40

196K 15.7K 8.1K
                                    

Perdenin Ardındakiler - Beni Kendinden Kurtar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Perdenin Ardındakiler - Beni Kendinden Kurtar

İki elimin arasına aldığım başımdaki zonklama yüzünden vücudumun boyundan yukarısını koparıp atma isteğimle savaşıyordum adeta. Hayatımdaki en kuvvetli baş ağrısını şimdi çekiyordum ve bunun sebebi dinmek bilmeyen gözyaşlarım, kafamda durmak bilmeden gezinen düşüncelerimdi.

Titrek bir biçimde aldığım nefesler ciğerlerimi rahatlatmıyordu. Şu an nefes alıp verme eylemi bile dünyanın en zor şeyiymiş gibi geliyordu. Yalnızca olduğum yere kıvrılmak, hiçbir şey yapmadan uzanmak istiyordum.

Soner'in bütün bir hafta boyunca nasıl bir şeyler hissetmeden, duygusuz bir şekilde gezdiğini dün bana anlattığında anlayamamış olsam da şimdi gayet iyi anlıyordum. Kalbimin üzerinde baskı yapan ağrı dışında hiçbir şey hissedemiyordum. Psikolojik bir ağrıydı, en ufak güzel haberde geçecekti biliyordum.

Ya da geçmeyecekti. Ben aklımdan Soner'in o yataktaki görüntüsünü silmeden bu ağrı geçmeyecekti.

On sekiz yıla yakın yaşantım boyunca hayatımda sevdiğim kimseyi kaybetmemiştim. Uzak akrabalarımdan aldığım ölümler dışında doğru düzgün kimsenin ölüm haberini almamıştım. Hayatım toz pembeye yakın bir şekilde büyütülmüştüm. Çok güzel bir ailem vardı, istediğim her şeyi elde etmiştim bu zamana kadar. İlk kez çaresizliğin ne olduğunu Sonerle öğrenmiştim. İlk kez insanın elinden bir şey gelmemesinin nasıl bir şey olduğunu onunla görmüştüm.

Her şeyi kaldırabilirdim fakat bunu kaldıramazdım. Hayatına tonla ölüm sığdırmış Soner'in ölümü ihtimalini dahi kaldıramazdım.

Kendime çektiğim bacaklarımın üzerine yasladığım kolumu indirdiğimde kafamın etrafına sardığım ellerim de eksilmişti. Psikolojikmiş gibi ağrı daha da artarken bir de hissettiğim baş ağrısı için ağlamaya başladım. Birkaç saat içerisinde hayatımda dökmediğim kadar gözyaşı dökmüş olabilirdim.

"Beste," Duyduğum sesle kafamı kaldırırken yanı başımda dikilen Emre'ye boş bir bakış attım. Elinde tuttuğu karton bardaklardan birisini bana uzatmıştı. "Kahve iç, iyi gelir."

"İstemiyorum." dedim bakışlarımı önüme çevirirken. Karşımda yoğun bakım kapısı vardı. Kapının arkasında yoğun bakım hastalarının olduğu birçok oda vardı ve bizim içeriye girmemiz yasaktı. Soner de son birkaç saattir o odalardan birisindeydi.

"Beste böyle olmaz," dedi duvara yaslanıp yere çökerek. Benim aksime yere oturmamış sadece çökmüştü. "Hiçbir şey yiyip içmezsen sen de çökersin. Soner uyandığında seni bu hâlde görsün mü istiyorsun?"

Bakışlarımı hızla Emre'ye çevirdim. "Uyanacak mı?"

Gözleri üzerinde kocaman 'yoğun bakım' yazan kapıya kaydı. "Doktorun söylediğine göre ihtimal var."

Ufak bir ihtimal.

Aynı zamanda uzunca bir süre komada kalabileceğini de söylemişti, bedeninin bu kadar dozu kaldıramayacağını ve ölebileceğini de. Her ihtimale hazırlıklı olmamız konusunda bizi uyarmıştı.

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin