15.

4.1K 355 809
                                    

Merhabalar, on gün sonra tam iki yıl olmuş olacak hikayeyi kaldıralı. Ve neredeyse bir yıl sonra hikayeden güncelleme alabiliyorsunuz. İnsanın iki yıl bekleyip de başladığı yerin gerisinde olması çok kötüymüş. Neyse. Bu iki yılda bir şekilde çok büyüdük. Bu bölümü hiç okumadan eski haliyle paylaşmak istedim. Çünkü öyle özeldi. Ve tabi neredeyse iki yıldır bekleyenlere teşekkürler. <3


Aşkın Tüm Çağları - Denize Paralel Dağlar

"Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara,
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum.
Hiçbirinizle dövüşemem.
Siz ne derseniz deyiniz.
Benim bir gizli bildiğim var.
Sizin alınız al, inandım.
Sizin morunuz mor, inandım.
Ben tam dünyaya göre,
Ben tam kendime göre,
Ama sizin adınız ne?
Benim dengemi bozmayınız."

Haziran, 2009

Odamdaki boy aynasının karşısındayım. Yansımadan elbisemin arkasındaki ipleri bağlayan annemi izliyorum. Belki de hayatımda ilk ve son kez kendimi 19. yüzyılda yazılmış bir romanın baş karakteri gibi hissediyorum. Elbette bu hissin sebebi elbise giyip süslenmiş olmam değil; zaten elbisenin ipleri de beni olabildiğince ince belli gösterecek bir korsenin ipleri değil. Yalnızca sırtı açık olan elbisenin göğüs hizamdaki birkaç santimlik kuşakları. Bu akşam bir 19. Yüzyıl kadını gibi hissetmemin asıl sebebi bir balo için hazırlanıyor olmam. Gideceğim ilk baloya talihsiz bir olay yüzünden gidememiştim fakat bu akşam kötü giden hiçbir şey yoktu. Başımın tepesinden başlayıp ince bir şekilde örülmüş saçlarımdan çıkan tutamlar bile güzel görünüyordu. Ve evet, bu gece beni hiç üzmek istemeyen Asilerden birisi ortaokul balosu için yalnızca talihsiz bir olay demeyi uygun bulmuştu. Bu gece kalbimi kıracak her şey yasaktı.

"Yuh!" diyerek odama girdi Ege. "Çok güzelsin." Başımı ona doğru çevirmeye çalıştığımda annem omzumdan iterek engel oldu. Bu akşam gerçekten 19. yüzyıldaydık.

"Hala bağlayamadın mı?" diye sordum sabırsızca.

Ege kapı eşiğinde durmayı bırakıp yanımıza geldi. Omzunu aynaya yaslayıp sırıttı. "Gemici düğümü atıyor." Gözlerindeki yaramaz ifade beni de güldürmüştü. Annemin elbisenin iplerini bu kadar iyi bağlamasının sebebiyle ilgili çeşitli düşüncelerimiz vardı. Belki izlediği Amerikan yapımı gençlik filmlerinin etkisiyle belki de kendi gençliğinin etkisiyle bu gece o ipleri kimse çözemesin diye uğraşıyordu.

"Ablamın sevgilisi bile yok anne." dedi Ege, sırıtmaya devam ediyordu. Annem başını sertçe kaldırıp bir bana bir Ege'ye baktı.

"Ne alakası var?"

"Gece eve geldiğinde sen açacaksın, o kadar düğüm atma diyorum sadece."

"Bir yere takılıp açılmasın diye düzgün bağlıyorum. En başta fiyonk yapacaktık biz."

"Hediye paketi miyim ben anne?" dedim sitemle, takmıştı ipleri fiyonk şeklinde bağlamaya. Halbuki o kadar uzun değillerdi iki kere düğüm atacaktı ve problem çözülecekti. Daha yumuşak bir sesle, "Hem askıları var ya anneciğim, neden açılsın?" deyip bir adım ileri giderek annemin ablukasından kurtuldum. Elbisenin dizimin biraz üstünde biten eteklerini tutup etrafımda döndükten sonra Ege'ye dönüp "Gerçekten güzel miyim?" diye sordum.

"Acayip güzelsin de gözlerinden emin miyiz?"

"Değiliz." Annem benden hızlı davranmıştı. Gözlerimi devirdim.

Aşkın Tüm ÇağlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin