-26-

69 10 0
                                    


-26-








Jimin çayını bitirip fincanı küçük tabağın üstüne bıraktığında Tessa dibimizde bitti, gelmek için bu kadar gecikmesine bile şaşırmıştım doğrusu, şimdiye çoktan ne konuştuğumuzu merak edip yanımıza uçmuş olması gerekirdi.

Kafe git gide dolarken Jimin masanın altından ayağımı dürtüp benim arkamda onun karşısında kalan masayı gösterdi. "Hey Tae, dikkat ettim de çok uzun bir süredir şu masadaki çocuk senden gözlerini alamıyor, belli ki fazlasıyla ilgisini çekmişsin."

Açıkçası hiç umursamadığımdan arkama dönmeye tenezzül etmezken Tessa Jimin'in az önce bıraktığı fincanı tepsiye koyup sinsice sırıttı, onu şu zamana kadar iyi tanıdıysam sırıtışından keyifli keyifli konuşacağını anlamıştım.

"Bence her kimse Taehyung'dan ümidini kessin, Taehyung bir zamanlar onları yakıştırıyoruz diye burnumuzdan getirdiği en yakın arkadaşı ile ilgilenmekle meşgul çünkü."

Dilini yine kendisini alakadar etmeyen şeyler için çalıştıran Tessa'ya gitsin diye türlü türlü hareketler yaptım ama her bir hareketimde daha da sırıtıp yanıma oturdu, Jimin de Tessa'nın sırıtışlarına eşlik ettiğinde bir yerlerden Hoseok'un ortaya çıkıp beni kurtarmasını diledim. "Demek sonunda birliktesiniz, buna çok sevindim, size yemeğe geldiğimizde bile beraber olmadığınızı söylediğin zaman baya şaşırmıştım."

Ben de şu an şaşırmıştım, çünkü gördüğüm üzere benim dışımda herkes bir şeylerin farkındaymış.

"Neden şaşırdığımı soracak olursan eğer, Jungkook'un sana olan bakışları şaşırmamda büyük bir rol oynuyordu, Yoongi ile eve gittiğimizde birbirinize tahminen ne zaman açılırsınız diye fikirler de yürütmüştük."

Domino taşları gibi üst üste gelen itiraflarla kafama yüklenen bu kadar çok şey sonrası beynime reset atılsa iyi olabileceğine dair karar verdim, Jungkook'un yoğun duyguları ile sürekli aceleci davranması - ki aslında bunu ne iyiye ne de kötüye yoruyordum - arkadaşlarımın bizim hakkımızda tahminler yürütüp kendi aralarında konuşması... Jungkook ile yakıştırılmak hoşuma gitmediğinden değildi, sadece ben bir şeylerin farkına çok geç vardığım için kızmıştım belki de kendime.

Ya da sürekli Jungkook bana her yaklaştığında onu kendimden uzaklaştırıp daha da geciktirmiştim sarılmalarımızı, öpüşmelerimizi.

Ama düşününce aslında geç olsun da güç olmasın derlermiş; belki ne çok erken ne de çok geç başlamıştı her şey, tam vaktinde ve olması gerektiği gibiydi.

Hoseok mutfaktan çıktığında tezgahın arkasının bomboş olduğunu görünce öfkeyle bize döndü, öfkeli bakışlarıyla oturduğumuz masanın önünde durunca boğazını gıcık kapmış gibi sesli bir şekilde temizledi ve Jimin'e kısa bir bakış attı. "Oh ne kadar hoş demek zamanında çalıştığınız kafeye şimdi müşteri olarak geldiniz öyle mi? Ne arzu edersiniz?... Hoseok'un gazabı, Hoseok'un çığlığı, Hoseok'un delirmesi de var."

Tessa kafasını omzumun üstünden kaldırıp ona baktı. "Bunlar bir film serisi falan mı?Eğer öyleyse gişede batar şimdiden söyleyeyim."

Kev'in yokluğu esnasında başlattığımız gevezelik gereğinden çok daha fazla uzadığı için Hoseok'a hak vererek ayaklandım ve Tessa'nın da elinden tutarak kaldırdım, "Sanırım buraya yürüyüş sonrası kafa dinleyip çay eşliğinde animeni izlemeye gelmiştin ama buna fazlasıyla mani olduk sanırım, çok affedersin ve görüşürüz!"

Jimin arkamızdan kahkaha atarken üçümüz de aynı anda tezgahın arkasına geçip ne ara kafenin bu kadar dolduğuna anlam veremediğimiz bakışlarımızı attık birbirimize, Tessa eline üç tane menü alıp kendisine seslenen öğrencilerin olduğu masaya ilerlediğinde Jimin'in bir anda kafenin arka kapısını kullanıp dışarı çıktığını görünce peşinden gittim, demir kapıyı ittirip açık havaya çıktığımda üşümenin etkisiyle hızla avuçlarımın arasına sıcak nefesimi üfleyip gözlerimle Jimin'i aradım.

𝘽𝙚𝙨𝙩 𝙁𝙧𝙞𝙚𝙣𝙙 𝙊𝙧 𝙏𝙧𝙪𝙚 𝙇𝙤𝙫𝙚? ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin