-36-

56 9 0
                                    


-36-







Deponun kapısı çıkan sert sesler ile saniye aralıklarla tıklandığında göğsümün üzerinde neredeyse uyuyakalacak olan Jungkook'u yavaşça kendimden uzaklaştırdım.

Yaşadığımız özel anlar sonrası uyuşan bedenlerimizi sakinleştirme amacıyla birbirimize sokulmuşken aniden fısıldadığı şey ile sanki inişe hazırlanan bir uçağın içindeymiş gibi kulaklarım çınlamış, başım çok hafif dönmüştü, küçük dilimi hala yutmamış olmam şans eseri bir unsurdu bence.

Deponun kilitlediğimiz kapısının öteki tarafında kim olduğunu deli gibi merak ederken Jungkook ifadesini okuyamadığım bakışlarıyla gözlerime kısa süre takıldı ve silkelenir gibi saçlarını savurup kafasını salladıktan sonra üstünü giyinmeye başladı. "Ehmm çocuklar bakın siz depoya ilerlerken söylediğim şey sadece şaka amaçlıydı, bunu ciddiye aldığınıza inanamıyorum!"

Kim olduğunu deli gibi merak ettiğim sorunun cevabını gelen ses ile anlamıştım, Hoseok iğneleyici bir tonda kapının arkasından bağırınca sızlayan bedenimi dikkatli bir şekilde masadan ayirip ayaklandım ben de, kolları içe doğru ters dönmüş kazağımı düzelttikten sonra kafama geçirdim ve kapıya baktım. "Ş-şey... H-hemen geliyoruz!"

Duyulmasın diye kısık sesle çıkardığı kıkırtılar kulağımıza ulaşmıştı, Jungkook'un yüzüne bakamazken yere düşmüş olan iç çamaşırımı da almak için eğildim, bacaklarım hala zangır zangır titrediğinden bir türlü iç çamaşırımı bacaklarımdan yukarıya geçirememiştim. "Yardım edeyim."

Jungkook önümde eğilip ellerimle sımsıkı kavradığım iç çamaşırını tuttuğunda kontrolü onun ele almasına izin verip ellerimi çektim, hiçbir zaman ilgiye aç biri olmamıştım, ama bu ilgi Jungkook tarafından geldiğinde memnuniyetle kabul ediyordum.

Ben hala sevişmemizin sonunda yaptığı evlilik teklifini aklımdan söküp atamazken ve benden tam bir cevap bekleyip beklemediği hakkında bir çıkarımda bulunamazken o çoktan pantolonumu da giyinmeme yardım etmişti, birbirimizden kaçırdığımız bakışlarımızla dağılan saçlarımızı da düzelttiğimizde depodan çıkmak için hazırdık.

Eğer içeriye geçip müşterilerle ve siparişlerle ilgilenip kalabalığa karışırsam düşünmek istemediğim soruyu günün son saatlerine kadar aklımdan çıkarabileceğimi düşündüm, kafamı dağıtmam, bir şekilde boşaltmam gerekiyordu, zihnimi sürekli olarak Jungkook ve sorusuyla meşgul edersem gün içinde iş yerinde barınmam gittikçe zorluk seviyesini yükselten bir oyun haline gelirdi.

Onu arkamda bırakıp depo kapısına yöneldiğimde kapı kolunu tutamadan elimi havada yakalayıp önüme geçti, kalbime söz geçiremeyip pes ettiğimde dakikalardır ona bakmamak için verdiğim uğraşları boşa çıkarıp gözlerine baktım, o da tam gözlerimin içine bakabilmek için kafasını geriye çekmişti, onun suratı kesinlikle tüm evrende gördüğüm en güzel manzaraydı.

Boşta olan diğer elimin parmak uçlarıyla onun göğüslerine tutunduğumda derin bir nefes çekip aynı çektiği nefes gibi derinleştirdiği bakışlarıyla farkında olmadan deponun ısısını arttırdı, kibarca havada yakaladığı elimin üstünü öptü
"Hemen bir cevap vermek zorunda değilsin bebeğim, şaşırmanı anlıyorum...", boynunda atan nabzı sanki avuçlarımın içindeymiş gibi belirgindi, çok hızlı atıyordu, hissediyordum.

Yerinde durmakta zorlanıyor, içi içine sığmıyordu.

Kapının kilidini çevirip kapıyı yarım araladı. "Akşam evimizde sakince konuşuruz."

Az önce yarım araladığı kapıyı bu sefer sonuna kadar açıp depodan çıkınca arkasından hâlâ havada asılı duran elimle bakakaldım, akşam evde nasıl konuşacaktık ki? Muhtemelen ben hala şaşkınlığımı üstümden atamamış olurdum ve bu yüzden onunla evlenmek istemediğimi düşünerek yanlış anlaşılmalara kayabilirdi.

𝘽𝙚𝙨𝙩 𝙁𝙧𝙞𝙚𝙣𝙙 𝙊𝙧 𝙏𝙧𝙪𝙚 𝙇𝙤𝙫𝙚? ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin