Denizi Özleyenler İçin.
Ilgaz'dan.
31 Aralık, 2013
Benim güzel denizkızım,
Deniz.
Artık sana nasıl sesleneceğimi bile bilmiyorum. Çaresizim. Sen gideli aylar oldu. Gözlerini son görüşümün üzerinden aylar geçti. Araya doğum günün bile girdi. Şimdi de yeni bir yıl giriyor. Niye yazıyorum, neye yazıyorum, kime yazıyorum bilmiyorum bile. Gelecek misin bir gün, bu yazdığımı sana verebilecek miyim? Hiçbir şey bilmiyorum. Belirsizlikler içinde başı kesilmiş bir tavuk gibi koşturup duruyorum.
Derdime deva olacak bir şey arıyorum... Herkesten medet umar haldeyim. Kimse suratıma bakmıyor. Annen, Ferah hatta Ege bile... Neyi ne kadar biliyorlar bilmiyorum ama sanki anlatmamış gibisin. Hep yaptığın gibi tüm yükleri kendi omzuna almış, kimseye tek kelime etmemişsin. Yine de öfkeliler bana karşı. Ege artık benim kardeşim değil misal... Seni görebildiklerinden, sesini duyabildiklerinden öfkeliler bana. Kendime daha çok kızmama sebep oluyor öfkeleri yalnızca. Seni ne hale getirdim? Bize bu sonu nasıl reva gördüm, seni nasıl hayal kırıklığına uğrattım Deniz? Halbuki ömrümü seni hiç hayal kırıklığına uğratmamak için önüne sermeye hazırdım, değil mi?
O kadar çok canım yanıyor ki... Deden öldüğünde içinde bir gedik açıldığını söylemiştin. Ben, çocukluğu bir kenara bırakırsak ilk kez birini kaybettim. Senin acını az gördüğümden değil ama ayrılıkla ölümü tartıp ayrılığı elli dirhem ağır çıkaranlar doğru söylüyormuş be Deniz. Bu acı nasıl geçer bilmiyorum. Kazadan sonra yaralarım her sızlayışında, daha büyük acı onları unutturur demiştin. Ciddi değildin, yüzümdeki çiziklere bakamadığından bana tekme atmaktan falan bahsediyordun muhtemelen ama o günleri düşünmeden duramıyorum. Acaba bu sefer ki yarayı görsen ne derdin? Bunu da daha büyük acı geçirir mi? Var mı öyle bir acı? Mümkün mü böyle bir şey?
Bana kalırsa mümkün değil. Özlemden ölünse şu dakika öleceğim ama ölünmüyor. Pek yaşadığım da yok ama bunlardan bahsedip seni üzmeyeceğim. Sanki tepemde durmuş yazdıklarımı okuyormuşsun gibi yazıyorum... Sahiden salaklık benimkisi.
Acaba nerede giriyorsun yeni yıla? Nasılsın, yanında kimler var? Hiçbirinden haberim yok. Biz Gül'ün evindeyiz. Pınar Ablam, çocuklar falan da burada. Kalabalığa giresim yoktu pek ama sabah babam geldi yanıma. Nasıl girersen öyle geçer, kendine gel artık dedi. Bu seneyi de mi ayrı geçireceğiz Deniz? Çok özledim. Sanki tamamen özlemle kaplıyım. Tüm vücudumda hissettiğim tek şey seni ne çok özlediğim. Çocuklar da seni çok özlediler. Hatırlıyor musun bizim sonunu değiştirdiğimiz o masalı? Ufağına sürekli onu anlatıyor büyüğü. Yalan çok hurafeleri, çık gel bu yıl. En sevdiğin masal kahramanı gelmiş deriz ufaklığa.
"Yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli, belini sarmayalı, gözünün içinde durmayalı, aklının aydınlığına sorular sormayalı, dokunmayalı sıcaklığına karnının." diyordu şiirde.
Ayrılığı anlatan şiirleri sana denk bulacağımı düşünmezdim hiç. Birkaç ayın yüzyıla denk olabileceğini de... Bir daha ne zaman bakabileceğim tam gözlerinin içine? Bir daha ne zaman seni heyecanlandıran ya da kızdıran, hiç fark etmez, bir şeyi yanı başımda hiç soluksuz bana anlatacaksın? Bir daha ne zaman dokunacağım sıcaklığına?
Issız kaldım Deniz. Hiç kimsesiz, tek başıma, koca bir boşluğun ortasında. Aklınla aydınlattığın, senin gözlerinden gördüğüm dünyayı özledim. Senin gözlerinde gördüğüm dünyayı özledim. Şiir, "yüzyıldır bekler beni, bir şehirde bir kadın" diye devam ediyordu. Biliyorum beklemiyorsun. Beklemezsin. Hakkındır. Ama ben yüzyıl da olsa beklerim.
Çık gel sevgilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Tüm Çağları
General FictionBu okuyacağınız hikâye bir denizkızının hikâyesi. Ama ne hikâye sizin bildiklerinizden ne de denizkızı. O zengin bir deniz ülkesinin yegâne prensesi değil ya da denizde kaybolan prensi kurtarıp ona âşık olacak da değil. Hele bir kayanın üzerinde yeş...