**Bu mektubu yazarken Ferdi Tayfur - Sigarayı Bıraktım'ı kaç kere dinledim sayamadım. Muhtemelen alkolik bir adamın sevgilisine yazdığı çok kötü şarkı sözlerini de Ilgaz'a bu kadar yakıştırmam maalesef ki ikimizin de arabeski çok sevmesinden, kendisiyle bir rakı masasında oturup içli içli Ferdi Tayfur söylerken Deniz'e mektup yazıyoruz bu gece.
Ilgaz'dan.
Denizi Özleyenler İçin.
16 Kasım 2014
Bugün ruhsat törenim vardı. Beklediğimden kısa süren bir şeymiş, iki satırlık bir yemin, birkaç toplu fotoğraf, olaysız dağılış... Sen de ruhsatını aldın mı bilmiyorum. Eğer yanımda olsaydın bugünü nasıl bir bayram gününe çevireceğini düşünüp durdum. Kalabalık olurduk bir kere. Malum üniversite biteli bir seneyi geçti, bizimkilerin çoğu İzmir'de. Onları toplardın, kardeşlerimizin devamsızlıklarını hiç umursamadan İstanbul'dan çağırırdın, Dinçer Abiler'i de tabi... Sen benle ruhsat alacak herkesten daha heyecanlı bir şekilde konferans salonunda koşturur durur, arada yanıma uğrayıp sakinleşmem için telkinde bulunurdun.
Böyle daha kolay oluyor. Seni etrafımda hayal edince yokluğunun acısı azalmıyor ama nefes almak biraz daha kolaylaşıyor. Bugün hiçbirisinde boynuma sarılmadığın onlarca fotoğraf çekildi. Beni cübbeyle gördüğün ilk an suratında belirecek yaramaz ifadeyi görebiliyor, becereksiz ıslığını duyabiliyorum. Gözümün önünde, kulağımın ucundayken nasıl bu kadar uzakta olabiliyorsun Deniz? Geçenlerde Dinçer Abi'nin yanına gittim. Gittiğinden beri belki ikinci kez gitmişimdir. Diğerleriyle de öyle... Kimseyle görüşemiyorum. Seni çok seven insanların karşısına geçip, Deniz'i çok üzdüm o da hepinizi arkasında bırakıp gitti demeye yüzüm yok. Çok özledim, biriniz bana bir haber getirin demeye yüzüm yok. Bu zamana kadar bir kez olsun söyleyemedim hiçbirinize ama hayatım boyunca ona çok aşıktım demeye yüzüm yok. Söyleyemedim hiçbirini ama yine de kendimi seni anlatırken buldum. Biliyordu bir şeyleri ama utandığımı anlayıp sormadı, dinledi sadece. Sonra belki titreyen sesimden belki güzel anılarımızı anlatırken gözlerimin durup durup dolmasından, bir şeyden acıdı halime de bir ses kaydı verdi bana. Dinçer Abi'nin peşine takılıp stüdyoya gitmişsin, kaydedildiğinin farkında bile olmadan bir şarkıyı söylüyorsun.
Diyorsun ki, "yitirmeli ne varsa, başlamalı yeniden." Her saniye düşünüyorum. Birbirimizi yitirdikten sonra nasıl yeniden başlayabildiğini, nasıl bu kadar güçlü olabildiğini, bu kadar zaman bensiz kalmaya nasıl dayandığını düşünüyorum. Aynı gücü kendimde bulabilmek için ne yapmam gerektiğini bir türlü bulamıyor bunu da bir tek sana sormak istiyorum. Hiç bu ihtimali konuşmamıştık seninle. Bana senin ardından nasıl yaşayacağımı öğretmedin. Seninle konuşamadığım ne varsa çığ oldu üzerime yıkıldı. Sevgilimin yokluğu bir yanda, en iyi arkadaşımın yokluğu diğer yanda. Ruhsatını aldın, şimdi ne yapacaksın diyor babam. Törende bir şey fark ettim. Herkes heyecandan titrerken ben neden buradayım diye düşünüyordum. Avukat olmak istiyor muyum diyordum. Bir gün geldin dedin ki ben hukuk okuyacağım. Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılacaksın, bir gün bu akan sele dur diyeceksin, kalabalık caddelerde heykelin olacak... Sen dünyaya rağmen dünyayı değiştireceğine ve bunun için de hukuk okuman gerektiğine öyle inançlıydın ki inadın, inancın her zamanki gibi gözlerimi kamaştırdı. Bir şeyi Deniz seviyorsa ben de seviyorumdur dedim, sevdim de. Sen varken, geleceğimi senin sesinden dinlerken her şey iyiydi. Bütün planlarımız iki kişilikken benim bile olmayan bir yığın hayalle bir başıma kaldım. Şimdi ne yapacağımı söylemen lazım. Yolumu bulabilmem için deniz kızını takip etmeye mecburum. Başka bir yol bilmiyorum. O yüzden şarkının bir sonraki cümlesine tutunuyorum. Sana büyük caddelerin birinde rastlayıp elimi uzatabilme ihtimalime tutunuyorum...
Belki ağacındaki zeytinleri toplamaya gelir diyorum. Dedeni kaybedince cılız gölgesine sığındığın o ağaç da çok uzun zamandır sana hasret. Herhalde benim hasretimi anlayacağını düşündüğümden o ağacın dibine oturup seni beklemek istiyorum. Ama sizinkiler evi hiç boş bırakmıyorlar. Sanki bir kez gidebilsem o eve, bir kere oturabilsem yeniden o ağacın dibine... Mucizevi bir şey olacak. Belki geleceksin. Belki o ağacın gölgesine kuracağıma söz verdiğim masayı kuracağız. Belki sormamdan deli gibi korktuğun ama bir gün soracak olursam da cevabının yıllardır belli olduğu soruyu soracağım. Belki inandığımız tüm masallar, rüyalar gibi sonu balıkçılın midesinde bitmeyen birer masal karakteri olacağız. Bir gün Deniz, bir gün o masayı kuracağız. Bu sözümü tutacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Tüm Çağları
General FictionBu okuyacağınız hikâye bir denizkızının hikâyesi. Ama ne hikâye sizin bildiklerinizden ne de denizkızı. O zengin bir deniz ülkesinin yegâne prensesi değil ya da denizde kaybolan prensi kurtarıp ona âşık olacak da değil. Hele bir kayanın üzerinde yeş...