feraye yar yandım aman esmer yarimde

343 50 25
                                    

yoongi iyiydi, hoştu. pek de güzeldi. 

ama şu kısacık hayatında tek bir eksiği vardı.

seçim hakkı.

bir kere, eğer ona seçim hakkı tanınsaydı yoongi doğmazdı bile. niye doğsundu ki? onu bırakmış bir baba, kafayı yemiş bir anne, sokağın ortasına. deli miydi, neydi. ama doğmuştu ya, bir kere. tabii yoongi'ye seçim hakkı tanınsaydı, yoongi okumak da istemezdi. okumak gereksiz geliyordu ona, biraz da saçma. uğruna çabalamasına değecek bir şey değil hiç. onu yeterince motive etmiyordu. ah bir de bir seçim hakkı daha olsaydı ya... 

kızıl'ın daha akıllı olmasını isterdi.

biraz daha. fazlasına lüzum yok. çok az, ya. ne tavuğu esirgeyecek, ne de kazı kızdıracak. ama yok anam, yok. kızıl hep biraz salak kalacaktı.

" kalbimi kırıyorsun, yoongi. " demişti kızıl, onu duyduğu anda, dudaklarını da biraz büzmüş. " canımı da yakıyorsun, ayrıca. "

" pardon. bir dahakine 6 yıllık tıp eğitimimi tamamlar, öyle gelirim. aptal hoseok. ben mi dedim sana dövül diye. "

" ben dövülmedim. dövdüm. ellerime bak. "

" yüzünün hali ellerinden fena olunca, inanmak zor. "

" sen bana hiç inanma zaten. "

yoongi cıkcıkladı, aynı hoseok'un anası gibi. bilerek de yapmamıştı ya, kızıl da mızmızlanmıştı onu duyar duymaz. yoongi bir parça daha pamuk kopardı, tentürdiyot boşaltıp kızıl'ın dudağının kenarındaki patlağa bastırdı. tabii, malzeme kendinin olmayınca, bol bol kullanıyordu. boşuna mı aidat ödüyorlardı bu okula sanki? oh olsundu.

işi bitince de kızıl pek bir hoş görünmüyordu ya, dudağının kenarında patlak, gözü morarmış, kaşı da kesik. hala nasıl gururlu gururlu ben dövdüm diyebiliyordu, anlayamıyordu gerçekten. bundan bir tık kötüsü mezardaydı zaten. yoongi kalktı, ellerini yıkadı.

" sağ ol, yoongi. "

" sen kendin sağ ol asıl, saftirik. geberip gideceksin daha liseden mezun olamadan. "

kızıl bir şey demedi, kalkıp toz içindeki ceketini giymeye koyuldu.

ulan saat daha sabah dokuzdu, dokuz. insan sabahın dokuzunda da dövülmezdi ki. yoongi kendini zar zor kaldırıp okula getiriyordu, bir de dövülse... gerçi kızıl'a saat, süre, yer, belli olmuyordu. herif adrenalinin köpeğiydi işte, diğer liselilerle de arası limoniydi, her hafta ayrı bir kavga, dövüş. bunun anası da oğlunu yoongi'ye emanet etmişti, güya. kızıl'ı bu hale getiren yoongi'nin canını çıkarırdı. 

ikisi de revirden çıktıklarında koridorda hala insanlar vardı, teneffüs bitmemişti. yoongi tam dönüp kızıl'a onun yüzünden ilk dersi kaçırdığı için fırça çekecekti ki, hoş, çok da girmek istediğinden değil de öylesine, kızıl'ın hali ve tavrı böyle olunca bir şey diyemedi.

" haydi, git sınıfına. adam gibi dur bak anana şikayet ederim seni. "

" off, tamam be. "

" oflama bana. "

kızıl omuz silkti, sınıfına ilerledi. yoongi arkasından bakmıştı da, ulan, şu haliyle bile etrafındaki 9. sınıf kızların dibi düşüyordu, birbirlerine gösterip salak gibi kıkırdıyorlardı. ne adamdı şu kızıl. zilli'yi falan bırak, asıl kızıl'ı karşısına alırsa başına fena iş açılırdı.

o anda, koridorun sonundaki permalı'yla göz göze geldi.

hasta olduğundan beridir permalı ile konuşmuyordu. daha doğrusu, permalı onunla konuşuyordu ya, yoongi bir set duvar çekmişti aralarına. aklına daha iyi bir çözüm gelmemişti, çünkü. permalı onca yıllık hayatında annesinden sonra ilk kez kendini o kadar savunmasızken görmüş ilk kişiydi, ve insan ya, çiğ süt emmiş. en çok kendini savunmasızken gören kişiden nefret ederdi. 

troublemaker || taegi, vsugaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin