" hani ben demiştim ya, neden çıkma teklifi etmedin diye. " dedi yoongi, kucağında bir sürü gülle.
" hı? "
" eğer o an 'benim sevgilim olur musun' desen ben zaten evet diyecektim. "
" biliyordum zaten. "
" biliyordun ya, ne uğraştın? "
" lan koskoca tilki'yi manitamız yapacağız, öyle kuru kuru olur mu? "
yoongi yanında, keyiften ayrı bir salınan sevgilisine baktı, duşunu alıp üstünü değiştirmişti, saçları kıvır kıvır olmuştu yine. sırıtmadan edemiyordu. duruyordu, uzaklara bakıp bakıp sırıtıyordu, şizofren gibi. yoongi gülleri tutamıyordu, çok da fazlaydı da işte, otuz üç tane. derin aşk demekmiş. mal herif.
" doğruyu söyle, sen kaç gündür bunun için mi heyecanlıydın yoksa? "
" e, herhalde. "
" bu yüzden beni pratiklere çağırmadın, öyleyse. "
" sen ne kadar zekisin ya. " dedi permalı, sonra çekti birden, kafasından öpüverdi. pek bir sevgi doluydu işte, sebebi belli. " akıl küpüm benim. "
" ya dur bir- ciddi bir şey soruyorum! "
" sor bakalım bir tanem. "
" ya- " yoongi hafifçe ittirdi bunu, yanakları kıpkırmızı. " diğerlerini nasıl ikna ettin peki? "
" zor olmadı. yani, jaehoon ve diğerleri geldiğinde biz zaten bütün pratiklerde açık arayla kazanıyorduk. hem maçı böyle bitirince kimse onları nasıl ezdiğimizi de pek umursamadı. işlerine geldi. "
" ya tribün? "
" onlar dünden razıydı. zaten sen hariç herkes biliyordu. "
" nasıl ya? "
" bayağı. "
" oof. "
" ne yani, sana da mı haber verseydim? "
" yani vermeseydin tabii ama, çok uğraşmışsın. "
" beğenmedin mi yoksa? "
yoongi başını çevirdi, yüzü kıpkırmızı, bir sürü gül. vallahi de billahi de bir sürü gül var kucağında, zor taşıyor. " beğendim. " diye mırıldandı, permalı da sırıttı, kocaman.
" biliyordum beğeneceğini. "
" bak güllerle döverim seni ha. "
" senin dayağın bana ilaç gibi gelir. "
" taehyung. "
" efendim sevgilim? "
yoongi konuşamadı, suratı hala kıpkırmızı, permalı da bir kahkaha patlattı.
eve o şekilde geldiğine en çok seokjin şaşırdı. halbuki herkes mutfaktaydı, annesi, diğer annesi, seokjin, hepsi bir yandan sarma sarıyor, bir yandan muhabbet ediyorlardı. ama bir tek seokjin'in ağzı kocaman açıldı, dramatik bir şekilde iç çekti. yoongi neye şaşırdığını anlayamadı başta. çiçeklerin çokluğuna mı, yoksa yoongi'ye herhangi birinin çiçek almış olmasına mı?
" lan taehyung, senin bu güllere paran nasıl yetti? "
" hyung sussana be. "
" ya- hem onun aldığı nereden belli? " dedi yoongi de kaşlarını çatarak. sonra bayan min iç çekti, hala incecik parmaklarıyla incecik doluyordu yaprağı pirince.
" annecim, sence başka bir ihtimal mi var? "
" anne ya~ "
" hayret taehyung, sen daha önce yoongi'ye hiç çiçek almış mıydın böyle? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
troublemaker || taegi, vsuga
Fiksi Penggemarokulun haylaz çocuğu min yoongi dünya üzerinde ayartamayacağı hiçbir insanın olmadığını düşünüyordu. gerekirse tatlı dilini, gerekirse görünüşünü, gerekirse yeteneklerini kullanarak birçok insanı kendi peşinde köle edebilirdi. sadece bir göz kırpmay...