seni ham yapar bu zilliler

497 58 11
                                    

yoongi'nin bir arkadaşa ihtiyacı vardı. öyle ki, ne zaman bir yerlere dalsa ve kaşlarını çatsa alnına fiskeyi vuracak, "aptal, yüzün kırışacak" diye onu azarlayacaktı. ya da ne zaman fazla gülse, "çok gülme, diş etlerin çirkin görünüyor" diyecek, yemeği biraz fazla kaçırsa, "bir göbekle kimse beğenmez seni" diyerek çirkefleşecek. ama yoongi'nin hiç böyle bir arkadaşı yoktu. ne kızıl, ne minik, ne de sevimli onu böyle azarlardı. onlar ne olursa olsun iyi göründüğünü düşünüyorlardı.

aptallar. bir insan nasıl olur da her zaman iyi görünürdü?

min yoongi görünürdü. belki.

" taehyung şimdiden herkesle çok iyi anlaştı. " dedi kızıl, meyve suyundan bir yudum alarak. diğer elindeki zeytinli poğaçanın yarısı kalmıştı, iştahı keyfi yerindeydi beyefendinin. permalı ile bir derdi yoktu ya, ondandı. onun için bunları demek basitti.

" iyi işte. benimle de anlaşsın. "

" ne planlıyorsun? "

aslına bakılırsa, yoongi hiçbir şey planlamıyordu.

geçen olan kahve fiyaskosundan sonra düşünülmemiş, aptal adımlar atmamaya karar vermişti. ama olay şuydu ki, şu ana kadar bütün hedeflerine düşünülmemiş, aptal adımlarla yaklaşmıştı ve hiçbir sorun çıkmamıştı. permalının farkı neydi? onu diğerlerinden farklı kılan neydi? kirpikleri biraz uzun diye miydi, ya da elleri çok güzel diye mi? yoongi saçlarını yolacaktı, kendini yerden yere yuvarlayacaktı birazdan.

" sen permalı olsan bana aşık olur musun? " dedi yoongi, hoseok'a bakarak. hoseok öyle ani yakalanmıştı ki, eğer şu an çok önemli bir işi olmasa yoongi gülerdi. ama şimdi gülmek yoktu. şimdi ciddiyet vardı.

" yani, eşcinselsem evet. "

" illa eşcinsel olmasına gerek yok ki. "

taehyung eşcinsel değilse de, bu onun ilk davası olmazdı. yoongi daha önce kendini heteroseksüel olarak tanımlayan çok kişiyi yolundan döndürmüş, kafalarını karıştırmıştı. yönelimlere inanmıyordu, eğer yeterince güzel ve çekiciysen dünyadaki herkes senden hoşlanabilirdi. ki bunu daha önce birkaç kere de kanıtlamıştı. ama iş permalıya gelince her şey değişiyordu, o daha çok yeniydi, çok gizemli, sırlarla dolu... onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve bu yüzden bir yol çizmek de imkansızdı.

keyfi yerine geliyordu şimdi.

" güçten düşmüşsün. " dedi kızıl, poğaçasından bir lokma alarak. " senin şimdiye kadar avcuna alman lazımdı bunu. "

demesi basitti.

demesi çok basitti, ya, haklıydı da. permalı geleli bir haftayı geçmişti, ama şu ana kadar neredeyse doğru dürüst konuşamamışlardı bile. sadece sağda solda atılan gizli saklı gülümsemeler, merhaba'lar, bu kadar. taehyung onun varlığından tabii ki haberdardı, bu da 1. adımın üstünü çizerdi, ama 2. adım o kadar uzak geliyordu ki.

neden bu kadar zeki olmak zorundaydı?

hava da bugün pek güzeldi, inat. tam sevgilini koluna takıp gezmelik. yoongi başını kaldırdı, bulutların arkasına saklanan güneşe döndü. bir sevgilisi olsa ne değişirdi ki hayatında? sürekli kavga, sürekli tartışma, kıskançlık, biten para, tedirginlik, üzgünlük... ne için? sadece biraz öpücük için mi? yoongi zaten istediği zaman herkesten öpücük alabilirdi.

permalı hariç.

o da olacaktı ya. çok az kalmıştı, elbet. o bal dudaklara bir öpücük hak etmişti çoktan.

o sırada gelen seslerle beraber başını çevirdi. gelen minikti, oturdukları banka yetişmek için bahçeyi koşarak geçmişti. eğer yoongi o an caz müzik dinliyor olsaydı, bu manzaraya epey gülerdi. ama gülmek yoktu. ciddiyet vardı.

troublemaker || taegi, vsugaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin