mazbut bir hayat, sağlam bir ahlak, bol bol sevgi

334 54 71
                                    

yoongi var ya, şu dünyada düzenli kahvaltı yapabilecek olan son insandı.

daha on yedi yaşında ama sabahları evden çıkarken ya sadece bir parça meyve yer, ya da üşengeç değilse, kahve içerdi. ha bir de üşenirse, genelde kahvaltıyı atlardı, ama bu da öğlen okul sandviçi yemesi gerekiyor demekti, yoongi de bunu hiç istemezdi. gerçi hoş, o ana kadar kendisi almadığı sürece o eve kimse meyve almamıştı, yoongi de pek unutkan biriydi, haliyle. ama artık işler de pek dönüvermişti. 

artık, bir evde dört kişi yaşıyorlardı.

annesi daha iyileşememişti. zaten, hoş, kolu kırık, kolay da kaynamaz demiş doktorlar, neredeyse bir ay sürer. iki hafta da geçmişti çoktan. tabii, annesi de hiç alışık değil başkasının onunla ilgilenmesine, kalamadı kim'lerde, ben ille de evime gideceğim, tek kolumla da hallederim, dedi. bayan kim de durur mu, olmaz, ben sabahtan gelir, yemeğini yaparım, akşam da giderim dedi. annesi de içerledi, öyle şey mi olur, o zaman misafir odasını bari hazırlayayım, dedi. öyle olunca da bayan kim onlarda kalmaya başladı. 

annesinin ne kadar değiştiğini o an anlamıştı, yoongi. 

normalde o kadını bırak evinde yatırmayı, içeri bile sokmazdı. ona öyle bir bakardı ki, midesi bulanmış gibi, kadın da ister istemez, gitmek isterdi evinden, ama yok. olmadı öyle. annesi bayan kim'e öyle bir bakıyordu ki, yıllardır elde edemediği bir arkadaş, bir dostmuş gibi. yoongi bir gece mutfakta şarap içerken yakaladı ikisini, normalde annesinin bir süre daha içmemesi gerek de, ikna etmiş herhalde kadını da. fısıldaşıyorlar sanıyorlar, ama fısıldaşmıyorlar, sürekli gülüşüyorlar. ne anlatıyorlar, kim bilir. yoongi annesini yıllar sonra böyle gülerken gördü. 

" içtin mi suyunu? " demişti permalı da, yoongi odaya geri geldiğinde. kapıyı yavaşça kapattı.

" yok. bizimkiler şarap içiyor. "

" şarap mı? "

" evet. "

" benimki sevmez ki içmeyi. "

" valla hiç öyle görünmüyor. " dedi yoongi, sonra yatağına uzandı. 

ertesi gün de erken kalktılar, çünkü yeniden kahvaltı yapacaklar. yoongi üç günde kaybettiği kiloları yavaş yavaş topluyordu da, yanakları pek bir çöküvermişti birden, bayan kim de buna çok kızıyordu. hansel ve gretel'deki cadı gibi, yedirdikçe yediriyordu oğlanı. ilk beraber kahvaltı yapışlarından sonra yoongi o pahalı balı, reçelleri ve yağlı ekmeği kusmuştu, ama üzülmesin diye de söylememişti. şimdi yavaş yavaş alışıyordu, hem o, hem de annesi.

" ...benim caddenin aşağısında çok iyi tanıdığım bir kuaför var. taehyung'un saçlarını da o yapıyor. " dedi bayan kim, hepsine tek tek çay doldurduktan sonra. " yoongi istersen sen de gelirsin, saçlarını kestiririz. " 

yoongi omuz silkti. aslında pek de iyi olurdu ya, bıkmıştı sürekli kulak arkasına atmaktan. hem bugün de hava pek güzeldi. hafta sonuydu, da. evde oturursa permalı ile oyun oynardı, ama yoongi oyun oynamakta çok kötüydü, permalı da çok ısrarcıydı. ama sonra annesine baktı. annesinin yüzü ekşidi. iki haftadır eve gelmek haricinde dışarı çıkmamıştı. yüzündeki bantlar çıktıktan sonra iyice kendini bırakmıştı, yoongi anlıyordu. eğer bayan kim olmasa yataktan bile kalkamayacak halde olacaktı. 

ama annesi, güzelliğinden bir şey kaybetmemişti.

yara büyüktü, saklanacak gibi değildi, ama neden saklasındı ki? artık yoongi annesine bakmaktan korkmuyordu. onda o eski, kusursuz, soğuk ifadeyi görmüyordu, ya da ona kızdığı, sinirlendiğinde, cildinin altına dolan öfkeyi. o ürkütücü mükemmelliği yoktu artık. şimdi bir yarası vardı, bir kusuru, ve onun da insan olduğunu hatırlatıyordu ona. annesi de insandı. o da yara alıyordu, o da insanlara muhtaç kalıyordu, o da sevilmek istiyordu, ve yoongi de onu seviyordu. bayan kim de onu seviyordu, taehyung da.

troublemaker || taegi, vsugaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin