yoongi gözlerini HASTANEDE açtı.
vallahi de şaka yapmıyorum. lafı dolandırdığım falan da yok, ki bilirsiniz, severim öyle itlikleri. ama gözlerini gerçekten de hastanede açtı. tavanı gördüğü anda kaşları çatılıverdi, serum kokusu dolmuş zaten burnuna, iğrenç, ipiğrenç. hava ufaktan kararıyordu, başı da fena ağrıyordu. rüya mıydı ki bu? kurtluydu zaten, bilirsiniz, kim bilir ne boklar yemişti yine? yoksa yine kavga mı etmişti birileriyle? eyvah, dayağını yemiş, oturmuştu işte. çok canı yanmış mıydı, ki? bir baktı, kolu da sargıdaydı. vallahi eyvahlar olsun.
gözlerini bir daha kapattı, sımsıkı. rüyaydı herhalde. başka ne olacaktı, ayol? ötesi yoktu, berisi yoktu, birden hastanenin ortasında uyanıvermişti, böyle bir şey mümkün olamazdı. mümkünatı yoktu. çünkü bir kere zaten daha birkaç bölüm önce evirile çevrile dayak yemişti, öyle arka arkaya olmazdı, yakışık almazdı. yani başkasına almazdı herhalde. bana almış, belli ki.
gözünü açtı. hala hastanede, kolu da hala sargıda. ağzında da berbat bir tat vardı. başı dönüyordu.
" yoongi. " dedi birden biri, yoongi hemen tanıyıverdi sesini. kıvırcık oğlan, fırlamıştı yatağın yanında oturduğu sandalyesinden. gözleri kızarmıştı. bunun bu hassaslık da başına bela olacaktı. ağlamıştı herhalde. yuh artık, neler olmuştu neler? " yoongi. iyi misin? "
yoongi'nin gözleri hala kısıktı, etrafına bakınıyor, bir şeyleri hatırlamaya çalışıyordu da, boşluk. permalı'nın sesi uzaktan geliyordu, her şey bir uzaktı ona, bugün ne, saat kaç, hiçbir fikri yoktu, tek beyin nöronu da yok olmuştu herhalde. " ne oldu? "
" hatırlamıyor musun? "
yoongi yine ona çevirdi kafasını. kaşları çatılıydı da, başı hala dönüyordu. gözlerini zar zor açık tutuyordu. bir de hatırlamıyor musun falan diyordu. adını zor hatırlamıştı, daha ne yapsındı? cıkladı yoongi. permalı iç çekti, parmakları yavaşça yanağına dokundu. sıcacıktı dokunuşu. yoongi bir ürperdi.
" merdivenlerden düşmüşsün. "
" ...ne? "
" okulun önündeki merdivenlerden düşmüşsün. başını vurmuşsun, bir de omzun çatlamış. "
böyle bir GERİZEKALILIK da anca yoongi'nin başına gelirdi.
ulan, merdivenlerden düştüğü yetmemiş, bir de okulun önündeki merdivenlerden düşmüş, herkesin önünde. kim bilir kimler görmüştü onu o halde, jackson'ından tut, mingyu'suna kadar, eyvah ki ne eyvah. keşke akıtsaydı beynini. en azından insanlar acırdı ona, dalga falan da geçemezlerdi.
" yuh. " diye mırıldandı yoongi, saatlerdir baygındı herhalde, sesi çıkmıyordu. kafasını çevirdi. ağrı kesici serumu hala yarıdaydı da. " hiçbir şey hatırlamıyorum. "
" doktor olur öyle, dedi. " dedi permalı da, sesi pek narin, pek sakindi. saçlarını hafifçe geriye itti. " başını vurmuşsun, ya. bir de ağrı kesici verdikleri için pek kendine gelemeyebilir, dedi. "
yoongi hafifçe başını salladı. ulan ne çok derdi olmuştu birden, çatlayan omzu, dönen başı, mal gibi hissettiren hafızası. filmlerde olurdu da, dalga geçiyorlar sanırdı. yüzü ekşidi, permalı'ya döndü.
" su verir misin? "
" olur. bekle. "
permalı hemen, komodinin üzerindeki sürahiyi yakaladığı gibi, bir bardak su doldurdu. çok dikkatlice, başını hafifçe tutarak oğlana birkaç yudum içirdi. yoongi sanki birden çok rahatlamış gibi oldu, ama daha kafasını kaldıracak kadar bile gücü yoktu ki, garibimin. yine yasladı başını yastığa. permalı bir türlü gözlerini ayırmıyordu ondan, o endişeli ifadesi de, midesini bulandırıyordu artık çocuğun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
troublemaker || taegi, vsuga
Fanficokulun haylaz çocuğu min yoongi dünya üzerinde ayartamayacağı hiçbir insanın olmadığını düşünüyordu. gerekirse tatlı dilini, gerekirse görünüşünü, gerekirse yeteneklerini kullanarak birçok insanı kendi peşinde köle edebilirdi. sadece bir göz kırpmay...