" sütsüz, şekersiz, değil mi? "
" evet. "
" evet değil, evet efendim. "
" yoongi ya... "
" evet efendim de lan! "
" evet efendim. "
yoongi halinden pek memnun, aldı soğuk kahveyi, hava da soğuk ya, akıllanmayacak bizim oğlan. kızıl da pek üzgün. omuzlarını düşürmüş, bizim oğlana bakmaya başladı.
" yoongi artık beni bir yerlere yollamasan olmaz mı? " dedi, kollarını kavuşturup.
" ne o? "
" sabahtan beridir istediğin her yere gittim. gören 4 kişi tasmayı nereden aldığımı sordu ya. "
yoongi keyifli bir şekilde sırıttı. yani evet, bir anlığına sinirinden aklına gelmiş bir fikirdi şu tasma. normal bir kurdeleydi ama üstüne kalemle "yoongi'nin malı" yazmıştı. ulan az bileydi şu piçe.
" daha da gideceksin, hoseok. bu iş bitmez böyle. "
" altı üstü tütün içtik diye mi ya? "
" hala tütün diyorsun ya. "
" tütün tabii. "
" lan bak!- " dedi yoongi, sonra bir de tasmasına atılıverdi, yakalayıp kendisine çekti şu kızılı. " seni ayağımın altına alıveririm ha. annene söyleyeyim istiyorsun illa. "
" ya- " hoseok bir iç çekti ama, nasıl dertli. başını geriye attı. " tamam be, söyleme. "
yoongi az daha çekiştirdi, sonradan tam bırakacak, ulan şansına, şu koca okulda en çok sevdiği kişi çıkıp geliverdi. iyi hoş, zaten yoongi de pek özlüyordu, nerede bu diyordu, özletmişti kendini.
" sıkı tut itinin tasmasını yoongi, kaçmasın. "
yoongi bir sırıttı, bir sırıttı. kızıl bozulmuş olacak da, tarihçi bu, ne dediği belli olur mu hiç?
" beğendiniz mi hocam tasmasını? " dedi, elleri ceplerinde. tarihçi çok ayar oluyor buna. " isterseniz size de yaparım bir tane. "
" hadsiz. "
" estağfurullah. ben hiç hadsiz miyim? "
kızıl cıkladı, ellerini önünde birleştirmiş. tarihçi ona baktı, yüz ifadesi iyice ekşidi.
" yoongi, sınavlara az kaldı, biliyorsun. o zaman nasıl sıyrılmayı planlıyorsun? "
harbi ya. sınavlar da geliyordu. yoongi ingilizce'yi hallediyordu. matematik hocası ondan korkuyordu, biyolojici de onu seviyordu. geri kalan ise müdürden korktuğu için ondan korkuyordu. ama bu herif... bu herif hep mahvediyordu onu. oturup tarih çalışmak da hiç istemiyor ki... zaten başında bir sürü bela var. namjoon daha kendisine aşık olmadı hiç. öte yandan da permalı...
ah, o adi permalı.
parti bitti, geçti gitti, hatta üzerinden de bir hafta geçti. ama permalı ne geldi teşekkür etti, ne de onunla konuştu. tamam, yoongi de ona teşekkür etmemişti, ama yoongi haysiyetsizin teki, permalı öyle mi? sanki bir de daha da gözüne sokar gibi bogum'la takılmalar, falan. tamam seviyorsan seviyorum de, git sevgili ol adamla, ne oynuyorsun? zilli kendisini astıracaktı tüm okulun önünde, haberi yoktu.
hem madem seviyordu, neden o gün onu öpeceğini söylemişti?
ah erkekler. hiçbirine de güven olmaz.
yoongi'nin umrusu dışı. artık permalı sayfası kapandı, gitti. yoluna bakıyor. gamzeli ile kalkıyor, gamzeli ile yatıyor. onunla kahve içiyor, onunla yemek yiyor. konuştukça hoşuna da gidiyor herif, nazik, düşünceli, hem de komik. tamam, bazen fazla kafa açıyor, ama her güzelin bir kusuru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
troublemaker || taegi, vsuga
Fanficokulun haylaz çocuğu min yoongi dünya üzerinde ayartamayacağı hiçbir insanın olmadığını düşünüyordu. gerekirse tatlı dilini, gerekirse görünüşünü, gerekirse yeteneklerini kullanarak birçok insanı kendi peşinde köle edebilirdi. sadece bir göz kırpmay...