-27-

71 11 0
                                    

-27-







Saç kurutma makinesini kapatıp fişini prizden çektiğimde Jungkook mırın kırın ederek yastıkla yüzünü kapatıp arkasına döndü, Hoseok'un yardımı ile onu küvetten çıkardıktan sonra yatağa taşımıştım, ıslaklığın da etkisiyle üstünde ağırlaşan kıyafetlerini zorlukla çıkardıktan sonra o yatağın içinde kıvranırken saç kurutma makinesi ile daha da kıvranmasına sebep olmuştum.

Hoseok elimden saç kurutma makinesini alıp çekmecenin içine geri koyarken duyduğumuz gürültülü horultularla yorganın altında uykuya fazlasıyla kapılmış olan Jungkook'a bakıp odadan çıktık yavaşça, odanın kapısını kapadığımda saatin çok geç olduğunu hatırladım, bu yüzden bu saatte Hoseok'u evine göndermeye içim el vermezdi. "Hey baksana." diye seslenmemle giriş kapısının yanında duran askılıktaki montuna uzanmıştı ki eli havada kaldı. "Bu gece bizde kalsana, sabah beraber geçeriz işe."

Askılıktaki montunu çekince kabul etmeyeceğini anladım, "Hadi ama Hoseok, hem uzun süredir oturup dertleşemedik bile, konuşmuş oluruz."

Suratındaki kararsızlığın yavaş yavaş dağıldığını fark ettiğimde montunu askılığa geri asıp gülümsedi, bana açık açık ifade etmemiş olsa bile konuşmaya ihtiyacı olduğunu görebiliyordum, koridorda yanından geçerken kolundan tutup peşimden mutfağa sürükledim ve ışığı açtıktan sonra kolunu bırakıp kahve ve çay gibi şeyleri muhafaza ettiğimiz dolaba ilerledim. "Ee ne içmek istersin bakalım?"

"Alkol yok mu?"

Sırıtırken elime aldığım kahve kavanozunu dolaba geri koyup buzdolabının kapağını açtım. "Olmaz mı?"

İki şişe bira kapıp buzdolabının kapağını dirseğimle kapadıktan sonra biraları küçük masanın üstüne bırakıp Hoseok'un karşısına oturdum, şişenin kapağını dişiyle açmaya çalışması gözüme ilişince homurdanıp şişeyi ondan çektim ve çevirmeli kapağı sola döndürüp açtım. "Bu saatte açık dişçi bulamayız Hoseok!"

Biradan bir yudum alırken uzun zaman sonra ilk kez onun bu kadar içten bir şekilde gülümsediğini görünce kendi gülümsemem de onun gülümsemesinin yanında yerini aldı, Victoria ile konuştuktan sonra Yugyeom ile hiç iletişime geçmiş miydi bilmiyordum ama yine de yüzündeki eski solgun ifadeden arınmış olduğunu görmek iyi hissettiriyordu. "Yugyeom..." diye ikimiz de aynı anda lafa başladığımızda ağzıma hayali bir fermuar çektiğimi gösterip onun devam etmesini bekledim.

Bira şişesinde markanın yazılı olduğu kağıtla oynamaya başlayıp yavaş yavaş yırtarken bana bakmaktan kaçınıyordu. "Dün gece telefonda konuştuk, beni çok özlediğini ve eğer onu görmeye hazırsam da benimle görüşmek istediğini söyledi."

Bira markasının yazılı olduğu kağıdı tamamen yırtıp şişenin üstünden kopardığında hala bana bakmamakta diretiyordu. "Sen ne dedin peki?" diye sesimi yükselttiğimde bana bakmıştı en sonunda. "Yarın için kafeye gelmesini söyledim." dediğinde heyecanla elimdeki bira şişesini masaya bırakıp onlar adına yaşadığım sevinci yansıttım.

"Onu o kadar fazla özledim ki..." diyerek iç çektiğinde az önce sesime kattığım heyecanı bu sefer hareketlerime katarak ayaklandım. "Bence çok uzun bir süre olmuştur."

Hoseok'un elinden tutup bacaklarını açıp yayılarak oturduğu sandalyeden kaldırdım onu. "Ne için çok uzun bir süre olmuştur, hiçbir şey anlamadım Taehyung."

Onun elini bırakıp buzdolabına ilerledim ve kapağını açtıktan sonra elime bir kaç yumurta aldım. "Senin o muhteşem limonlu kekinin tadına bakmayalı tabi ki de Hoseok, hatırlamıyor musun Yugyeom'a Yugyeom değil de Bay Kim dediğin zamanlar onun için her gün yaptığın limonlu kekleri!"

𝘽𝙚𝙨𝙩 𝙁𝙧𝙞𝙚𝙣𝙙 𝙊𝙧 𝙏𝙧𝙪𝙚 𝙇𝙤𝙫𝙚? ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin