27. KIRMIZI MASA

856 45 2
                                    








3 sene sonra


  Karşımda can çekişen adamı izliyordum. Azrail bu sefer de yanımdaydı, ama benim için gelmemişti. Dünyayı bir zalimden daha kurtarmak için buradaydı.
 
Kendimi kendimden kurtarmak için değil.

Adamın oyulmuş bacağından oluk oluk akan kan, başının yüzülmüş derisinden akan sıvı ile ahenk oluşturarak yere damlıyor, kan göletini anımsatıyordu.
 

Her kes tarafından saygı duyulan, ismi geçtiğinde ayağa kalkılan Wilson Sydney, aslında kadın tüccarı, tacizci, vahşi bir insan.
 

Adam son nefesini verirken, gözleri açık olsa bile hala varlığını koruyan nefret dolu bakışlarının hedefi bendim.
 

Bu bakışlardan rahatsız olmak yerine, daha da keyiflendim. O kadınlar da ona bu bakışların atarken, aynı keyfi o da yaşamamış mıydı?
 

Yaptığı itirafların kamera kaydını kestikten sonra, tüm cinayetlerin sonunda yaptığım gibi paslı bir bıçakla göğsünden karnına doğru bir uzunlukta A.K harflerini kazıdım.
 

Etrafa sıçramış kanları yok sayıp, botlarımın her adımda çıkardığı tok ses eşliğinde deponun çıkışına doğru ilerledim.
 

Cesede son bir bakış atıp, kapıyı açtığımda beni her zamanki gibi Joseph karşıladı.
 

Geçen yıla kadar tek tabanca takılırken, babamın kısa emri neticesinde Joseph'i yanıma pisliklerimi temizleyen biri olarak gönderdi.
 

Joseph onun kendi yetiştirmelerinden biri idi. Yani, çocukluğundan beri bizimle birlikte olan ve Kuznotsov'lara çalışması için eğitilmiş korumalardan biri idi. 
 

Bakışları bana dönerken, başımı bir kere aşağı yukarı salladığımda ne yapacağını anlamıştı.
 

Fakat, bir kaç saniyeliğine duraksadığında:
  "Bir şey mi oldu?" Diye sordum. Yüzüme bir kaç saniye baktıktan sonra:
  "Sana ulaşamamışlar. Beni aradılar. Kırmızı masaya çağırıyorlar." Dediğinde kaşlarımı çattım.
  "Sebebi hakkında bir şey söylemediler mi?" Diye sorduğum soruya başını iki yana sallayarak cevap verdi.
  "Peki. Sen burayı hallet." Diyerek, ona arkamı döndüm.
  Siyah kaplı Audi'me bindim.
 

Telefonumu yan koltuktan alıp, açarken aynı, zamanda arabayı çalıştırıyordum. Araba yola çıkarken telefona düşen bildirimler tamamen babam, amcam ve üst üyelerin bir kaçından gelen aramalardı.

18 yaşıma bastığım gün şüphesiz hayatımın en şaşırtıcı hediyesi babamdan gelmişti.






  1 yıl önce 20 Ekim

Saat 23:59. Doğum günüme son bir dakika. Ve ben bu güne karşımdaki cesetle giriyorum.
 

Azrailin varlığı içeride beliren soğuk esintiyle farkedilirken, elimdeki bıçağı sapladığım yüzünde bir kez daha çevirdim.
 

Tüm sinirimi bir şerefsizden çıkarırken, varlığımı bir kez daha kanla kirlettim.
 

Dünyayı bir kötülükten daha temizledim.
Gözüme sıçrayan kan kar maskesini deliğinden aşağıya doğru yol alırken cesedin üzerinden çekildim.
 

BELKİ DEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin