Ateşe davet eden hareler🌿

224 15 0
                                    

Bölüm şarkısı 🎶

~ Bir yangının ortasında sadece kül olmayı bekliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~ Bir yangının ortasında sadece kül olmayı bekliyordum.~

                                       🌵

Karşımdaki kocaman duvarlara bakmak bile ruhumu daraltmıştı. Kim bilir o içerdeki insanlar nasıl kalıyordu orada. Daha fazla vakit kaybetmeden girişe doğru adımladım. Güvenliğe çantamı, kimliğimi ve üzerimdeki tüm tehlike içeren eşyalarımı teslim ettikten sonra gardiyanın gösterdiği yolu takip etmeye başladım. En sonunda beni görüş için konumlandırılmış olan salona aldıklarında sabırsızca beklemeye başladım.

Kapının açılma sesiyle ağır ağır bakışlarımı kaşıya çıkardım. Gözlerim özlemle aradığı yüzü görünce dayanamamış olacak ki bir anda ağlamaya başladım.

"Baba..."

Sesim fısıltıdan ibaret çıkmıştı. Hızla oturduğum sandalyeyi iterek babama doğru koştum. Ne kadar da özlemiştim. Kokusunu, sarılışını, sıcacık gülümsemesini. Kollarımı sıkıca beline doladığım da göz yaşlarım daha da hızlanmıştı. Hıçkırarak ağlıyordum.

Benim babam dikkatsizliğinin bedelini ödüyordu. Belki daha dikkatli davransa şuan evimizde ailecek kahvaltı yapıyor olurduk. Babam doktordu. Yaklaşık 2 yıl önceye kadar. Prof. Dr. Semih Tunç kalp ve damar cerrahı. Bir gün kalp sıkışması ile gelen hastaya koyulan teşhis sonucu ameliyata girmişti. Kim bilirdi hayatının o ameliyattan sonra kayacağını. Genç bir erkekmiş. Antibiyotiğe alerjisi olmasına rağmen babam ve ekibinin dikkatsizliği sonucu çocuğu kaybetmişler. Çocuğun ailesi bu durum üzerine düşünce babamın ihmali ortaya çıkmış. Şikayetçi olarak babamın yargılanmasına yol açtılar. Ve 12 yıl cezaya mahkum ettiler.

Babama biraz daha sıkı sarıldım. Ne kadar sarılırsam, kokusunu içime çeksem doymayacağımı biliyordum. Ama vaktimiz kısıtlıydı. Kollarımı belinden çekerek gözlerimi gözlerine çıkardım. O da ağlıyordu.

"Seni çok özledim baba. "

"Bende seni özledim güzel kızım. "

"Neden baba? Neden bizi kos koca 2 yıl görmeyi reddettin."

"Bu konuyu hiiç açmadan kapatalım babacım. İnan bende pişmanım bu yüzleşme er ya da geç olacaktı. Kaçmayı denedim kaçabildiğim yere kadar. Ben yapmamam gereken birşeyi yaparak bir çocuğun hayatına son verdim. Bunun ağırlığı altında ezilmek istedim. Ezildim de, ezlieceğim de. "

Gözlerinde gördüğüm kırıklar canımı yakıyordu. Babamı böyle görmeye alışkın değildim. Hemen kendimi toparlayarak;

"Hadi oturalım sana anlatmam gerek şeyler var. "

"Ne oldu kötü birşey yok değil mi? Annen o nasıl."

"Şuan iyi mi kötü mü çözemiyorum. Sana anlatınca beni de aydınlatacağını umuyorum. Ve annem gayet iyi. "

Babam masaya oturunca bende karşısındaki sandalyeye yerleştim. Ve yeni yeni farkediyordum. Salonda bizim dışımızda bir kaç ziyaretçi ve mahkum yakınları vardı. Etrafımdaki insanlar göz gezdirirken sol köşede oturan 2 erkekten birisi bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Resmen hareleri bir yangındı ve beni yanmaya davet ediyordu Bakışları sanki çok uzun süredir beklediği kişiyi görmüş gibi parlıyordu. Bunu karşısında oturan çocuğa bağladım.

Bana çok uzun gibi gelen sürenin sonunda bakışlarımı gözlerinden çekerek onu süzdüm. Benden yaklaşık 3-4 yaş büyüktü. 1.90'ı aşkın boyu vardı. Ve boyuna göre gayet orantılı bir vücudu vardı. Onu gereksiz ve çok uzun süzdüğümü babamın elimi tutmasıyla farkettim. Bakışlarımı direkt babama çevirdim.

"Ha! Efendim."

"Daldın gittin diyorum. Bana anlatacağın şey neydi?"

"Ha evet baba. Şimdi bu sabah 6 gibi sahile yürüyüşe çıkmıştım. Ve dönüşte Mirza'yı da görmüştüm eve doğru yürürken bizim sokakta izlendiğimi fark ettim. Arkamı döndüğümde siyah plakasız bir aracın beni takip ettiğini gördüm. İşin garip kısmı Mirza'ya söylediğimde far görmüş tavşan gibi arkasını dönüp arabaya baktı. Fakat adam rahatsız olmadı hiç. Güldüğüne bile eminim. Tam bahçe kapısına gelince bize korna çalarak uzaklaştı."

Söylediklerimden sonra babamın yüzü bir anda bembeyaz kesildi. Şüpheyle babama baktım. Beden dili onu tanıdığını veya bi tahmini olduğunu söylüyordu.

"Onu tanıyor musun baba?"

İlk yüzüme baktı uzun uzun. Tam ağzını aralamıştı ki gardiyanın konuşmasıyla lafı ağzına tıkıldı.

"Görüş saati bitmiştir. Ziyaretçiler arkada kapıdan dışarı alalım."

Babama hala devam etmesi için bakıyordum.

"Bana onları tanıyor musun dedim! "

"Feris eve gidince annene bana ulaşmasını söyle. Mutlaka ulaşmalı."

"Baba endişelendiriyorsun beni."

"Birşey yok güzel kızım. Sen annene bana ulaşmasını söyle yeterli. "

Söylediklerinin ardından sandalyeden kalkmış sarılmak için kollarını açmıştı. Bu konuyu şuanlık rafa kaldırarak kollarımla sarıp sarmaladım babamı.

"Her görüşüne geleceğim. Bir daha görüşmek istemiyorum diye bir bahane duymak istemiyorum."

"Tamam küçük cadı. Sen nasıl istersen öyle artık."

Gardiyan sert bi şekilde son ikazı olduğunu söyleyince babamdan ayrılmak zorunda kaldım.

"Seni çok seviyorum. Dikkat et kendine canımın içi. "

"Bende seni çok seviyorum bitanem. Sende dikkat et kendine."

Ve gardiyan babama kelepçe takarak götürmüştü. Buna son 2 yılda ne kadar alıştımı farkettim. İlk gördüğüm andaki gibi tepki vermiyordum artık.

Hızla kendime gelip kalkmaya hazırlanıyordum ki, soldaki çocuğun hala orada olduğunu ve gözünü bile kırpmadan beni izlediğini farkettim. Bende ona bakarken karşısında oturan çocuk ayaklanmıştı. Anlaşılan o da bir mahkumdu. Çocuk kalkar kalkmaz bana doğru yürüyünce tırsmadım desem yalan olurdu. Adımlarını seri ve oldukça büyük atarak 7 adımda yanıma ulaştı. Yanlışlıkla çarpmış gibi yaparak elime bir kağıt sıkıştırdı. Ben ne olduğunu anlamadan gardiyan artık burayı boşaltmamız gerektiğini söyledi. Gözlerimi yangın harelerine çevirdim. Kollarını önündeki gardiyana uzatmış çarpık şekilde gülümseyerek beni izliyordu. En sonunda o da kapıdan çıktığında bana bi kal gelmişti. Kendime gelerek hızlıca güvenliğin olduğu bölüme gidip eşyalarımı aldım.

Babamı görmek için gelip kafamı burada bırakıp gidiyordum. Güvenlikten aldığım çantamın içinden arabanın anahtarını çıkarıp kapıları açtım. Sürücü koltuğuna oturur oturmaz elimde ki kağıdı açıp okumak istedim. 3'e katlanmış kağıdı açarak sesli bir şekilde okumaya başladım;

' Emin ol fotoğraflardakinden daha güzelsin Feris. Uzun zamandır seni beklemem olumlu sonuç verdi. Umarım en kısa sürede yüz yüze de tanışacağız. Fakat o zamana kadar biraz daha fotoğraflarınla idare etmem gerekecek'













Evett herşey yeni yeni anlam buluyor. Hikayenin ileriki bölümlerinde herşeyin kafanızda oturacağına eminim. Keyifli okumalar 🍁

ATEŞE TUTSAK🍁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin