8. İKİZİ İLE

2.7K 126 3
                                    








"Araştırırlar mı ki?"  Dediğinde başımı onaylayarak salladım.
"Helva mı, dondurma ?" Dediğimde anlamazca bana baktı.
"Ne âlâka?"
"Cenazende ne ikram edelim. Malum, eğer öyle bir şey olsa öldüğünü benden başka kimse bilmeyecek. Ben de ettiğin yardımlar için en azından bunu yapayım. Seç bakalım." Dediğim an kapının çalınması bir oldu.
"Alin, lütfen... Kim olduğunu bilmiyorum, ama normal değilsin, fakat lütfen, kurtar beni! Ne istersen yaparım!" Dediğinde kafamı onaylayarak salladım.
" Harikasın! Kapıya bakıyorum o zaman." Diyip, salondan çıkarak kapıya gitti.

Ne istersem...

"Alin!" Diye kükreyerek içeri giriş yapan Arkhip'e göz devirdim. Ama arkasından gelenleri görünce kaşlarım çatıldı.
"Onların burda ne işi var?!" Dedim sertçe.
"Nasıl kaza yaptın?!" Dediğinde tekrardan göz devirdim.
"Neden burdalar?" Diyerek saydırmaya başlamadan Helin hanımın hızlı adımlarla bana doğru gelip, yanıma oturması, üstüne üstlük dikkatle süzmesi kaşlarımı daha da derinden çatmama neden oldu.
"Dizine dokunabilir miyim?" Diye sorduğunda kaş çatmaktan başka bir halt yapamıyor muyum, diye isyan edesim geldi.

Cevabımı beklemeden elini dizime koyup, etrafında  gezdirdi. Hala kaşlarım çatık ne yaptığını anlamaya çalışırken konuştu:
"Dizinde burkulma var. Çok acıtıyor mu?" Dediğinde ne yapmaya çalıştığını anladım.
"Böyle şeylere gerek yok. Doktorlar gerekeni yaptılar. " Dediğimde bana tebessüm etti.
"Ben de doktorum. " Dediğinde doktor olması ile benim ne alakam olduğunu bir 'Bana ne?' Demekle yetinmek isterdim, fakat 'toplum' kuralları...
"Peki. Fazla teferrüata gerek yok. Sen gidebilirsin." Dedim Kevin'e bakarak. Bana minnettar bakışlar eşliğinde başını salladı ve gitti.
"Dinliyorum?" Dedim yabancı şahıslara bakıp.
"Neyi?" Diyen Kaan bey'in niye salağa yattığını anlamamak beni çıldırtma sınırına getiriyordu.
"Buraya nasıl ve neden geldiğinizi anlatmanızı." Sadece ikisi gelmişti. Oğulları yoktu.
"Arkhip telefonla şu arkadaşınla konuşurken kaza yaptığını duyduk. Geldik. Kötü bir şey olduğunu düşündüm." Dedi Kaan bey.
"Tamam..." demeye bir halt yoktu. Ne içersiniz falan mı demeliydim yani? Çok isterlerse kendileri gidip alsınlar.
"Ben en iyisi içecek bir şey yapayım hepimize. Seninle de sonra konuşacağız." Dedi Arkhip bana imâlı imâlı bakıp mutfak tarafa geçerken. Mutfak Amerikan tarzıydı,  fakat tek fark; tüm görüş açısı bahçeye bakıyordu. Yani, mutfak ve salon arasında duvar vardı. Fakat bilin bakalım ne eksik? Mutfağı kullanacak kişi!
"Kızım..." Diyerek bana bakan Helin Hanım'a döndürdüm bakışlarımı.
"Dinliyorum?"
"Bacağın için ne yaptılar? Ya da başka yaralanan yerin var ?"
"Krem verdiler bacağım için. 2 ay boyunca her gün bir defa sürmeliymişim. Başka yaram da yok."
"Peki... Arseny Kuznotsov'un durumunu öğrendik. Eğer istersen..."
"Ben gayet iyi bir doktor buldum zaten."
"Kim?"
"Sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum."
"Sadece adını..."
"Efe Güçlü. Türkmüş." Dediğimde soyismi... Oh, hayır...
"E o senin abin!" Dedi Helin hanım.
"Oğlunuz olduğunu bilmiyordum. Küçük bir konuşma da yaptık hatta. Ama, soyismini şimdi farkettim. Zaten bir şey de değiştirmez. Onlara söylemediğinizi demiştiniz zaten." Dedim rahatlıkla.
"Seni görünce tanıyacaktır... En azından şüphelenecektir... Ali ile kopya gibisiniz..." Dediğinde gözleri yavaş yavaş dolmuştu. Ne oldu ki şimdi?
"Arseny Türkiyede mi ameliyat olacaktı?" Dedi Kaan bey.
"Farketmez. Nereyi isterse. Sonra da zaten onu uzun bir tatil bekliyor."
"Peki... Yokken işlere kim bakacak?" Dedi Kaan bey.
"Bu konu sizi neden ilgilendiriyor ki?"
"Sadece merak. Çok da abartmamak lazım." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.
"Öyle olsun. Âksi taktirde babama zarar vermek isteyeni dâhi yaşatmam, bilesiniz."
"Kızım, biz neden babana, yani Arseny'e zarar verelim ki? Seni bize kavuşturmuşken..." Dedi Helin hanım.

Orasını ben bilmem ama. Babama ters yapan bana da yapmıştır.
"Alin, meyve tozlarının yerini bulamıyorum. Neredeler?" Bu şifreli konuşmaydı! Ah, anlamı ise "Fazla kırıcı konuşma!" Demekti. Kime ne?
"Bilmem. Var mıydı?" Dedim ona ayak uydurarak.
"Alin, aslında biz bir şey istemek için seninle konuşmak istiyoruz."  Geldik üzümün bağının koptuğu yere!
"Dinliyorum."
"Seninle zaman geçirmek istiyoruz, hatta eğer alışabilirsen  önce seni abilerinle tanıştırıp, sonra Türkiyeye gitmek!" Dedi Helin hanım heyecanla. Ben ona garip şeyler görmüşüm gibi bakarken yüzündeki heyecanı yavaş yavaş silindi.
"Birazcık çok oldu sanki, hayatım..." Dedi Kaan bey.
"Tamam, ama... Bizi istemez misin? Seni canından bile çok seven aileni istemez misin?" Dedi Helin hanım. Bunu vicdanımla oynamak için falan mı yapıyordu? Bende vicdan olmadığı için anlayamadım da pek...
"İçecekler geldi!" Diyerek içeri girdi Arkhip. Sanki orda bizi dinlediğini anlamayacaktım. Büyük ihtimalle onlar da anlamışlardı, hatta bunu bizim konuşmamız için yaptığını sanarlar, fakat amcamı tanıyorsam, dedikoducu kimliğini benden başka kimseye göstermemiştir.
"Biz en iyisi gidelim. Kızım, biz daha burdayız. Düşün teklifimizi..." Diyerek ayağa kalktı Kaan bey. Ona başımı sallamakla yetindim.
"Ben de sizinle geleyim." Diyerek amcam da arkalarından gitti.





~Yazar...

"Ona zaman vermelisiniz. Belki sizinle bunu konuştuk, fakat tekrar söylemek
istiyorum... O bizimle yaşadığında bir süre konuşamadı. Ya da zaten konuşmuyordu öğrendiğim kadarıyla. 5 yaşına kadar konuşamadı. Ve ilk söylediği kelimesinde yanındaydım. "Baba" dedi. Bana değil, çünkü bana bakmıyordu. Duvara bakarak söyledi bunu. Sonradan hafızasında problemler yaşandı. Yeniden doğmuş gibi oldu... Her şeyi yeni öğreniyormuş gibi... Bizim için de garip bir süreçti. "Baba" Dedikten sonra ağlamaya başladı, sayıklamaya başladı. Ne olduğunu anlayamadık. Travma aldığı belliydi. Ama, dilimizde de doğru dürüst konuşamıyordu. Dediğim gibi, sonradan yeniden doğmuş bir bebek gibi oldu. Dilimizi öğrendi, sonra kültür, okul derken onun harika üstü bir çocuk olduğu farkedildi. Her şeyi o kadar hızlı, o kadar yaşından önce öğrendi ki... Kabul etmeliyim, çalışmama rağmen tüm işlerimi kenara atıp, bazen onunla satranç bile oynadığım olurdu. Zaman-zaman berabere, az zamanlarda ben kazanırdım. O kadar akıllıca hamleler yapardı ki! Şaşırırdım... O zamanlardan sonra onu varisim yapmaya karar verdim. Şimdiye kadar yakın üstler dışında onun Kızım olduğunu kimse bilmediİşlerim tehlikeliydi, aslında asla onu böyle şeylere bulaştırmak istemedim. Okuyup, sadece şirketlerimin başına geçsin istedim, fakat nasıl olduğunu anlayamadan, bir de baktım 6 yaşında silah kullanmayı, savunma sanatlarını öğreniyor. İnanın bana, nasıl yaptığını anlamadan hepimizi kendine bağladı. Hoş, şikayetçi de değiliz. Bakmayın o sert tavrına. Bana olan bakışlarını gördünüz. Yumuşak damarını bulabilirsiniz... Eminim, sizinle gelemese bile aranızda en azından gidip-gelme olacaktır. Vazgeçmeyin. Hatta, mümkünse eğer, ikizi ile görüştürüseniz, bence süreç daha da hızlanır."














Süt içerim yarım yağlı, hayallerim sana bağlı.














(A.A)

BELKİ DEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin