13. EN BÜYÜK ARMAĞAN

2.2K 101 8
                                    







Kuznotsovların saray kapısı açıldığında hızla motoru park edip indim. Beni bu halde birileri görmemeliydi. Babamın kulağına giderse fena şeyler olurdu ve ben bunları hayal bile edemiyorum. Motorumu bir müddetliğine almaları yanında hafif bile kalırdı.

Hızlı adımlarla merdivenleri çıkarken beni gören çalışanlar hayret dolu nidalar ve bakışlarıyla yoluma eşlik ediyordu. Ne ara bu kadar insan almışlardı ki? Ben bu evden giderken daha az olduğuna yemin edebilirim.

Odama ulaştığımda o çalışanların ağızlarından bir şeyler kaçırmamalarını diliyordum.

Kendimi hızlı hareketlerle duşa attığımda kan lekelerini kıyafetlerden çıkarabilmek için ne kadar çabaladığımı hatırlayamıyordum. Vücudumda derimin görülebilecek her yerini kapatmış olsam da, kanlar kıyafetlerime sıçramaktan geri durmamıştılar.

Kurumuş kan lekelerini elimin de görünen yerlerinden sildikten sonra suyun son kez başımdan aşağı akmasına izin vererek duştan çıkıp, üzerime bornoz giyinerek, saçımı havluyla topladım.

Odama geçiş yaptığımda yatağımda oturan bir adamı görmek kaşlarımın derince çatılmasına neden oldu. Tamam, bu adamı tanıyorum. Yanlış hatırlamıyorsam, Kaan beyin oğlu Poyrazdı.
"Buraya girme izninizin olduğunu düşünmüyorum." Dedim sakinlikle odamdaki tekli koltuğa oturarak. Bir şey konuşacaktı.
"Buraya girmek için izin alabileceğimi düşünmüyorum." Diyerek beni taklit ettiğinde gözlerimi kısıp, bir süre rahatsız olması için onu süzdüm. Fakat, ne rahatsızca kıpırdandı, ne rahatsız olduğunu belli eden bir şey söyledi, ne de öksürdü. Garip.
"Odan güzelmiş." Dedi siyah-lacivert ağırlıklı odamı süzerken.
"Buraya odam hakkında öneride bulunmak için geldiğinizi düşünmüyorum." Dediğimde başını salladı.
"Haklısın. Buraya odan hakkında konuşmaya gelmedim." Dediğinde onu terslemek adına:
"Buraya bir şeyler konuşmak için de gelemezsiniz." Dedim.
"Nereye gelip gelmeyeceğime ben karar veririm." Dediğinde tek kaşımı alayla kaldırdım.
"Eğer geldiğiniz yer benim şahsıma aitse, geleceğiniz yere karar vermek üzerinize düşmez." Başını ağırca sallayıp, derin bir nefes aldı.
"Peki, anlaşılan lafı dolandırmayacağım. Zaten bir anlamı da yok. Önce üzerini değiştir, rahat konuşalım." Dediğinde başımı salladım. Anlaşılan önemliydi ve ben konuşamayız triplerine girmeyecektim.

Giyinme odasına geçerek, üzerime siyah eşofman ve t-shirt geçirdim. Havluyu çıkarmak için her hangi bir girişimde bulunmayarak, kendi kendine kuruma görevini saçlarıma bıraktım.

Odama geçiş yaptığımda ise Poyraz'ınbıraktığım gibi kalmasına karşın bir şey hissetmeli miydim diye düşünmeden edemedim.

Yine tekli koltuğa geçerek, konuşması için yüzüne bakarak beklemeye başladım.
"Alin, annemler seninle zaten konuşmuşlar. Fakat, ben senin bir şey konusunda bu kadar kolay ikna olamayacağını az çok anlayabildim. Küçüklüğündeki gibi hala inatçısın." Dediğinde kaşlarımı çattım. Buraya küçüklüğümden konuşmak için gelmediğine yemin edebilirim.
"Neyse. Bak,konuyu katiyen uzatmak istemiyorum, beceremedim de zaten.

Sen kaybolduktan sonra aile dağıldı. O zamanlar tabi küçüktük, fakat en azından çoğumuz neler olduğunu anlayabiliyorduk.
Babam seni bulmak için işlerini askıya aldı, iflas etmenin kıyısından döndü. Hatta sana şunu söyleyebilirim. Sırf seni bulmak için yeraltına bulaştı ve şu an belirli ülkeler çapında tanınmış bir mafya." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Adını şimdiye kadar bir kere bile duymadım." Dediğimde başını salladı. Hadi ama, bundan başka bir tepki veremiyor mu?
"Duymaman normal. Çünkü, o ülkelere ne Rusya, ne de şimdilik Moskva dahil. Fakat, Kuznotsovla yapacakları anlaşma sonucunda çok duyacaksın adını." Dediğinde kaşlarımı çattım. Babam bana neden söylememişti? Ah, tabi ki! Adamla doğru dürüst oturup konuşmadım bile!
"Fakat, bilmediğiniz bir şey var. İmzaladığınız anlaşma sonrası babam ameliyatın ardından uzun bir tatile çıkacak. Yani, çoğu sözleşmeyi, bunu sizinle olan da dahil, ben yöneteceğim." Dediğimde tek kaşını hayretle kaldırdı.
"Bu işleri anladığını bilmiyordum."
"Belirli kişiler dışında kimse bilmiyor zaten. Emin olun, sözleşmeyi en iyi şekilde yöneteceğim. Babamın yokluğu belli bile olmayacak." Dedim kendimden emin bir şekilde.
"Bunları babanla konuşacağız, küçük hanım. Şimdi sana söylemem gereken bir şey var."
"Dinliyorum?"
"Baban için Türkiyeye geldiğinde Türkiyede olacağın süreçte bizimle kalmanı teklif ediyoruz. Bunu öyle aile karşılaşması gibi düşünme. Aile dostunuzla çok yakınmışsınız ve o süreçte onlarla kalacakmışsın gibi düşün."
"Neden böyle bir şey yapayım ki?"
"Çocukluğunun 4 yılı da olsa, bizimle geçti. Sence o anıları duymak ve yenilerini eklemek istemez misin? En azından abilerin, ikizin için yaparsın bence. Senin için büyük bir şey olmasa gerek."
"Büyük bir şey değil,ama düşüneceğim. Eğer başka plan yapmazsam olabilir." Dediğimde kafasını olumlu anlamda salladı.
Bir az eğlenceden kimseye zarar gelmezdi.





BELKİ DEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin