Fikret Kızılok - Bu Kalp Seni Unutur Mu?
"Bence sen aşık olmuşsun."
Telefonun diğer ucundan Azra'nin söylediği şey ile kaşlarım istemsizce çatılırken sanki görebilecekmiş gibi kafamı iki yana sallamıştım. Sonra göremediğini hatırlayınca "Hayır," diyerek karşı çıktım söylediğine. "Aşık falan olmadım."
Azra benim mahalleden eski bir arkadaşımdı. Farklı okullarda olduğumuzdan ve bir de sınavı fazla önemseyip günün neredeyse yirmi dört saatinde ders çalıştığından her dakika görüşmeye fırsatımız olmuyordu. Kimi günler sabahları okula giderken yolda birbirimizi arayıp konuşmakla yetiniyorduk.
"Görünen köy kılavuz istemez bebeğim, basbayağı Soner de Soner diye yanıp tutuşuyorsun sen." dedi eğlenir bir tavırla. Telefonu tutmayan elimi cebime sokarken adeta bir çocuğun inatlaşmasını andırır gibi omuzlarımı kaldırıp indirmiştim. "Öyle bir şey yok. Kafamı karıştırmaz mısın lütfen?"
"Ben mi karıştırıyorum kafanı?" dedi hayretle. "Yarım saattir konuşuyoruz her cümlenin başı ya da sonu bir şekilde Sonerle başlayıp bitiyor. O çocuktan başka düşündüğün bir şey yok resmen." Söylediğinin doğru olup olmadığını teyit etmek için aramayı başlattığımızdan beri konuştuğumuz konuları aklımdan geçirdiğimde haklı olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Ofladım. "Çünkü gündemimde Soner'den başka bir konu yok. Sıradan okul hayatından ibaret günlerim. Uyandım, okula gittim, derslere girdim ve eve geldim raporu mu sunayım sana?"
"Gündemimi Soner yapıyorum demiyorsun da böyle bahanelere sığınıyorsun yani?" Hafif bir kıkırtı duydum. "Tamam, tamam inandım ben sana."
"Aşık değilim." dedim inatla. Biliyordum işte, değildim.
"Aynen ondan aşkım."
"Bugün çok sinir bozucusun." diye homurdandım, okulun bahçe kapısı görüş açıma girdiği sırada. Adımlarımı kesip kapının önünde dikilmeye başlarken sabah soğuğu vücuduma işlediği için bir an önce içeriye girmek istiyordum. Erkenden uyanıp evden çıkmıştım, şanslıysam Soner'i sınıfta tek başına yakalardım. "Her zamanki hâlim biliyorsun."
"Bilmez miyim?" diye sızlandım. "Ben okula geldim. Şimdi kapatıyorum sonra yine konuşuruz."
"Koşa koşa gir içeri ve Soner'ini gör." Bana son sataşmasını yapıp bir şey söylememe izin vermeden aramayı sonlandırdı. Öyle yapacaktım zaten.
Cebimden kulaklığımı çıkarıp telefonuma taktıktan sonra geçen gün Soner'in attığı şarkıyı açtım. O günün ertesi sabahı, uyandığımda bana şarkı önerdiğini görünce anında kulaklıklarımı kulağıma takmış belki yüzlerce kez dinlemiştim. Kahvaltıda bile şarkı dinlediğim için annemin tatlı azarlamasına maruz kalmıştım.
Telefonumu cebime sokup şarkıyı daha çok dinleyebilmek adına yavaşlattığım adımlarımla okulun bahçesine girdim. Erken bir saat olduğundan bahçe sakindi, tek tük banklarda oturanlar dışında kimse yoktu. Bakışlarım etrafı turlamaya devam ederken en köşedeki bankta oturan Ozan ve Emre'yi görünce gözlerimi devirmiştim. O ikisine görünmemek için adımlarımı hızlandırıp kısa süre içerisinde okul binasına giriş yaptım.
Merdivenleri çıkıp sınıfa ulaştığımda kapıyı açıp içeri girmiştim. Tam da beklediğim gibi sırasında oturmuş camdan dışarıyı izleyen Soner dışında kimse yoktu. Yüzümde ufak bir gülümseme belirirken kendi sırama doğru ilerledim. Amacım çantamı bırakıp Soner'in yanına gitmekti ama sıranın üzerinde gördüğüm şeylerle adımlarım duraksamıştı. Yaşadığım dejavu hissiyle dudaklarım aralanırken masama bırakılan şeylerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER KALIR
Teen Fiction"Sana hiç söylemedim ama sana aşıktım. Bunu yüzüne karşı söyleyememek de benim ayıbım olsun." 070822 ☁️