Berkay Altunyay - Olmazlara İnat
Kantinden çıkmış sınıfa doğru ilerlerken sınıfın kapısının önünde Emre'yi görmüştüm. Üçüncü dersin teneffüsündeydik ve Emre sırtındaki çantayla birlikte okula daha yeni geliyordu.
Adımlarımı hızlandırarak Emre'ye yetiştim ve tam kapının önünde koluna girdim. "Günaydın, sonunda okulun yolunu bulabilmişsin." Emre kafasını çevirip bana ve koluna bakarken bakışlarında şaşkınlık hakimdi. "Günaydın?" dedi sorgular gibi bir sesle.
Sınıftan içeriye girdiğimizde Emre'yi direkt bizim sıramızın olduğu tarafa doğru sürüklemeye başlamıştım. Gözleri doğrudan sınıf kapısının üzerinde olan Ozan bizi sınıfa girer girmez fark etmiş olsa da onu umursamamayı denemiştim. "Ne yapıyorsun? Sıram orası değil." Emre'nin söylediğini takmadan onu önümüzdeki sıraya, Seray'ın yanındaki boşluğa, oturttum. "Artık burası."
Seray kafasını çözdüğü testten kaldırıp ikimize baktığında yanında oturan Emre'yi görünce kaşları çatılmıştı. "Ne oluyor?"
"Artık bir sıra arkadaşın var." dedim kendi yerime geçerken. Soner'in bakışlarını üzerimde hissetsem de dönüp ona karşılık vermemiştim. Seray'ın kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı. "Ben tek başıma mutluydum."
"Mutluluğunu bozacak değilim kıvırcık." dedi Emre gözlerini devirerek. Sıradan kalkıp gitmediğine göre yerini beğenmiş olmalıydı. Hem bizim önümüzdeydi hem de yanında Seray vardı, ben olsaydım ben de yerimi beğenirdim. Seray elindeki uçlu kalemi havaya kaldırıp tehdit edercesine Emre'ye doğrulttu. "Bana kıvırcık deyip durma oyacağım artık senin kör gözünü. Saçlarım kıvırcık değil benim."
Emre oturduğu yerde yayılırken keyifli bir ses tonuyla konuştu. "Yanlışın var, saçların kıvırcık."
Seray öfkeyle Emre'ye bakmayı kesip bakışlarını bana çevirdi. "Benim saçlarım kıvırcık mı?"
Gözlerim saçlarına kaydı. Siyah dalgalı saçları vardı. Bazı yerlerde saçlarının tutamları tıpkı kıvırcık saça sahip olanlarınki gibi kıvrılmıştı. "Biraz." diye cevap verdiğimde öfkesi biraz da olsa azalmıştı. "Tam olarak kıvırcık sayılmam yine de."
Emre inatla onun kıvırcık olduğunu savunduğu Seray'ın tam tersini iddia ettiği bir tartışma içerisine girdiklerinde onları izlemeyi bırakıp gözlerimi Soner'e çevirmiştim ki, onun elaları zaten üzerimde olduğu için bakışlarımız kesişmişti. Yapmaya çalıştığım şeyi anlamış gibi bir hâli vardı. Emreyle aralarının düzelmesi için elimden geldiğince onları aynı ortama sokmaya çalışacaktım.
Tarih hocası sınıfa girdiği için ceketimin cebinden telefonumu çıkarıp sıranın altında Soner'e yazmaya başladım.
Beste; Neden öyle bakıyorsun
Sıranın altındaki telefonu titrediğinde titreşimi ben de hissetmiştim. Soner telefonu eline alarak mesajımı okudu.
Soner; Yapma
Beste; Neyi
Soner; Kafandaki şeyi
Beste; Kafamda ne varmış ki benim
Beste; Hiç bilmiyorum valla
Soner; Anladın ne demek istediğimi
Beste; Anlamadım ki
Beste; Bilmiyorum yani bahsettiğin şeyi
Salağa yatmanın bir çözüm olmadığını bildiğimden konunun değişmesi için aklıma gelen ilk şeyi yazdım.
Beste; Ben sana Sims'teki evimizden bahsetmiş miydim
Beste; Haberin yok ama Sims'te biz evlendik
Beste; Bil yani
Soner; Sims'te mi
Beste; Evet
Beste; Çocuğumuz bile var
Beste; Ama bak benim alakam yok gerçekten
Beste; Karakterleri kendi hâline bıraktım, arsızlar hemen çocuk yapmışlar
Beste; Ama merak etme çok iyi ebeveyn olduk
Beste; Bebek en son koltuktan düşüp kafasını yardı
Soner; Çok iyiymişiz gerçekten
Beste; Olsun ya, çocuk işte düşe kalka büyüyecek
Beste; Ama sen beni aldattın haberin olsun
Beste; Seni kendi hâline bırakmıştım
Beste; Hemen gidip beni aldatmışsın
Beste; Ulan erkekler her yerde aynısınız ya
Beste; Gittin karılara kızlara sonra başka bebekle geldin eve
Beste; Ama ben de çok salak bir insanım, seni affettim
Beste; Artık annesini bilmediğim ve beni aldatmanın meyvesi olan çocuğa da ben bakıyorum
Beste; Ne enayi insanım ben ya
Beste; Eve gidince bebeğini de kucağına verip seni kovacağım
Soner'in kısık bir sesle çok kısa süren gülüşünü duyduğumda gözlerimi telefonun ekranından ayırıp ona bakmıştım ancak yine ve yine gülüşünü kaçırmıştım.
Suratım asılarak telefona döneceğim sırada telefonu tutan elinin hafifçe titrediğini fark etmiştim. "Soner," dedim fısıltıyla. "Elin titriyor." Elaları bana döndü. Elinin titrediğini ben söyleyince fark etmiş gibi bir hâli vardı. Elinde tuttuğu telefonu iyice sıkarak titremesini azalttı. "Soğuktandır." diye geçiştirici bir cevap vererek gözlerini benden ayırmıştı.
Tavırları içimde bir şüphe uyandırmış olsa da şu an bunu sorgulayacak zamanda değildik. Bunu normal bir zamanda ona sormalıydım. Tıpkı şimdiye kadar unuttuğum ve yeni hatırladığım çekmecesinde var olan sayısız şırıngalar gibi.
Telefona dönerek yazmaya devam ettim.
Beste; Gündelik hayatında nasıl bir tarzın var bilmiyorum
Beste; Seni hep siyah sweatshirtle gördüğüm için Sims'teki karakterini de öyle yaptım
Beste; Takıntın var galiba siyah sweatshirte
Beste; Sayende artık benim de var
Beste; İyice arsız bir insan oldum ama sweatlerinden birini istiyorum
Beste; Lütfeenn
Beste; Muhtemelen içinde kaybolurum
Beste; Ama hatıra kalsın istiyorum
Beste; Gördükçe seni hatırlayayım
Soner; Gel al o zaman
Beste; Gel derken
Soner; Eve
Soner; Dolaptan al bir tane
Beste; İki dakika ölüp geliyorum (Gönderilmedi.)
Beste; Bir saniye (Gönderilmedi.)
Beste; Yine çok arsızca gelecek ama
Beste; Oluur
Beste; Bilgisayarımı da getiririm, sana Sims'teki evimizi gösteririm
Beste; Haftalardır bununla uğraşıyorum
Soner; Getirirsin
Soner; Çıkışta gelirsin
Beste; Tamamm
Beste çevrimdışı.
***
Normalde 29-33 arasında yazmayı planladığım bölümleri aradaki boşlukları dolduramadığım için 26-30 a çektim, gazamız mübarek olsun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER KALIR
Teen Fiction"Sana hiç söylemedim ama sana aşıktım. Bunu yüzüne karşı söyleyememek de benim ayıbım olsun." 070822 ☁️