecekmiş gibi görünmüyordu.
"Farkındayım." Hyeji omuz silkti. Nerede olduğu umrunda değildi. Zaten kısa bir konuşmaya yapacaktı. Jisung ile tekrardan karşılaşmak istemiyordu sonuçta.
"Neyi bekliyorsun o zaman?"
"Çok kabasın." Dudakları büzüldü Hyeji'nin. Changbin onun kendisi ile dalga geçtiğine emindi. Bu yüzden dediklerini pek umursamıyordu ki, sinirlerini bozmaya başlamıştı bu kız.
"Yas tutar gibi bir haliniz yok. Neden?"
Okula geldiğinden beri iki kişinin yas tuttuğunu görmüştü ve onlarla konuşmayı da ihmal etmemişti. Fakat işin garip yanı ölen ikilinin en yakın arkadaşlarının hiçbir şey olmamış gibi gülüp eğlenmesiydi. Belki de kendisi abartıyordu bu meseleyi. Kimi kandırıyoruz? Diğerlerinin yas tutup tutmaması onun için önemli değildi ki. Başka sebepleri vardı onlarla konuşmasının ve Jisung bunun farkındaydı.
Kaşlarını çattı Changbin. "Ne saçmalıyorsun," diye bir sinirle konuşurken kendisine büyük bir gülümseme ile bakan Hyeji'de gezdirdi gözlerini. Jisung'un anlattığı her şeye uyuyordu. Sürekli ölen iki arkadaşından bahsettiğini söylemişti Jisung ona ve diğerlerine.
Kollarını önünde birleştiren Hyeji'nin yüzündeki o tatlı ifade kaybolurken Changbin, onun Jisung'un anlattığı kadar ürkütücü olduğuna karar verdi. Bir an önce gitmeliydi buradan.
"Arkadaşın için yas tutmuyorsun Changbin." Omuz silkti Hyeji. "Hyunjin'in yaşamasını mı isterdin?"
Hızla açılan kapıyla birlikte söylene söylene yanına gelen Jisung bir süre arkadaşını inceledi. Neden kendisine korkmuş bir ifade ile bakıyordu? Bir şaka yoktu. Neyden korkmuştu bu kadar?
"Ne oldu," diye alayla konuştu Jisung. "Pasta yiyemediğin için mi bu haldesin?"
Changbin, Jisung'daki bakışlarını kaçırıp yanına dönerken aradığı kızı bulamamanın verdiği korkuyla tekrardan Jisung'a doğru dönmüştü. Az önce konuştuğu kız hayal ürünü müydü? Hayır, Jisung ondan birkaç defa bahsetmişti, hayal ürünü olamazdı. Belki de fazla etkilenmişti anlattıklarından.
"Changbin sorun ne?" Jisung omuzlarından tuttuğu bedeni sarsarken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Tuvalette başına ne gelmişti de bu kadar korkmuştu?
"Hyeji," diye mırıldanan Changbin daha fazla konuşmazken "Ne olmuş ona," diye hızlıca sormuştu Jisung. "Seninle konuştu mu? Ne dedi?"
"Arkadaşım için yas tutmadığımı söyleyip Hyunjin'in mi yaşamasını istediğimi sordu."
"Aynı şeyi bana da sormuştu." Derin bir nefes aldı Jisung. Hyeji'nin kim olduğunu ve ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu bir türlü. Belki de kendileri dalga geçen aptal yeni gelenlerden biriydi. Fakat ölen arkadaşlarını yeni gelen hiç kimse bilmiyordu. Bay Jung'un haberi var mıydı ondan?
"Geliyor musunuz," diye homurdanan Felix, birbirlerine bakmaktan başka bir şey yapmayan ikiliye karşılık yüzünü buruşturdu. Buraya boş boş durmaya mı gelmişlerdi?
"Changbin pastası mahvolduğu için ağlıyordu." Jisung alayla konuştuğunda Changbin, onu kafasından ittirerek Felix'e doğru ilerlemişti. Ne diye bunu söyleyip duruyordu? Tamam belki birazcık üzülmüştü pastası mahvolduğu için fakat ağlayacak kadar da değildi.
"Başka bir pasta da var, ağlama." Kendisi ile dalga geçen sevgilisine ters bir bakış atmakla yetindi Changbin. İkilinin gülerek yumruklarını tokuturuyor olmasını umursamadan Jeongin'in bir dilimini yediği pastasına doğru ilerledi.
"Sorun ne Jisung?" Felix gergin görünen arkadaşına karşılık kaşlarını çattı. Bu ikili ne diye garip davranmaya başlamıştı ki?
"Bir sorun yok." Gülümsedi Jisung. "Tüm pastayı Jeongin yemeden önce gitmeliyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House of Cards/ Stray Kids
Novela JuvenilMasallarda okuduğunuz ve filmlerde izlediğiniz kötü veya iyi fark etmeyen karakterlerin çocukları, aynı okula gitseydiler ne olurdu?