bugün yoongi'ye araba çarptı.
durun şimdi, hemen anlatıyorum.
yoongi'nin annesinin kolu bence iyileşmişti. yoongi'nin annesince de iyileşmişti. artık alçıda değildi ama doğru kaynasın diye başka bir sargıya almışlardı. o kolunu zaten kullanamıyordu da, tek kolunu kullanmaya alışmıştı zaten. ama gel gör ki, bayan kim'e anlat bunu. din-le-mi-yor. hoş, kadını evden kovan yok, annesi bayılıyor ona. bayan kim de öyle. sabahtan akşama kadar konuşuyorlar, ya bir çeneniz dursun, dinlensin. her gün konuşa konuşa tüketemediniz mi kelimeleri? yok, tüketememişler. bak, saat gece bire geliyor, ama hala bir yandan dizi izleyip, bir yandan bir şeyler anlatıyorlar, hala.
bizim zavallı yoongi'yle taehyung da, ders çalışıyorlardı.
" buraya neden would geldiğini anlamadım. " dedi permalı, kalemin ucuyla ders kitabını işaret ederken. yoongi hafiften esnedi, gerindi biraz. üzerinde annesinin doğum günü için aldığı polar pijamalar. o kadar yumuşak ki, yıkayıp yıkayıp giyiyor.
" bir tane daha elma verirsen anlatırım. "
" bak sen, rüşvetle mi çalışıyorsun? "
" evet. "
permalı, bayan kim'in annesinin onlara hazırladığı meyve tabağından bir parça elmayı uzattı. yoongi elmayı yedi, yedi, sonra anlatacağını anlattı, permalı da bir güzel anladı. zaten anlamasa da anlıyormuş gibi yaptı, çünkü saat çok geçti ve yoongi sırf ona ders anlatmak için bu kadar geçe kalmıştı. permalı da teşekkür niyetine yanaklarından öptü çocuğun, yoongi de poposuna vurdu.
" keşke senin kadar zeki olsaydım. " dedi permalı, dişler fırçalanmış, analarının sesi kesilmiş, sonunda yatağa girebilmişler. beraber değil tabii, permalı yerde yatıyor, yoongi yatakta, çünkü ders anlattığı için hak etti bunu.
" zeki mi? "
" hıhım. "
" ben zeki miymişim? "
" zekisin tabii. bir insan bu kadar nasıl iyi ingilizce bilebilir? "
" ...bilmem. "
" keşke aynı sınıfta otursaydık da yarın yanımda otursaydın sınavda. "
" yuh, o kadar ders anlattım, bir de kopya mı çekmek istiyorsun? " dedi yoongi, kızgın kızgın, oğlana bakarak. permalı gülmeye başladı.
" şaka~ "
" döverim bak seni. "
" şaka ya şaka, uyu artık. "
yoongi hala kızgın kızgın ona bakıyor ya, permalı da ayağıyla poposundan ittirdi onun, öteki tarafa dönsün diye.
ikisi de ballı süt içti, sabah. yoongi bal pek sevmiyor, sen bal gibi çocuksun ya ondan dedi bayan kim, ama yine de katıverdi az da olsa. havalar hala soğukmuş, dikkat etmek gerekiyormuş, mevsim geçişiymiş. permalı yoongi'nin kazaklarından birini giydi, şanslı ki zaten kendi kazakları bile bol geliyor oğlana, ona tam oldu. yoongi ellerini ceplerine atmış, etrafa baka baka giderken, zavallı oğlan hala ufak bir kağıda yazdığı notlarını okuyor. kopya kağıdı bile olabilir belki.
" bana iyi şanslar dile. " dedi kendi sınıfına girmeden önce, yoongi de iç çekti.
" o kadar şey öğrettim, şansa pek ihtiyacın yok senin. "
" dilesen ölür müsün? "
" tamam ya, iyi şanslar. "
" olmadı. "
" ne olmadı? "
" yani ben şöyle bir duyum aldım ki eğer okulun en iyi ingilizce bilen öğrencisinden bir öpücük almazsam sınavım iyi geçmezmiş. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
troublemaker || taegi, vsuga
Fanficokulun haylaz çocuğu min yoongi dünya üzerinde ayartamayacağı hiçbir insanın olmadığını düşünüyordu. gerekirse tatlı dilini, gerekirse görünüşünü, gerekirse yeteneklerini kullanarak birçok insanı kendi peşinde köle edebilirdi. sadece bir göz kırpmay...