belki hoşlanırım taşlanmaktan

305 49 43
                                    

yoongi bodrum katına girmeden önce öyle bir nefesini tuttu ki, ona üç yıl kadar yeterdi herhalde.

bodrum yine kapkaranlıktı. zaten hep de böyleydi, bir de çok pis ve tozlu kokuyordu. bu saatte de zaten kimsecikler olmazdı burada. ilk önce usul usul indi merdivenlerden, arkasına baka baka, kimsecikler görmesin onu. çünkü burayı bile çok zor buldular, günler aldı artık kimsenin onları bulamayacağı gizli bir yer ayarlamak. kazan dairesi çok daha pisti, boş sınıflarda da öğretmenler bulabilirdi, bahçe de pek açıktı. daha ne yapsındı? tozlu, mozlu, bir türlü halledeceklerdi artık.

" oh, sonunda geldin. " dedi ya, ortam çok karanlık, göremiyor ki. sesi de yankılandı bi. içeri adımladı yavaşça.

" bak bana sonunda geldinli meldinli konuşma dağıtırım ağzını yüzünü ha. "

" pardon, hyung. "

" hyung yeonjun dedi ki, soobin artık senden çok uzun olduğu için o seni dövermiş. "

" yoo demedim! "

" yok ederim o tavşan suratlıyı ha, görürsünüz. seni de yanında ikramiye olarak veririm yeonjun. "

" ben öyle demedim hyung! yalancı pislik. "

" sensin o! "

" tamam, be. susun. " dedi yoongi, sonrasında elini cebine attı. " şimdi iş vakti. "

" ay hyung göster hadi çok heyecanlandım. "

" evet sabahtan beridir bunu bekliyorum. "

yoongi cebindeki kartı çıkardı. ortam bir kart görmek için çok karanlıktı ama neyse ki yoongi üzerinde ne olduğunu biliyordu. çocuklar da bir oldular, kartı ellerinde evirip çevirdiler, üst kattan yansıyan ışıkla görmeye çalıştılar. yoongi de hevesli, onlardan muazzam ciyaklamalı bir tepki bekledi.

" ...hyung ya. " dedi beomgyu denen herif, bir süre sonra. " ben messi sanmıştım. "

" ne messi'si lan dangalak, maradona bu. 82 yılından, barcelona'ya girdiği ilk sene. kaç para bu biliyor musun? "

" kaç para? "

" beş yüz. "

" oha... "

" yaa, tabii. " dedi yoongi ardından, başını sallayıp. " en az beş yüz, hatta. şimdi gidin bunu, şu meslek lisesindekilere sekiz yüze satın. "

" harbi mi? "

" harbi. beş yüzü benim, yüzer lirayı bölüşün. "

ikisinin de suratları aydınlaniverdi ya, kocaman eşek gibi gözlerini o karanlıkta gördü bile yoongi. aslına baksa pek ilgilendiği yoktu futbolla. izlemezdi de. ama futbol izleyen enayi erkekleri sağmak o kadar basitti ki. bak, geçen sene bakkaldan üç liraya aldığı karttan şimdi beş yüz kar edecekti. üstelik bir de satanın kendisi olduğunu öğrenirlerse...

" benim sus payım ne olacak? "

birden duydukları sesle iki ufaklık da zıplayıverdi de, yoongi artık alışıktı. öyle ki pavlov'un köpeği gibi koşullanmıştı şu kıvırcığa, ne zaman sesini duysa hemen oflama, ardından da başını geriye atma geliyordu. permalı da ne zaman yoongi böyle tepki verse öyle gıcık bir şekilde sırıtıyordu ki, akıllara zarar. hoş, bu sefer karanlıktaydı da, bukleleri görünüyordu sadece, o da yeter de artardı.

" hatırlat yukarıda vereceğim cevabını. " dedi yoongi, ona bakıp.

" öpüşecekseniz biz çıkarız hyung. "

" lan- "

yoongi bebelere öyle bir döndü ki, gözler kocaman, eliyle de hamle yaptı, vuracakmış gibi. yeonjun gülerek geriye sıçradı. halbuki yoongi nah çekecekti permalı'ya, ama karanlık diye demişti yukarıda vereceğim cevabını diye. bunlar da hemen fesat anlıyorlardı, canım.

troublemaker || taegi, vsugaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin