25

223K 18.5K 12K
                                    

Berkay Altunyay - Olmazlara İnat

Kantinden çıkmış sınıfa doğru ilerlerken sınıfın kapısının önünde Emre'yi görmüştüm. Üçüncü dersin teneffüsündeydik ve Emre sırtındaki çantayla birlikte okula daha yeni geliyordu.

Adımlarımı hızlandırarak Emre'ye yetiştim ve tam kapının önünde koluna girdim. "Günaydın, sonunda okulun yolunu bulabilmişsin." Emre kafasını çevirip bana ve koluna bakarken bakışlarında şaşkınlık hakimdi. "Günaydın?" dedi sorgular gibi bir sesle.

Sınıftan içeriye girdiğimizde Emre'yi direkt bizim sıramızın olduğu tarafa doğru sürüklemeye başlamıştım. Gözleri doğrudan sınıf kapısının üzerinde olan Ozan bizi sınıfa girer girmez fark etmiş olsa da onu umursamamayı denemiştim. "Ne yapıyorsun? Sıram orası değil." Emre'nin söylediğini takmadan onu önümüzdeki sıraya, Seray'ın yanındaki boşluğa, oturttum. "Artık burası."

Seray kafasını çözdüğü testten kaldırıp ikimize baktığında yanında oturan Emre'yi görünce kaşları çatılmıştı. "Ne oluyor?"

"Artık bir sıra arkadaşın var." dedim kendi yerime geçerken. Soner'in bakışlarını üzerimde hissetsem de dönüp ona karşılık vermemiştim. Seray'ın kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı. "Ben tek başıma mutluydum."

"Mutluluğunu bozacak değilim kıvırcık." dedi Emre gözlerini devirerek. Sıradan kalkıp gitmediğine göre yerini beğenmiş olmalıydı. Hem bizim önümüzdeydi hem de yanında Seray vardı, ben olsaydım ben de yerimi beğenirdim. Seray elindeki uçlu kalemi havaya kaldırıp tehdit edercesine Emre'ye doğrulttu. "Bana kıvırcık deyip durma oyacağım artık senin kör gözünü. Saçlarım kıvırcık değil benim."

Emre oturduğu yerde yayılırken keyifli bir ses tonuyla konuştu. "Yanlışın var, saçların kıvırcık."

Seray öfkeyle Emre'ye bakmayı kesip bakışlarını bana çevirdi. "Benim saçlarım kıvırcık mı?"

Gözlerim saçlarına kaydı. Siyah dalgalı saçları vardı. Bazı yerlerde saçlarının tutamları tıpkı kıvırcık saça sahip olanlarınki gibi kıvrılmıştı. "Biraz." diye cevap verdiğimde öfkesi biraz da olsa azalmıştı. "Tam olarak kıvırcık sayılmam yine de."

Emre inatla onun kıvırcık olduğunu savunduğu Seray'ın tam tersini iddia ettiği bir tartışma içerisine girdiklerinde onları izlemeyi bırakıp gözlerimi Soner'e çevirmiştim ki, onun elaları zaten üzerimde olduğu için bakışlarımız kesişmişti. Yapmaya çalıştığım şeyi anlamış gibi bir hâli vardı. Emreyle aralarının düzelmesi için elimden geldiğince onları aynı ortama sokmaya çalışacaktım.

Tarih hocası sınıfa girdiği için ceketimin cebinden telefonumu çıkarıp sıranın altında Soner'e yazmaya başladım.

Beste; Neden öyle bakıyorsun

Sıranın altındaki telefonu titrediğinde titreşimi ben de hissetmiştim. Soner telefonu eline alarak mesajımı okudu.

Soner; Yapma

Beste; Neyi

Soner; Kafandaki şeyi

Beste; Kafamda ne varmış ki benim

Beste; Hiç bilmiyorum valla

Soner; Anladın ne demek istediğimi

Beste; Anlamadım ki

Beste; Bilmiyorum yani bahsettiğin şeyi

Salağa yatmanın bir çözüm olmadığını bildiğimden konunun değişmesi için aklıma gelen ilk şeyi yazdım.

Beste; Ben sana Sims'teki evimizden bahsetmiş miydim

Beste; Haberin yok ama Sims'te biz evlendik

Beste; Bil yani

Soner; Sims'te mi

Beste; Evet

Beste; Çocuğumuz bile var

Beste; Ama bak benim alakam yok gerçekten

Beste; Karakterleri kendi hâline bıraktım, arsızlar hemen çocuk yapmışlar

Beste; Ama merak etme çok iyi ebeveyn olduk

Beste; Bebek en son koltuktan düşüp kafasını yardı

Soner; Çok iyiymişiz gerçekten

Beste; Olsun ya, çocuk işte düşe kalka büyüyecek

Beste; Ama sen beni aldattın haberin olsun

Beste; Seni kendi hâline bırakmıştım

Beste; Hemen gidip beni aldatmışsın

Beste; Ulan erkekler her yerde aynısınız ya

Beste; Gittin karılara kızlara sonra başka bebekle geldin eve

Beste; Ama ben de çok salak bir insanım, seni affettim

Beste; Artık annesini bilmediğim ve beni aldatmanın meyvesi olan çocuğa da ben bakıyorum

Beste; Ne enayi insanım ben ya

Beste; Eve gidince bebeğini de kucağına verip seni kovacağım

Soner'in kısık bir sesle çok kısa süren gülüşünü duyduğumda gözlerimi telefonun ekranından ayırıp ona bakmıştım ancak yine ve yine gülüşünü kaçırmıştım.

Suratım asılarak telefona döneceğim sırada telefonu tutan elinin hafifçe titrediğini fark etmiştim. "Soner," dedim fısıltıyla. "Elin titriyor." Elaları bana döndü. Elinin titrediğini ben söyleyince fark etmiş gibi bir hâli vardı. Elinde tuttuğu telefonu iyice sıkarak titremesini azalttı. "Soğuktandır." diye geçiştirici bir cevap vererek gözlerini benden ayırmıştı.

Tavırları içimde bir şüphe uyandırmış olsa da şu an bunu sorgulayacak zamanda değildik. Bunu normal bir zamanda ona sormalıydım. Tıpkı şimdiye kadar unuttuğum ve yeni hatırladığım çekmecesinde var olan sayısız şırıngalar gibi.

Telefona dönerek yazmaya devam ettim.

Beste; Gündelik hayatında nasıl bir tarzın var bilmiyorum

Beste; Seni hep siyah sweatshirtle gördüğüm için Sims'teki karakterini de öyle yaptım

Beste; Takıntın var galiba siyah sweatshirte

Beste; Sayende artık benim de var

Beste; İyice arsız bir insan oldum ama sweatlerinden birini istiyorum

Beste; Lütfeenn

Beste; Muhtemelen içinde kaybolurum

Beste; Ama hatıra kalsın istiyorum

Beste; Gördükçe seni hatırlayayım

Soner; Gel al o zaman

Beste; Gel derken

Soner; Eve

Soner; Dolaptan al bir tane

Beste; İki dakika ölüp geliyorum (Gönderilmedi.)

Beste; Bir saniye (Gönderilmedi.)

Beste; Yine çok arsızca gelecek ama

Beste; Oluur

Beste; Bilgisayarımı da getiririm, sana Sims'teki evimizi gösteririm

Beste; Haftalardır bununla uğraşıyorum

Soner; Getirirsin

Soner; Çıkışta gelirsin

Beste; Tamamm

Beste çevrimdışı.

***

Normalde 29-33 arasında yazmayı planladığım bölümleri aradaki boşlukları dolduramadığım için 26-30 a çektim, gazamız mübarek olsun...

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin