eriyorum ben, eriyorum

401 52 30
                                    

" bir kere daha seni öpmek için her şeyleri verirdim bak, sana yemin ederim. tahmin bile edemezsin. sadece bir kere daha ya. ne yapmam lazım benim sevgilim olman için? param var, zevkli de biriyim. seni mutlu ederim yoongi, bunu biliyorsun. diğer takıldığın oğlanlardan bin kat daha iyiyim ben. " 

 " tamam ya kes. " 

yoongi soğuk americano'sundan gıcık bir yudum daha aldı. dibine gelen kahve pipetle çok kötü ses çıkarıyordu ama şu yanındakinin sesinden on kat daha iyiydi. bunun farkında olduğu için bitmesine rağmen höpür höpür höpürdetmeye devam etmişti.

" çok kabasın, yoongi. ama çok da güzelsin. insanın senden vazgeçmesi imkansız neredeyse. " 

" çok mu güzelim gerçekten? " 

" evet. bir kere öpeyim mi? " 

" olmaz. " 

" yanaktan? " 

" iyi hadi öp. ama söz verdin bana, şu yeni yüz kreminden alacaksın. " 

" tabii. " 

yoongi hafifçe yanaştı, çocuk yanağından öptü. seviyordu ya onu, en azından diğerleri gibi uzun tutmuyordu öpücüğü, ya da sulu değildi, ya da en beteri, yanaktan demesine rağmen onu dudaktan öpmek için zorlamıyorlardı. hafifçe gülümsedi, çocuğa baktı. ardından başını çevirdi, boş kahve kartonunu yanındaki çöpe attı. 

nöbet tutuyordu okul merdivenlerinde. gelene geçene göz kırpıyor, selam verene selam veriyordu, arada da laf atıyordu. bazıları da yanına oturmuştu, bu çocuk gibi, bu da çok sülük değildi ya, bir de pahalı bir kremi kaktırmıştı ona, o yüzden kızamıyordu. ama nöbet tutmasının da bir sebebi vardı tabii. yoongi yeni moda serserilerdendi, merdivene oturup gelen geçenden hesap sormak çok onun işi değildi.

sebebi okul bahçesine arabasını park edip arabadan çıkınca, nasıl yerinden fırladığını anlayamadı.

" hocam! " 

" günaydın, yoongi. " 

" ingilizce derslerini iptal ediyorum ben. " 

kadın kaşlarını çattı, güneş gözlüğünü çıkardı. ulan bu ingilizce öğretmenlerinin dress code'u da bir farklı oluyordu. hep böyle şıkır şıkır olmak zorundalar mıydı? okuldaki erkekler ilk kendisine, sonra da ingilizce öğretmenine yürüyordu, utanmasa hocasıyla rakip olacaktı terbiyesiz. kadın da iç çekti ya, onu bir süzdü.

" nedenmiş o? " 

" taehyung aptalın teki. anlamıyor. ben bırakıyorum dersi. " 

" normalde inanırdım buna, biliyor musun? " kadın arka koltuğa ilerledi, içerisindeki kitapları çıkardı, yoongi'nin kucağına bırakıverdi. normalde taşımazdı da, bu kadın en büyük destekçilerinden biriydi, o olmasa var olmazdı resmen. kitapları kucakladı, takıldı peşine. " ama daha dün test yaptım, çok iyi yaptı. aferin sana. " 

" yalandan yapmıştır ya, kafadan atmıştır. " 

" yoo, sordum. gayet de iyi yapmış. " 

" lan yoksa bu it ingilizce biliyor da bizi mi kandırıyor? " 

" it deme arkadaşına. " 

" o benim arkadaşım değil, ucube. " 

" ya of yoongi. ne diye anlaştık? sen hoseok'u dersimden geçirmemi istemiyor musun yoksa? " 

" hoseok'a ders vereyim o zaman, daha kolay. " 

" zamanında vermedin sanki. " 

vermişti tabii. bunu da düşünmüştü. ama kızıl'ın harbiden yeteneği yoktu bu işe. ulan insan mübarek anasının hatırına oturur 1 2 kelime ezberlerdi. yok anam. karıların kızların numaralarını ezbere biliyor, gene de exclusively ne demek bilmiyordu. böyle bir adiydi bu da, yoongi'yi hiç sevmiyordu işte. yoongi şu kitapları yere bırakıverecekti şimdi, şurasına kadar gelmişti. 

troublemaker || taegi, vsugaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin