Bir kayanın üzerinde oturan Mia'nın yanında duran San derin bir nefes alıp elini onun omzuna yerleştirdi ve "İyi misin," diye mırıldandı.
Büyülü gölün etrafında toplandıklarından beridir bir köşeye çekilen Mia, düşünceli görünüyordu ya da üzgün.
"Değilim," diye fısıldayan Mia, gözlerini kapattı ve düşüncelerinden kurtulmak amacıyla kafasını iki yanına salladı. İkilemde kalmaktan sıkılmıştı.
"İhanet ediyormuşum gibi hissediyorum."
Derin bir nefes alarak gözlerini araladı ve San'a kısa bir bakış attı. Onun hala nasıl bu kadar rahat olduğunu düşünüyordu sürekli. Belki de Minho kendisini kurtardığı içindi bu düşünceleri. Kendisini kurtaran kişiye ihanet ediyormuş gibi hissediyordu.
"Mia, Bay Jung onun geri dönmeyeceğini söyledi. Malefiz bile bunu bilerek karşı çıkmıyor."
Kafasını başka bir tarafa çevirip dizlerine yasladı ve burnunu çekerek karşılık verdi. Onun dedikleri hiçbir şey değiştirmiyordu. Hala ihanet ediyormuş gibi hissediyordu.
"Mia," diye homurdandı San genç kızın saçlarını okşarken. Mia umursamazca davranan San'a kısa bir bakış atmış ve "Konuşma benimle," diyerek ayağa kalkmıştı. San'ın daha fazla bir şey demesine izin vermeden uzaklaşmıştı yanından.
Gölün önünde duran Seungmin derin bir iç çekti ve etrafına bakındı. Bay Jung'un yanındaki birkaç adam camdan bir tabutun içersinde Hyunjin'i getiriyordu.
Pamuk prenses, diye geçirdi içinden Seungmin. Zehirli elmayı yiyen Hyunjin ve yedi cüceler gibi onu taşıyan birkaç adam... Şu an neredeyse hikayenin aynısı gerçekleşiyordu fakat tek farkı Pamuk prensesi bir prens değil de büyülü bir göl hayata döndürüyordu.
Bir süre tabuttaki bedeni inceledi Seungmin. Hemen ardından "Şimdi sıçtık," diye homurdanan Jisung tüm dikkatini kendilerine doğru gelen bedene dikmişti.
Yine bir kavga başlatacaktı. Yine neden Hyunjin yaşıyor diye saçma şeyler söyleyip sinirlerini bozacaktı. Belki de bu kes yüzüne yumruğunu geçirip Hyunjin'in yaşayacağını net bir şekilde dile getirmeliydi.
"Chan," diye mırıldanan Changbin elini onun omzuna koymuş ve onu başka bir tarafa çekiştirmeye çalışmıştı ki, bunda beceriksiz olmuştu. Onun engel olmaya çalışacağını düşündüğü için uzak tutmaya çalışıyordu buradan fakat Chan hiçbir şey demeyecekti.
"Gidelim," diye devam etti konuşmasına Changbin onu tekrardan çekiştirmeye çalışırken. "Hadi."
"Hayır." Kafasını iki yanına sallayan Chan onu reddederken elini ittirmiş ve kollarını önünde birleştirerek kendisine bakan Seungmin'e bakmıştı.
"Neden," diye sordu Chan bu kez Changbin'e doğru dönerken. Seungmin'e kızmayacaktı. Ona bağırıp Minho'nun yaşamasını istemeyecekti. "Minho senin en yakın arkadaşındı."
"Chan, annesi bile geri gelmeyeceğini söyledi."
"Neden denemiyoruz?"
İç çekti Changbin. Hyeji onu saçma hayallere inandırmıştı çoktan. Onun yanında olmalıydı en başından beri. Belki de Hyeji denilen hayaletten uzak tutabilirdi onu. Saçma masallara inanmasına engel olabilirdi.
"Gölü boşa harcamış olabiliriz."
Dudakları aralandı Chan'ın. Changbin ne den bu kadar umursamazdı en yakın arkadaşını hayatta döndürme konusunda? Neden istemiyordu ya da neden denemek boşa harcamak olurdu?
Kafasını sallayarak Changbin'i onaylarken "Haklısın," diye fısıldadı ve onun başka bir şey demesine izin vermeden gölün yanından geçip ormana doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House of Cards/ Stray Kids
Ficção AdolescenteMasallarda okuduğunuz ve filmlerde izlediğiniz kötü veya iyi fark etmeyen karakterlerin çocukları, aynı okula gitseydiler ne olurdu?