-21-

106 14 0
                                    


-21-









"Gitmelisin"

Nefes nefese onun ıslak ve tuzlu dudaklarından ayrıldığımda kafasını iki yana sallayıp fısıldadı. "Gitmek istemiyorum, sürekli senin yanında olmak istiyorum."

Tişörtüm terden üstüme yapıştığında hâlâ daha kısık kısık inlemelerini çıkardığı saniyeler önce dişlerimle çekiştirdiğim dudaklarına baktım, dudaklarından ayrılmama rağmen benden uzaklaşmamıştı, kafenin içindeki insan yığınına kısaca bir göz attım, gözlerim kısa gezintim arasında Kev'i bulduğunda bize olan bakışlarından kendini zor tuttuğunu anlamıştım.

Bir olay çıksın istemiyordum.

Jungkook tekrar dudaklarıma uzanır gibi olduğunda hemen sandalyeden kalkıp boğazımı temizledim, Kev'in bakışları hala benim üzerimdeyken sandalyeden kalkmamış olan Jungkook'a doğru eğilip kulağına yaklaştım. "Üzgünüm ama gitmen lazım, evde görüşürüz tamam mı?"

Ayağa kalkıp öfkeyle Kev'e baktığında Kev arkasına dönüp Tessa ve Hoseok'un yanına gitmişti.

"Seni üzecek, kıracak ya da incitecek herhangi bir şey söylerse lütfen benden saklama Tae."

"P-peki." diye o anda saniyelik bir şekilde geçiştirdim, Kev her ne kadar sinirli biri olsa da şu zamana kadar aşırı kırıcı bir şekilde konuştuğu olmamıştı, biz kafedeki işleri çok aksatmadığımız sürece de bizimle her zaman iyi anlaşan biriydi aslında.

Bu yüzden bana üzücü bir şey diyeceğini düşünmüyordum, hem dese bile bunu Jungkook'a söylemezdim, daha öncelerinde de sırf beni koruma amaçlı bir sürü kavgaya dahil olduğu olmuştu ve benim yüzümden onun başı yansın istemezdim, Tessa'nın getirdiği su bardağını masadan alıp mutfağa doğru ilerlemeden önce Jungkook'a son kez baktım. "Hadi git artık, benim de işe dönmem gerek."

Bana öylece bakmaya devam ettiğinde bir şey yapmayı unutmuşum gibi aklıma şüpheler düşürdü, eskiden olsa kısaca 'Hoşçakal' der ve evde görüşeceğimizi söylerdim, şu an eskisi gibi olmadığımız için nasıl hareket etmem gerektiğine dair hiçbir ipucu bulamamıştım iyice saçmalayıp, 'Biz şimdi neyiz?' gibilerinden soru kalıplarına asla başvurmayacaktım zaten, sadece şu an karşısında çok fazla kasılmıştım.

"Gidiyorum o zaman, görüşürüz?" diye her bir harfte sesini daha çok yükselterek konuştuğunda hala gitmek için bir atakta bulunmamıştı, bir atakta bulunmayıp hala önümde dikiliyor olması demek benden bir şey beklediğini mi gösteriyordu acaba?

Bekliyorsa bile bunu anlamamıştım.

O kadar gerilmiştim ki Kev gelip kovulduğumu söylese bile hemen kabul edip dışarı atardım kendimi, beklemesiyle ilgili hızla bir tahmin yürüttüğümde tahminim kadar hızlı davranıp acele bir şekilde dudaklarını öptüğüm gibi Tessa'nın yanına koşturdum, Tessa deminden beri beni izlediğinden son yaptığım absürtlüğe de şahit olmuştu bu yüzden keyfine de diyecek yoktu, ellerimle yüzümü kapatıp sordum. "Lütfen bana Jungkook'un kafeden çıktığını söyle gitti mi?"

Hoseok sildiği bardağı üst rafa yerleştirip benim arka tarafıma doğru göz attı. "Hayır gitmedi, öp kaç oyunu oynar gibi hızla öpüp koşturmandan beri orada dikilmiş elini dudaklarından çekmiyor." dediğinde arkama dönmeye cesaret edemedim. "Ah sanırım neden dikildiğini çözdüm, muhtemelen büyünün bozulmasından korkuyor... Aranızda geçen herhangi bir yakınlık sonrası ondan uzaklaşıp başa sardığınız için kafeden çıktığı an yine fikrinin değişeceğinden korkuyor bence."

Hoseok'un lafı üstüne Tessa ona beşlik çakması için elini uzattığında ikisinin arasına girerek daha fazla keyiflenmelerine zemin hazırlamadım. "Aranızda beni alay malzemesi edeceğinize fikir de verebilirsiniz öyle değil mi?"

𝘽𝙚𝙨𝙩 𝙁𝙧𝙞𝙚𝙣𝙙 𝙊𝙧 𝙏𝙧𝙪𝙚 𝙇𝙤𝙫𝙚? ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin