-12-

146 20 0
                                    

-12-






Roza bir zafer kazanmış edasıyla salına salına arkasına dönüp daire kapısını açarak çıktığında ben hala hazmedemediğim Jungkook'un cümlesiyle ne yapacağımı şaşırmış halde öylece dikiliyordum, Roza'nın çıkarken açık bıraktığı daire kapısından içeriye soğuk hava girerken Jungkook sanki yaşanılan bütün şeyler hiç garip değilmiş gibi davranarak gayet rahat bir şekilde gidip daire kapısını kapatınca göz devirdim.

Ona ne saçmalıyor olduğuna dair hesap sormak için parmağımı kaldırmıştım ki kapının kapanmasının ardından daha saniyeler geçmeden yeniden çalınmasıyla Jungkook bir süre duraksayıp delikten bakmadan açınca içeriye giren kişi ile yüzümü buruşturup Jungkook'un suratına yumruk çakmak istedim.

Mina ya da Jungkook'un bir zamanlar 'Benim güzel kadınım' diye hitap ettiği zengin kraliçe sivri topuklu ayakkabıları ile salonun ortasında durup bana küçümseyici bir şekilde baktıktan sonra tüylü ve pullu eldivenlerini çıkarıp Jungkook'a göz kırptı.

Kelimenin tam anlamıyla evin tam ortasına kusmak istiyordum.

Hayır asla Mina'dan kaynaklı olarak bir kusma isteği değildi bu, kesinlikle birazdan önümde öpüşeceklerdi ve bu giderek artan ihtimal ile gelen bir kusma isteğiydi, Mina yavaş yavaş ilerleyip tam tahmin ettiğim gibi onun dudaklarına uzanınca kaldıramayacağım manzarayı görmemek için kafamı çevirmiştim ki Jungkook'un sesini duydum.

"Mina olmaz, hem senin burada ne işin var? Biz artık görüşmüyoruz."

Jungkook'un kesin çıkan ses tonu ile öpüşmeyeceklerinden emin olduğumda kafamı tekrar onlara doğru çevirip Mina'yı kendinden canını yakmayacak şekilde ittiren Jungkook'a baktım, onun üzerinde bakışlarımın gezdiğinden emin olarak sırıtırken Mina'ya kapıyı işaret etti. "Bak ben artık bu şeyleri bıraktım tamam mı, sen de daha fazla evime..." öksürüp bekledi sonra cümlesini düzeltti. "Daha doğrusu evimize gelmesen iyi olur, bu saatten sonra ilişkimizi keserek yaptığım her şeyi telafi edemem belki ama bir yerden başlamak gerek."

Genelde her şeyi hafife alıp alay konusu yapmaktan gocunmayan Jungkook'un bu kadar ciddi ve kelimelerin üstüne basa basa konuşması karşısında şaşkınlığımı gizleyememiştim.

Umarım sözlerinde sahicidir, gerçekten de bu hiç hoş olmayan para kazanma yöntemini en kısa sürede bırakmasını diliyorum.

Mina sanki Jungkook bir duvara konuşmuş gibi davranarak az önce Jungkook tarafından itilmiş olmasına rağmen yeniden ona yaklaşıp yanağından öperek bir ruj izinin belirmesine neden oldu, salonun orta yerinde tansiyonun git gide yükseldiğini hissettiğimde en sonunda kazık çıkmış gibi halimden çıkıp bacaklarımı uyuşmuş olmalarından kurtaracak olan adımlarımı attım.

"B-ben işe gitmek için hazırlansam iyi olacak."

Onları o halde bırakıp odamdan içeriye girdiğimde kapıyı çarptığım gibi yere çöktüm, odam sanki en boğucu hücre gibi beni içine çekerken çöktüğüm yerde cenin pozisyonu alıp durmadan aklıma gelip ve gitmemekte ısrarcı olan görüntülerle savaştım.

Onlarla olan savaşımda yenik düştüğümde gözümden bir göz yaşı süzülüverdi.

Tanrım... O kadar aptalım ki!

Sosyete camiasında çapkınlığı ile nam salmış en yakın arkadaşım olan Jungkook Jeon'a aşık olmuştum.

Evet evet aşık oldum!

Bu artık bir hoşlantı da değil, en bitiricisi olan durumda bu ya zaten, az önce Mina ile ciddi ciddi öpüşeceklerini sandığımda kafamı çevirme ihtiyacım aslında mide bulantısı denemeyecek kadar nahoş bir etkiydi.

Karnımın kasılması, kulaklarımın uçaktan iniş yapıyormuş gibi çınlaması, en kötüsü ise kalp odacıklarımın yumru yumru olması.

Jungkook ile yaşadığımız anların görüntüleriyle verdiğim savaşta malup olurken odamın kapısının açılmasıyla savaşın ortasında kalıp yüzümü hafif kaldırıp savaşın çıkma sebebi olan yakışıklı yüze baktım.

Odamdaki tozlu yerin üstünde yatmaya devam ederken Jungkook telaşla kapının önünden çekilip benim gibi haftalardır süpürülmeyen yere uzanıp yanımda yerini aldı.

Kafamı yana yatırıp bakışlarımızı değdirdiğimde yüzünde önceden seçemesem de şimdi artık seçebildiğim bir ifade vardı, bu ifadeyi yeni yeni göstermeye başlıyordu bana, iletişim şekillerimize yeni mimikler eklemek hoşuma gitmişti doğrusu.

Bana öylece bakmaya devam etti. "İş yerinin bu tozlu yer olduğunu bilmiyordum Tae."

Dirseklerim üzerinde doğrulup arkama dönüp dağılan saçlarına ellerimi daldırmamak için zorlanırken ona meydan okudum. "Bu akşam Mina'ya mı gideceksin?"

Benim gibi dirsekleri üstünde doğrulup meydan okumamı kabul ettiğini belirterek üst dudağını yukarı kıvırdı. "Gitmeyeceğim." dedi net bir şekilde.

Yüzünü yüzüme doğru eğdiğinde bu kez geri kaçmadım. "Bundan sonra kimsenin evine gitmeyeceğim Taehyung." diye fısıldadığında sıcak nefesi yüzümü okşadı, eğer yerden kalkmamaya devam edip öylece ona bakmaya devam edersem işe asla gidemeyecektim, ama o bana öyle bakmaya devam ederken bir türlü kalkamıyordum.

"Bakmasana şöyle." diye mızmızlandım keçi inatlı en yakın arkadaşıma (!) doğru, kısık sesle gülüp gözleriyle pantolonumun üst tarafını işaret etti. "İyi değilsin sanırım, ha?"

Egosunu yükseltmemek adına onu sert göğsünden yumruk yaptığım elimle ittirip yerde oturmaktan uyuşan popomu havalandırarak kalktım en sonunda.

Kıyafet dolabından kol kısmı sarkan kot ceketi çekiştirip iyice dolaptan çıkarıp üstüme geçirdim, ona bakmamak için fazlasıyla çabalarken yerde duran çoraplarımı avuçlarım arasına alarak yanından geçip odadan çıktım ve banyoya girdim, kapalı klozet kapağının üstüne oturup çoraplarımı da üşümüş ayaklarımın üstünden geçirdikten sonra kalkıp musluğu açıp bitmek üzere olan sıvı sabunu dökerek ellerimi köpürterek yıkadım.

Dişimi fırçalama aşamasına geçtiğimde, Jungkook banyo kapısının önünde belirip omzunu kapının kenarına yasladı ve sanki diş macunu reklamı izliyormuş gibi bana gözlerini dikti. 'Ne var?' gibisinden kafamı salladığımda kahkaha atıp yanaklarının içini ısırdığını belli ederek gözlerini kıstı. "Saklayamıyorsun." dedi benden gözlerini çekmeden.

Ağzımı çalkalama işlemini de tamamladıktan sonra tek kaşımı kaldırıp fazlasıyla öpmek istediğim yüze döndüm. "Neyi saklayamıyorum?"

İşaret parmağını havaya kaldırıp bir süre havada işaret parmağıyla daireler çizdi sonra parmağını sol göğsümün üstüne koydu, kalbimin attığı noktaya baskı uygularken söyledi,. "Bunu."

Kalp atışlarım onun parmağının altında artarken ağzımı açamadım. "Bak... hızlanıyorlar..."

Bedenini üstüme üstüme yakınlaştırırken devam etti "Daha da hızlandılar Tae."

Havlunun asılı olduğu banyo askılığına tutunduğumda gülümsedi. "Aman Tanrım... Sanırım en yakın arkadaşım olduğunu iddia eden kişinin kalbi benim elimin altındayken duracak, bu inanılmaz!"

Göğsümün üstünde duran parmağını ittirmeye kalktığımda "Şşh!" diye yükselttiği sesiyle karşı koyup parmağına doğru uzattığım elimi yakaladı.

"Yorulmadın mı artık istediğin halde istemiyor gibi yapmaktan?" Cevap vermediğimde "Öyle ki konuşamıyorsun bile." diyerek üste çıktı.

Havada yakaladığı elimin üstünü okşarken mırıldandı. "En yakın arkadaş mı yoksa gerçek aşk mı?"

𝘽𝙚𝙨𝙩 𝙁𝙧𝙞𝙚𝙣𝙙 𝙊𝙧 𝙏𝙧𝙪𝙚 𝙇𝙤𝙫𝙚? ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin