beyaz yalanlar kraliçesi

186 30 89
                                    

permalı bunu okul bahçesinin arkasında yakaladığında kaşlarını çattı, sonra biraz yaklaştı, kokladı. " sen sigara mı içtin? " dedi.

" yoo. " dedi yoongi de.

ilk yalan. yoongi aslında sigara içmişti. yani içti denemez. tek bir fırt çekti, boğazını aldı. gözleri yaşardı. sonra bir fırt daha çekti. kahvaltı da etmeden çıkmış, başı döndü biraz. kızıl da yakaladı bunu yangın merdiveninin orada. çaktı ensesine güzel bir tane, kızdı bir de. senin neyine sigara içmek, ananla yüz göz mü edeceksin beni dedi. bir de kimden aldın bunu diye hesap sordu. jackson vermiş.

sonra permalı biraz daha baktı ona, tuttu çenesinden, kaldırdı kafasını. gözler kıpkırmızı. " ağladın mı? " dedi, kaşları iyice çatıldı.

" ne ağlayacağım ya, hoseok'laydık. sigara içiyordu, dumanı yaktı gözümü. "

ikinci yalan. ağladı. yani birden geldi aslında. kızıl bunun ensesine vurup sigara içtiği için biraz hırpalayınca, koyuverdi gözyaşlarını. zaten bir duygusal bu aralar.

permalı pek inanacak gibi değil de, baktı çocuk gözlerini kaçırıyor. elleri ceplerinde. " bu saatte ne yapıyorsun sen burada? dersin yok mu? "

" yok. hoca hasta. "

üçüncü yalan. ayıp ya. insan kaç saatlerdir boğazını yırta yırta ders anlatan biyolojiciye bari acır. var işte dersi. kaçtı.

permalı iç çekti. böyle olmayacak. yoongi kaç günlerdir bir şeyler saklıyordu, belli. evde bir tedirgin, bir sessiz. okulda da dalgın. bir derdi vardı, ama anlatmıyordu. ya konuyu değiştiriyordu, ya da duymazdan geliyordu. permalı da sıkboğaz etmek istemezdi, ama başka çare bırakmamıştı tıfıl oğlan.

" neyse, ben kaçayım. " dedi yoongi, sonra dönüp gidecek. ama permalının canına tak etti. yavru bir kedinin ensesinden tutar gibi, kapüşonundan tuttu çocuğu, salmadı ki gitsin.

" sen benden bir şey mi saklıyorsun? " dedi. yoongi'nin gözleri irileşti.

" yoo. "

dördüncü yalan. saklıyordu.

" valla de. "

" valla saklamıyorum. "

beşinci yalan. oha, allah'ın gücüne gider.

permalı tuttu onun kapüşonundan, bırakmadı. yoongi de gözlerinin içine bakıyor ki inansın, ama permalı'nın ona kandığı ne zaman görülmüş? sigara kokuyor artık, o tatlı kokusu gitmiş, gözleri de kıpkırmızı. yanakları da al al. permalı çok üzülüyor. yoongi'si ondan bir şeyler saklıyor, söylemiyor da. yoongi ise aptalın teki zaten. başından beridir biliyoruz biz bunu. öyle durdu, durdu. bir şey diyecekti, bilemedi. eli ayağına dolandı. sonra sarılası geldi çocuğa. böyle sıkıca sarılası geldi, permalısı da onu itmezdi. o da sıkıca sarılırdı. ama yapamadı. kalbi pek pır pır atıyor, pek de aşık, ama ne sarılabildi, ne konuşabildi. aptal. aptal işte. sarılsana halbuki? sarılsana oğlum, öpsene sevdiceğini? yeter? yeter lan? iflahım kurudu şunları birleştireceğim diye. ben de insanım lan. yeter oğlum. bana da yazık be. 

bitti. yazmıyorum artık.

















" arkadaşın geldi. " demişti annesi, o gecenin akşamında. taehyung masada oturuyor, annesinin ısıttığı tavuğu didikleyip duruyordu çatalıyla, yeterince işkence çekmemiş sanki hayvan. boğazından tek lokma geçmedi. konuşamadı da. yorgun, bacakları ağrıyor, pişman. çok pişman. " ne kibar bir oğlan. keşke hep gelse bize, neden hiç getirmiyorsun buraya? bak kurabiye bile yapmış. "

troublemaker || taegi, vsugaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin