eşim dostum yoktur, it köpek hep arkadaşım

229 40 92
                                    

yoongi'nin bugün canı pek sıkkın.

zaten yakında anladı sebebini de, sabahından, morali bozuk, yüzü düşük. makyaj yapmadı o gün. biraz gergin ya, bir sebebi de o olsa gerek, çünkü tilki kim, okula makyajsız gelmek kim. ama bu sefer biraz çirkin olmak istedi canı. hep de en güzel olamaz, ya? biraz çirkin olsun, biraz mutsuz, asık surat. o gün de öyle bir günmüş, meğer. 

permalı gördü onu kapıda, biraz gözleri irileşti, tabii. yoongi anladı hemen. 

" oha. " dedi yavaşça. burnu hala kızarıkça, alerjisi geçmemiş. eh be salak oğlan, madem kedilere alerjin olduğunu biliyorsun, ne diye götürürsün bizimkini kedi kafeye? " çok güzel olmuşsun. "

" abartma taehyung. sadece vişneli dudak kremi sürdüm. "

" hani bakayım tadına? " 

yoongi koluna vurdu, onun. 

bugün ne çok ders var, ne çok. üstelik permalı'ya ders çalışacağım diye söz verdiği günün ertesi! akıl alacak gibi değil. ama yoongi kararlı, çantasına koymuş bir sürü, daha önce hiç dokunmadığı defter, ben diyor, buradayım diyor, halledeceğim diyor. bok halledersin diyor diğer defter de, o çizgili zaten, çizgili defterlerin fikrinin bir önemi mi var? 

okula vardılar, permalı kendi köyüne, yoongi kendi. çantasını bıraktı sınıfa, kızıl nerede belli değil, diğerleri de yok. ama diğerleri, çok var. onu kıskanan, ona aşık olan, onu beğenen çok, çok var. jackson wang da bu güruhun en önde gelen adamı, bilirsiniz. yoongi o çok meşhur cam kenarına yaslandığında, geldi, hemen yerleşiverdi yanına.

" yoongi. "

" ne var? "

" sen çok güzel olmuşsun lan bugün. "

" siktir git. "

" oha. iltifat da etmeyelim mi? "

" neyse. et bari. "

jackson sırıttı, yanağından bir makas aldı. yoongi de kollarını kavuşturmuş. hiç çekilmiyor şu adam ha. neyse ki zengin, ama artık ilgisini de çekmiyor. iç çekti, kafasını çevirdi, jackson da gitti. zil daha çalmamış, ama permalı görünmüyor ortalıkta. 

tam o sırada, sınıfın birinden çıktı işte, allahın belası. 

bu nasıl bir çocuk, ya. manyak mıdır nedir. yoongi onun kapıdan girdiği anda anladı bundan bir halt olmayacağını da, mecbur bekledi, ne yapsın. çocuk da onu görünce sırıttı. simsiyah giyinmiş, üzerinde bir deri ceket, saçlarını geriye itmiş. allahım, ne fena, ne fena. tabii, şundan birkaç ay önce olsa, yoongi sırf bu çocuğu kendine aşık etmek için ne taklalar atar, hem de çok fena, ama yapamıyor artık, içi gitmiyor.

çocuk geldi, yanaşıverdi penceresine. " selam güzellik. sen şu yoongi'sin, değil mi? "

yoongi ona bakarken kaşlarını çattı, ufak. " hayırdır, kim uçurdu haberimi? "

" herkes senin hakkında konuşuyor. " 

" e herhalde. "

çocuk sırıttı. " minho, ben. gerçi sen de çok duyarsın artık. "

" neden duyacakmışım, hayırdır? 

ne pis pis sırıtıyor şu serseri. " yakında beni herkesten iyi tanırsın sen, güzellik. okula yeni geldim, eski okulumda da müdürü dövüp atıldım zaten. tehlikeliyim oğlum ben. tehlike benim göbek adım. yani ben senin yerinde olsam, direkt girerim koluma, hiç uğraştırmam beni, anlatabiliyor muyum? " 

yoongi şimdi bir gülecek, bir gülecek, ayıp olacak çocuğa. " ya oğlum bi siktir git allah aşkına ya. "

" çok ayıp, o güzel ağzına yakışıyor mu, hiç? " serseri sırıtıyor hala, ağzı öyle kalmış herhalde. " ben rekabeti sevmem, güzellik. herkes sana aşıkmış, herkes peşinde koşuyormuş, sen de pek seviyorsun sanırım ilgiyi. sorun değil, ilgi bende bol. hallederiz. ama sen sakın benim tersime düşme... bak o zaman fena olur. "

troublemaker || taegi, vsugaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin